İman dolu göğüs ile tank ve uçakların üzerine yürüyen kahramanların hikayesi... O gece Beştepe!...

Yurdun dört bir yanında kahramanlık destanı yazdı aziz millet... Boğaziçi Köprüsü'nde, Akıncılar Üssü'nde yani Kazan ilçesinde, Çengelköy'de, Ankara Kızılay'da ve Genelkurmay önünde, Genelkurmay'da, Silahlı Kuvvetlerin birçok komutanlığında ve biriminde, Emniyet'te ve Beştepe'de birbirinden kahraman insanlar, hain bombalara karşı siper olarak bu aziz vatanı işgalden, kahpelikten korudular. İşte Beştepe'de dehşet anlarını yaşayan yazarımız Semih Gündüz'ün izlenimleri...

  • 3317
Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
İman dolu göğüs ile tank ve uçakların üzerine yürüyen kahramanların hikayesi... O gece Beştepe!...

(SEMİH GÜNDÜZ - HABER PLATOSU - ÖZEL)

 

Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi darbenin de ötesinde bir işgal harekatından kurtuldu.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ), NATO ve ABD destekli hain planı milletin iman dolu göğsünde darmadığın oldu.

Silahsız insanlar asker üniforması giymiş gözü dönmüş vatan hainlerinin savaş uçakları, helikopterler, tanklar ve tüfeklerden attığı bomba ve mermilerle şehit oldu.

Türkiye tam 246 şehit verdi, binden fazla insanımız yaralandı. 

İnsanlar iman kudreti ile bedenlerini bombalara siper ederek bu mukaddes vatanın ve namsusumuzun kirlenmesine izin vermediler.

Yurdun dört bir yanında kahramanlık destanı yazdı bu aziz millet... Boğaziçi Köprüsü'nde, Akıncılar Üssü'nde yani Kazan ilçesinde, Çengelköy'de, Ankara Kızılay'da ve Genelkurmay önünde, Genelkurmay karargahında, Silahlı Kuvvetlerin birçok komutanlığında ve biriminde, Emniyet'te ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin bulunduğu Beştepe'de birbirinden kahraman insanlar, hain bombalara karşı siper olarak bu aziz vatanı işgalden, kahbelikten korudular.

İşte Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin bulunduğu Beştepe'de de savaş uçağından atılan bomba ile silahsız, masum 5 vatandaş şehit oldu.

İşte o günün hikayesini, orada bulunan  Haber Platosu yazarı Semih Gündüz sizler için kaleme aldı:

 

 

15.07.2016 GECESİ KÜLLİYE’Yİ NASIL KORUDUK?

Saat 23:00. Whatssapp’ten mesaj: Hayırdır Ankara?

Bir arkadaş: Sıkıntı yok.

Diğeri: Yedik !

Devamında, 23:02: Paralel darbe girşimi …

Ardından, Tvnet’ten görüntü: PARALEL SUBAYLARDAN DARBE GİRİŞİMİ.

23:49: Whatsapp’ten yazıyorum: Ben tanklar yürürse üzerine çıkarım demiştim. Varsa ihtimal biz de bunlara karşı sokağa çıkalım. Selim Temurci sokağa çıkın diyor.

Bu arada, ilk çıkın haberini Selim Temurci’den, tv’den duyuyorum. Beni çıkaran, bu haber.

Devam edelim.

Peşi peşine haberler geliyor: Uçaklar, Yenimahalle, TRT ve diğerleri.

İşte gece başladı.

Önce, Sincan Meydan.

Kalabalık, heyecan, ne olduğu kaygısı bir arada.

Henüz olayın farkında değiliz. Ciddiyetini algılamış değiliz.

Ama heyecanlıyız.

Tek gitmiştim. Ak Parti İlçe Başkanı bank üzerinden sesleniyor.

Birkaç kişi daha yanında.

Gürültü var.

Ben de banka çıkıyorum: Hadi Ankara’ya gidelim diyorum.

Beni tutuyorlar: Bekleyelim.

İl’den, başka yerlerden haberler geliyor.

Sincan oluk oluk meydana akıyor.

Araçlar, insanlar.

00:40: Genel Merkez’e gidin bilgisi geliyor.

Doğruca eve dönüyorum.

Yoldan insanlar geliyor.

Eve çıkıp, Ankara’ya gidiyorum diyorum.

Eşim ve çocuklar evde.

Tek başıma, koca kalabalığın içinde, aracımla, dörtlüler yanık, kornaya basa basa Ankara’ya.

Trafik Sincan’dan başlıyor.

Yol akmıyor. Yürüyerek Ankara’ya gidenler var.

Bunların daha sonra Külliye yanına geldiklerini duyuyorum.

Yol, Sincan, Etimesgut ya.

Havacıların içinden, zırhlı birliklerin yanından geçiyorum.

Kornaya basan tek benim. Defalarca.

Belki olayın vahametini hala anlamamışım. Ya da korku yok.

Askeri birlikler bitiyor.

Bu yol Gökçek’in yaptığı yeni yol. Ankara yolundayım.

Yolda, kameraların bulunduğu yere yakınım. Solumdan iki tank geçiyor.

Bu ne diyorum, içimden.

Dönmek yok, yola devam.

Sıra sıra araaçlar. Dörtlüler geceyi aydınlatıyor.

Gece olduğundan, evde şarja takarım dediğim, akıllı telefonumun pili bitmiş durumda.

Bir yandan yola, bir yandan araç kitine bakıyorum. Yok, yok, yok.

Ne yapayım. Evden çıkarken, eski telefonu almıştım. Eski ama şarj yönünden iyi.

Daha olayın tam farkında değilim, tankları gördüm ama bu arada.

Yaklaşıyorum, uçak sesleri artıyor.

Neredeyim !

Genel Merkez diye yola çıkmışken, yol beni Külliye’ye götürüyor: Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeyim.

Kalabalık.

Araçlar, insanlar.

Sabah bombanın atıldığı yere park etmek üzere gitmeye niyetliyim.

Hedefim orası. Ancak, kalabalık.

Bakıyorum. Sola dönüp, Saray’a siper olanlar var.

Araçlar, Külliye etrafında boncuk gibi dizilmiş.

Ben de o boncuk tanelerinden biri oluyorum.

Aracımı park ettim.

Kalabalığa doğru ilerliyorum.

Askerler, askeri araçlar, uçaklar, helikopterler.

Bu kadarını askerlikte gördüm mü acaba !

Külliye’nin altında 4 askeri araç.

Üçü kaçma yolunda.

Bağırmaya başlıyorum.

PLAKALARINI ÇEKİN, PLAKALARINI ÇEKİN.

İnsanlar koşuyor.

Ben de koşuyorum. Birinin plakasını çekiyorum.

Bir araç, arabalar arasında kalmış.

Vatandaşlar, araçlarını feda etmiş. Aracın etrafını sarmış.

Bu araçta askerler kalmış ortada.

Oturuyorlar.

Vatandaş, bir yandan bağırıyor, bir yandan inin diye baskı yapıyor.

Saldırı haline gelince, araya giren gençler araca çıkıyor.

Asker inme amacında değil.

Bu arada uçak, helikopter sesleri.

Her uçak, helikopter sesinde, polisin silah sesleri.

Henüz kamyonlar yok.

Bu arada, askerler silahlarını bırakıyor, ayağa kalkıyor.

İnecekler mi acaba.

Belli değil.

Vatandaşın baskısı devam ediyor.

Arada, bazı şahıslar vatandaşa, sanki yön veriyor. Saldır diye.

Garibime gidiyor.

Akıllı telefonumun şarjı yok. İnternetim yok.

Eski telefonumla biraz kötü de olsa kareler alıyorum.

Bir yandan, bir vatandaş olarak ben de grupla hareket ediyorum.

İnin, inin, yuh, yuh…

Su fışkırıyor, uzunca.

Yol ortasında su borusu patlamış.

Sonunda, asker inmeyi kabul ediyor.

Üstlerini çıkarıyorlar, askeri tarzda iç tişörtleri kalıyor üstlerinde.

İniyorlar. Saati tam bilmiyorum. Belki 1:30.

İlk teslim olan askerler belki bunlar. Sonradan öyle düşünüyorum.

Aracın lastikleri patlak ortada kalıyor. Buradan alt yola gitmeye hazırlanıyoruz.

Yürüyoruz. Aşağıda yolun kesişme noktasına. Polislerin olduğu yere.

4-5 polis var. Kapıda.

İçeride bir veya iki personel var. Onlar Külliye parmaklıklarının içerisinde.

Aşağıda araçların önünde bir polis aracı ve içinde sanırım iki polis.

Beklemeye başlıyoruz. Kalabalığız ama o kadar da değiliz.

Polis buradan ayrılmayın diyor.

Buradan gelecekler.

Burası Külliye kapılarının en zayıfı.

Bekliyoruz.

Bir uçak sesi. Bu sese daha da alışacağız.

Uçakla bir bomba sesi. Arkadaşım uçağın egzoz patlatma sesi diyor. Belki ses bombası.

Bu arada, yere yatıyoruz hep birlikte.

Orada tanıştığım arkadaşım ayakta.

Niye yattın diyor bana.

Bu arada havadan gelen geçene polisler ateş ediyor.

Daha sonra, polisler ateş edildiğinde, duvar kenarlarına, araç kenarlarına eğilme yönünde bilgi veriyor.

Kurşunlar yere düşüyor. Farklı silahlar da var.

İlerleyen zamanda kamyonlar geliyor. Yollar, yol kenarları kapatılıyor.

Külliye etrafında, gidecek yer yok, araçtan, kamyondan, iş makinalarından.

Defalarca, uçak sesi, helikopter sesi, bazen yakından, bazen uzaktan gelen ateş, patlama sesleri.

Açık hedefiz.

İçimden baştan beridir, yerdeki askeri araçları durduruyoruz, havadakilere ne yapabiliriz diye geçiyor.

Cevabı, keşke kırmızı ışıklı lazerlerimiz olsaydı. Çok ucuz. Havaalanına inen uçaklara biri bile sorun oluyor. Etrafımda bunu paylaşıyorum. Ama gece vakti. Kimsede yok. Ne yapabiliriz. 100 tane, bin tane olsa farklı bir mücadele olacak. Belki hedef olacağız, uçaklara, helikopterlere.

Gece ilerliyor. Değişen bir şey yok.

Onca patlama, silah sesine rağmen ayrılan yok.

Külliye’den bir damacana su geliyor.

Susuzluğumuz gitti.

Eşime telefon ediyorum, uykuda, su içe diyorum.

Daha sonra telefonda arkadaşımın yakını polisle konuşunca asparagas bilgisi alıyorum.

Bu arkadaş füze atıldı diyor.

Havadan geçenler dikkat etmek zorunda.

Bu gürültü eve döndüğümde ufak çarpma seslerini bile, patlama olarak algılamama neden oluyor.

Evdekilere korkmasınlar diye bir şey demiyorum.

Yatsı namazını Türk bayrağına alnımı koyarak eda ediyorum.

Daha sonra sela sesleri mi duyuyoruz.

Yeni gelenler oluyor. Tekbirler.

Sela bitmez, tekbiri getirelim diyorlar.

Zaman ilerliyor. Değişen bir şey yok.

Tank bekliyoruz.

Bu arada özel harekatçılar geliyor.

Kocaman araç.

Askeri araç zannediliyor.

Vatandaş içine bakmak istiyor.

Bekleyen polisler daha sonra bunu çok kızgın olmasalar da, aranması yönünden olumsuz buluyor.

Bu aracın etrafında hedef olmasın diye siper oluyoruz.

Aracın en önündeyim. Dış cepheye karşı.

Tank bekliyoruz.

Gelen giden araçları vatandaşlar arıyor. Polis istemese de.

Külliyeye yabancı girmesin, istenmeyen girmesin, asker girmesin.

Külliyeden yabancı, istenmeyen, asker çıkmasın.

Kızılay aracı bile aranıyor.

Kamyonlar, araçlar, hepsi.

Sabah namazı. Abdestim hala var. Bacaklarım yorulmuş durumda, ama yapacak bir şey yok.

Gitmek, dönmek yok.

Ne zaman gideceğimizi bilmiyoruz.

Korku yok. Silahımız yok ama hazırız.

Tek tek gelmişiz. Küçük gruplar var. Tanışıyoruz.

İşbirliği en üst safhada.

Polisle biriz, beraberiz, iç içe oturuyoruz.


 

Sabah ezanı elinde hoparlörlü bir arkadaş okuyor.

Çimleri sulayan yukarı doğru çeşmeden abdest alıyorlar.

Namazdayız.

Bir tam arkasında bunun yarısı bir saf daha.

Daha sonra bunun Cumhurbaşkanlığı twitter hesabına konulduğunu anlıyorum.

“Külliyeyi koruyanlar sabah namazında”.

Tepemizde din adına hareket ettiğini söyleyenlerin pilotları.

O ne.

Patlama sesi.

Millet farklı farklı yerlerde sabah namazında.

O an bir şey yok gibi. Ama irkiliyoruz. Bu patlama sesi farklı.

Sonradan öğreniyorum. Bizle gelen arkadaşlardan biri şehit, kardeşi yaralı.

Sabah oluyor.

Gökyüzünü görüyoruz artık.

Hava trafiği azaldı.

Bitti mi !

Ne oldu !

İnternet yok. Eski telefonun dakikası bitti, şarjı azaldı.

Olsun, arkadaşımla işimize yaradı, sabaha kadar.

Gidenler var. Araç sayısı azaldı.

Biz bekliyoruz.

Asker arkadaşı olur, Hac arkadaşı olur.

Biz Külliye, Saray arkadaşı oluyoruz.

Evimiz yakın. Ancak Külliye’de tanıştık.

Saat 06:00.

Sakinledi gibi.

Gitsek mi.

Uyumadık.

Araç kullanacağız.

Gidelim diyoruz. Yolda araç sayısı, kalabalık azalmış.

Ancak yolları, yol kenarlarını kamyonlar ve iş makinaları kapatmış.

Yolun ilerisi yine kalabalık.

Başka bir yoldan eve doğru gidiyoruz.

Arkadaşımı da götürüyorum.

Yanından geçtiğimiz askeri birliklerin önü kamyonlarla kapatılmış.

Kalabalık yok.

Yol boş.

Arkadaşımı evine bırakıyorum.

Eve dönüyorum.

Gecenin ilk vaktinde park etmeyi düşündüğüm nokta uçaklar tarafından bombalanıyor.

Allah’ım yardım et.

Allah’ım yardımını esirgeme.

Bize Sen yardım et.

Ertesi gün, gece vefat eden, yaralanan kardeşlerimizin ailesine ziyarete gidiyoruz.

Annesi de Kızılay’a gitmiş.

Üzgün değil.

Şehit diyor.

Yaralı kardeş ve büyük abi ağlamıyor.

Allah sabırlar versin, Allah yardım etsin.

Gecenin patlama sesleri aramızdan kardeşlerimizi alıyor.

Sen şehit eyle YA RABBİ.

İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciun.

Allah, ülkemizi, halkımız, kardeşlerimizi, neslimizi korusun.

Yenilerinden sakındır YA RABBİ.

Bize iman, güç, kuvvet ver YA RABBİ.

Külliye milletin külliyesi oldu.

Vatan milletin vatanı oldu.

Zulme, darbeye geçit yok.

Allah’ın selamı üzerinize olsun kardeşlerim.


 

SEMİH GÜNDÜZ / Ankara, 22.07.2016.

Bakmadan Geçme