HDP dağılmanın eşiğinden mi döndü?

'İttifaklarla Türkiye partisi olma' yani 'mağdur ve muhalif olan herkesi bir araya getirme' stratejisini bu kez başaran Kürtçü siyasi hareket, 7 Haziran seçiminin hemen ardından büyük bir iç sarsıntı yaşadı. Sarsıntının şiddeti o kadar büyüktü ki HDP grubu dağılmanın eşiğine geldi. Türkiye, koalisyon pazarlıkları ile meşgul olduğu ve HDP'lilerin 'kol kırılır yen içinde kalır' diyerek ser verip sır vermediği için bu sarsıntı açığa çıkmadı. İşte www.haberplatosu.com farkı ile HDP kulisi-analizi...

  • 3305

(www.haberplatosu.com - ÖZEL)

(KULİS & ANALİZ)

 

HDP'yi dağılmanın eşiğine getiren olaylar silsilesini, iç çatışma ve fırtınaları anlatmadan önce kısa bir girizgah:

“İTTİFAKLARLA TÜRKİYE PARTİSİ OLMA” STRATEJİSİ

Türkiye’de kendisini “Kürt siyasi hareketi” olarak nitelendiren ve aldıkları cezalar-parti kapatmalarla artık isimleri hatırlanmayan ya da birbiriyle karıştırılan HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP, DTP ve BDP’nin tarih olmasının ardından terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın,  “ittifaklarla Türkiye partisi olmayı hedefleyecek bir partinin kurulmasını” istemesiyle daha önce başarısız olunan bu girişim, bu kez HDP ile bir kez daha denendi.

Daha önce çatışmalı ortamlarda ve kamuoyunun mesafeli durmasıyla mayası tutmayan bu girişimler bu kez uygun politik ve psikolojik koşullar bulunca tuttu.

Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk olarak 2005 yılında işaretlerini verdiği ve 2009 yılında Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi, ardından Çözüm ya da Barış Süreci gibi adlandırmalarla gelişen yumuşama dönemi, dönem dönem sekteye uğrayarak bugünlere ulaştı.

2007’de Diyarbakır’da yaşanan ve 10 kişinin ölümüyle sonuçlanan “28 Mart olayları”, 2009’daki Habur olayı, Oslo görüşmelerinin afişe edilmesi, Silvan saldırısı gibi olumsuzluklara rağmen süregelen süreçte kamuoyu, medya aracılığıyla çözümü konuştu ve kötü hatıraları hatırlayarak barış içinde daha iyi bir geleceğe yönelik adımlara hazır hale getirildi.

İşte hükümetin yıllarca hazırladığı bu kamuoyu; sözüm ona “Kürt siyasal hareketinin herkesin varlığına saygı ve özgürlük vaat eden yeni söylemi” olan HDP’yi, cumhurbaşkanlığı seçimindeki performansıyla kendini kitleye kabul ettiren Selahattin Demirtaş faktörünün de etkisiyle benimseme eğilimini gösterdi.

 

“MAĞDUR VE MUHALİF” OLAN HERKESİ BİR ARAYA GETİRME STRATEJİSİ

Başbakan Davutoğlu’nun “protest bir yapı” olarak tanımladığı HDP gerçekten de radikal Türk ve Kürt milliyetçileri dışındaki “bağıracak bir şeyi olan” ve kendini devlete, hükümete (ya da Erdoğan’a) karşı mağdur ve muhalif olarak tanımlayan herkesi de bir araya getirmişti.

Sonuç olarak seçim barajının altında kalarak bölgeye çekileceği tahminleri yapılan HDP, yüzde 13 küsur oy aldı ve ironik bir şekilde AK Partinin oluşumunda önayak olduğu toplumsal yumuşama döneminden yararlanarak AK Partinin tek başına hükümet olmasına engel olan ana etkene dönüştü.

Şimdi de gelelim, HDP'yi dağılmanın eşiğine getiren olaylara...

 

HDP AĞACININ DALLARI NASIL BİR ARADA KALDI?

HDP’nin; Türk ve Kürt sosyalistleri odağa alarak, dindar kimlikleriyle Kürt ve Türk temsilcileri, eşcinselleri, Ermenileri, eski CHP ve AK Partili tanınmış simaları bir araya getiren bir nevi aşure formülünün uzun süre aynı tadı veremeyeceğini bozulacağını düşünenler vardı ve bu olasıydı.

 

ALTAN TAN GÖZDEN ÇIKARILMIŞTI AMA…

Partide adeta bir numune olarak tutulan Altan Tan, Doğu ve Güneydoğu’da kahir ekseriyeti muhafazakar - dindar olan seçmene rağmen seçim öncesinde gözden çıkarıldıysa da yoğun kamuoyu baskısı üzerine geri adım atılarak aday yapılmak zorunda kalındı.

Partideki kaynaklar ve parlamentodaki gazeteciler, aşırı sol ve Alevi kliklerin, AK Parti kurucularından birinin partiden milletvekili olmasını, başörtülü 3 milletvekilinden 2’sinin ön plana çıkmasını, muhafazakar-dindar duruşuyla Altan Tan’ın dirence rağmen tekrar aday gösterilmek zorunda kalınıp seçilmesini ve medyada hep göz önünde olmasını hazmedemediği duyumlarını alıyorlardı. Dahası seçim sonrası yapılan az sayıdaki toplantılarda bile partideki hakim gücün diğerlerine karşı buyurgan bir tutum takındığı ve hakaretamiz söylem kullanıldığı yönünde bilgiler dahi vardı. Ancak gazeteciler bunları teyit edemedikleri için pek yazamadı.

 

VEKİLİN İTİRAFI: HDP UMDUĞUM GİBİ DEMOKRATİK ÇIKMADI

HDP’li bir vekilin çevresine aktardığı bilgiye göre ise HDP umduğu gibi demokratik çıkmamıştı ve partideki karar organları radikal hiziplerin elindeydi. Partide sığıntı olarak görülen bir kısım milletvekilleri kendi danışmanlarını belirleme hakkından bile yoksundu.

Aynı milletvekilinden yapılan aktarımlara göre parti yönetimi, sık sık zıtlaşan ve birbirlerini sıkıştırmaya çalışan partideki farklı uçların 4 yıl boyunca nasıl bir arada kalacaklarını düşünmeye başlamışlardı ki imdada yoğun koalisyon gündemi, HDP’nin koalisyon ihtimallerinden dışlanması, MHP’nin HDP ve seçmenini “şerefsizlikle” ithamları, yeni erken seçimin konuşulması ve çatışmalı sürecin başlaması ile milletvekillerinin sahaya dağılması yetişti.

Ve de denilebilir ki milletvekillerinin özlük haklarını elde edemeden yeni bir seçime gidilecek olması olasılığı, seçimde yine aday yapılmama kaygıları birçok kişi için rahatsızlık yaratan unsurlara karşı susturucu etkisi yaratmış.

Tüm bu bilgilere bakılacak olursa oluşan siyasi ortam, Erdoğan’ın baskın ve “sert” tutumu HDP’de bir araya gelenlere, bir araya geliş nedenlerini hatırlattı ve olağan bir süreçte dağılması olası bir HDP’yi normal bir sürece kadar psikolojik olarak tekrar toparlayıp bir arada tuttu.

Bakmadan Geçme