Basın Konseyi, 45 yıllık gazeteci Karakaya'nın vefatına kör, sağır, dilsiz!

Yeni Akit'in Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, Basın Konseyi'nin, 45 yıllık gazeteci olan Hasan Karakaya'nın vefatına duyarsız kalmasına isyan etti.

  • 985

“Boşver, ürüsünler!”

Ali İhsan Karahasanoğlu/Yeni Akit

 

Hasan abiyi toprağa verdik.

İllegal basın konseyi ortalıkta görünmüyor...

Aman görünmesinler..

Daha dün sayılabilecek mazisi olan bir gazetecinin babası vefat etmiş.

Başsağlığı diliyorlar..

45 yıllık gazeteciyi görmezden geliyorlar..

Aman, görmezden gelsinler..

Konseydekiler belki, “Bize ‘İllegal’ diyordu” cevabı verebilirler..

Peki Gazeteciler Cemiyeti?

Yarım asra yaklaşan üyeliği var, Hasan abinin.

Üç satırlık acele yazılmış bir taziye ile geçiştirmişler..

Aman aman..

Uzak dursunlar bizden..

Ne Hasan abinin onlara ihtiyacı var.. Ne de bizim..

Böyle bir günde, onlar bu cephedeki meslektaşlarının acılarına yürekten katılsaydılar..

Bizim işte o zaman, kendimizi sorgulamaya başlamamız gerekirdi..

“Acaba bu adamlara ‘Objektif değilsiniz. İdeolojik kafa ile hareket ediyorsunuz’ eleştirisi getirirken, haksızlık mı ediyoruz” diye..

Elhamdülillah..

Her hareketleri ile..

Hasan abiyi de.. 

Akit’i de haklı çıkardılar, haklı çıkarıyorlar.

Dürüstlük iddiasında bulunan.. 

Solculuk ayaklarına yatan.. 

Basın özgürlüğü konusunda en uç taleplere imza atan kalemleri görüyoruz..

Bir kısmı, meslektaşlarının vefatını görmezden geliyor..

Tıynetlerini gösterenler ise gırla...

Sıçratmaya çalıştıkları çamurun hiç ayrıntısına girmeye niyetim yok.. 

1999’da, Emin Çölaşan-Uğur Dündar senaryosu, Nuh Mete Yüksel’in icrası ile hayata geçirilen..

“Bana 3 milyon teklif etti.. Yekta Güngör Özden’i öldürmem için”iftirasından daha adice.. 

İftiraları sallıyorlar..

Ama 1999’da nasıl ki, Hasan abiye güvenimizi gösterip, “Bunu size yalatırız” dediysek. 

Şimdi de o çamuru sıçratmak isteyenleri tek tek bulup, “yalatacağız” o pisliklerini..

Umresini arkadaşları ile birlikte yapan. Ordan gelip, Medine-i Münevvere’de Hz. Peygamber’in makamını ziyaret eden.. En özel mekanlarda namazlarını kılan..

Sonra Hakk’a teslim olan Hasan abiye..

Gazetenin mescidinde defalarca şahit olduğum.. Kıldığı namazdan sonra, Ayetel Kürsi’yi okuduğunda, kötülüklerin defolmasına vesile olması inancı ile, ne kadar büyük bir aşkla vücuduna üfürdüğünü görüp, gıpta ettiğim Hasan abiye..

O iğrenç saldırıları yapanların, ABD’de de olsalar, Kanada’da da olsalar, enselerine bineceğiz inşallah..

Tıynetlerinin gereği olarak, adice iftira atanlara.. 

Hasan abi hayatta olsaydı..

Ağızlarının payını verirdi..

Ne var ki..

Biz onların hakettikleri cevabı veremeyeceğiz..

Hayır, efendilik falan taslayacak değilim..

“Biz öyle sert yazmayız” diyerek kimseye şirinlik yapmaya kalkacak değilim..

Sebep açık..

Biz Hasan abi kadar becerikli değiliz..

Onun için, bu soytarıların hakettikleri cevabı veremeyeceğiz..

Evet, yapılan saygısızlıklara isyanımız Hasan abi ile benzerdir..

Fakat bu yetmiyor..

Bir de o isyanı yazıya dökmek var..

İşte bu noktada aciz kalıyoruz..

Dolayısı ile, Hasan abinin Ayna’sından.. Siz eski yılların çirkeflerine verdiği cevapları okuyup..

Bugünkülere de aynı cevapları verilmiş sayın..

Benim esas üzüntüm..

Hasan abi hayatta iken..

Onun bu tür iftiralara karşı kullandığı keskin kalemini köreltmek için..

“Canım böyle de yazılmaz ki” diyenlere..

Bu vesile ile, onlara da bir hatırlatma yapayım.. 

Buyrun, biz yazmıyoruz. Daha doğrusu kalemimiz o kadar kıvrak değil, Hasan abi ile aynı sertlikte cevap veremiyoruz..

Sonuç değişiyor mu?

Muhaliflerimiz, Hasan abiye iftira dolu tivitleri atarken, yazıları döşenirken, haberleri yaparlarken..  

“Bu kadar da iftira edilmez, ayıp değil mi?” diyorlar mı?

Demiyorlar..

Demezler..

Cibilliyetleri budur çünkü..

O zaman biz yine, Hasan abinin bu tür saldırılardaki klasik cevabı ile yetinelim..

Gerek kendisine, gerek gazeteye yönelik linç operasyonlarında benim üzüldüğümü gördüğünde..

Şöyle derdi Hasan abi:

“Boşver ürüsünler onlar.. İt ürür, kervan yürür.. Güneş balçıkla sıvanmaz.. Dert etme sen!”

Evet, aynen böyle söylerdi..

Şimdi ben o cevabı tekrarlıyorum..

“İt ürür, kervan yürür..”

Attıkları iftiralar, Hasan abiyi tanıyan insanların.. Bir kulağından girer, diğer kulağından çıkar..

 

Bakmadan Geçme