ABD hiçbir dönem dost bir ülke olmadı

2017 yılının Haziran ayında ABD Ordusu'na bağlı Stratejik Araştırmalar Merkezi'nce yayınlanan 'Üstünlük Sonrası Dönem İçin Risk Analizi' başlıklı raporda bahse konu 23 farklı senaryoya göre ABD'nin Çin, Rusya, Kuzey Kore ve İran'ı açık bir tehdit olarak gördüğü anlaşılmaktadır.

  • 1205

2017 yılının Haziran ayında ABD Ordusu’na bağlı Stratejik Araştırmalar Merkezi’nce yayınlanan “Üstünlük Sonrası Dönem İçin Risk Analizi” başlıklı raporda bahse konu 23 farklı senaryoya göre ABD’nin Çin, Rusya, Kuzey Kore ve İran’ı açık bir tehdit olarak gördüğü anlaşılmaktadır.

Aynı düzlemde Türkiye ve Pakistan konularında bu iki ülkede iç çatışmaların vukuu bulabileceği bu durum karşısında ABD’nin bu iki ülkeye askeri olarak müdahale etmesi gerektiği yaklaşımının benimsenmesi dikkatlerden kaçırılmaması gereken önemli bir durumdur. ABD Ordusu’nun, ABD’nin savunma politikalarında karar alma yetkisi bulunan çevreler için hazırladığı tavsiye niteliğindeki raporda 2017-2027 yılları arasında yaşanabilecek veya yaşanması için uğraş verilecek olaylara değinilmesi günümüz konjonktüründe Türkiye, İran, Suriye ve Irak’ta yaşanan terör siyasi istikrarsızlık darbe teşebbüsleri ve kaos ortamının arka planına ışık tutacak niteliktedir. Her ne kadar strateji belgesinde ülkemizin adı açıkça zikrediliyor olmasa da, özellikle ABD Ordusu’nun bahse konu olan çalışmasında Türkiye’nin, ABD’nin müttefik ülkeleri arasında gösterilmemesi ABD’nin ilk defa Türkiye’ye gerçek yüzünü göstermeye başlaması olarak değerlendirebiliriz. Zira 2017 yılı Kasım ayı içinde Amerika ve Almanya’nın Yunanistan’da “Doğudaki düşmana karşı Artemis saldırısı” olarak isimlendirilen füze tatbikatında Türkiye’nin potansiyel hedef ve düşman ülke ilan edilerek tehdit edilmesi dost ve müttefik ülkeler arasında olmaması gereken bir tavır ve davranış şekline işaret ediyordu. Yine 2017 Kasım ayı içinde gerçekleşen ikinci saldırının hedefinde bu kez Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bulunuyordu. NATO’nun, 8-17 Kasım tarihlerinde Norveç’te Ortak Harp Merkezi’nde (JWC) düzenlediği Trident Jalelin Tatbikatı’nda; ilk alçakça psikolojik harp saldırısı, Türkiye’nin kurucu lideri Atatürk’ün heykeli ile ilgili olarak gerçekleştirildi. Simülasyonla ilgili arka plan belgeleri çerçevesinde ‘Düşman Liderler Biyografisi’ hazırlandı. Ancak hazırlığı yapan ekip teknisyeni Atatürk’ün heykelini bu biyografilerden birine özellikle yerleştirdi. Türkiye’ye yönelik düşmanca ve haşhaşi tavır bu olayla bitmedi. Norveç Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı bir sivil personel Hollanda’daki karargahta simülasyon çerçevesinde kullanılan sanal bir sohbet mecrasında “Recep Tayyip Erdoğan” adlı sahte hesap açtı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın simülasyonda “düşman ülke liderleriyle” yakın ilişki kurduğu ve iş birliği yaptığı mesajını verdi. İşin ilginç yanı ise ABD Başkanı Trump tarafından Aralık 2017 tarihinde açıklanan Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi ile ABD Ordusu tarafından hazırlanan rapor arasında ortak bir anlayışın varlığı dikkatleri çekerken her ikisinde de ABD’nin küresel üstünlüğünün kaybedilmeye başlandığı yaklaşımının ana ölçü olduğu anlaşılıyordu. Türkiye’nin darbeler tarihini inceldiğimizde 60 darbesinden başlayarak devam eden 71, 80, 97, 2007, 7 Şubat 2012, 17/25 Aralık darbeleri ve darbe teşebbüslerinde ve son olarak 15 Temmuz kalkışmasında azmettirici gücün üst aklı oluşturan NATO, ABD, İngiltere, İsrail ve bazı AB ülkeleri olduğu açıkça görülebilir. Bu nedenle NATO ittifakı, ABD, İngiltere ve İsrail hiçbir dönemde Türkiye’nin dost sayabileceği ülkeler statüsünde olmamışlardır. Bu kısır döngü bu kez de Türkiye’nin Başkanlık sistemine geçildiği günümüzde casus Evanjelik papaz Brunson üzerinden devam ettirilmek istenmektedir. Bu amaçla Pentagon darbe merkezi “Neo-con, Evanjelik ve İslamofobik Siyonistlerden Oluşan Demokrasileri Savunma Vakfı (FDD )” ve bu vakfın kontrolünde ki gazete ve televizyonlar harekete geçirilmiş bulunmaktadır. Hedefleri ise Türkiye ve Başkan Erdoğan. Bu kez Türkiye’ye müdahale edilmesine yönelik çağrılar açıktan yapılırken, Başkan Erdoğan’ın dünya için bir tehdit oluşturduğuna yönelik kişilik suikastları psikolojik harp kuralları çerçevesinde uygulanarak dünya kamuoyu ve özelikle 6 Kasım seçimleri için ABD kamuoyu Erdoğan’a karşı kışkırtılmak istenmektedir. Hedef Küdüs’ün İsrail’in başkenti olmasının BM Genel Kurulu’nda engellenmesine öncülük eden Erdoğan’dır. Hedef Fırat’ın doğusunun da PKK teröründen temizleneceğinde ısrar eden Erdoğan’dır. Zira tahrif edilmiş Tevrat’ta Yahudilerin vatanı olarak gösterilen yer, Nil’den Fırat’a kadar uzanan topraklardır. Tahrif edilmiş Tevrat’ta çok açık bir şekilde İsrailoğullarına bugünkü İsrail topraklarından, doğuda Fırat’a kadar olan bölgeyi işgal etmeleri çağrısında bulunuluyor. Evanjelist Armageddon inancına göre son savaşın çıkması için gerçekleşmesi gereken üç kehanetin ikisi Erdoğan tarafından engellendiği için bu plana karşı çıkanlar, Evanjelik Hristiyanlara göre “Deccal”dir, “Ye’cuc-Me’cuc”tür. Mesela Evanjeliklere göre Batı’nın en önemli Deccalleri tarihte Selahaddin-i Eyyübi ve Fatih, günümüzde ise Sn. Başkan Erdoğan’dır. Bu nedenle Türkiye ve Erdoğan hedef tahtasına oturtularak Türkiye’de darbe yapılacağına yönelik kışkırtıcı açıklamalar ve yayınlar yapılmaktadır.

24 Haziran’da Türk milletinin yarısından fazlasının oyunu alarak Başkanlık koltuğuna oturmuş Başkan Erdoğan’ı ABD dahil hiçbir gücün fiili veya ekonomik darbe, 5’inci kol faaliyetleri ile iktidardan uzaklaştırması mümkün değil. Zira Başkan Erdoğan milletiyle bütünleşmiş yerli ve milli bir lider. İspatı 15 Temmuz kalkışması ve Yenikapı ruhu. İsterseniz bir daha dersinizi almak için buyurun!!!

Bakmadan Geçme