TRT'de canlı kurbağa-fare yeniyor, yılan derisinden sidik içiliyor!

Spor kanallarında futbolla ilgisi olsun olmasın 3 kişilik yorumcu kadrosu nemalanıyor. Belgesel kanalında insan olduğundan kuşku duyulacak yaratık, kurbağa yiyor, yılan derisini torba yapıp içine işeyip sidiğini içiyor, domuz avlayıp domuzu kızartıp yiyor, fare tütsüleyip yiyor ve bu iğrençlikler Müslüman topluma takdim ediliyor. TRT müzik kanalında 'En beğenilen şarkılar' programında mini etekli şarkıcılar şarkı söylüyor!'

  • 1844

"TRT’nin spor kanallarında ve programlarında futbolla ilgisi olsun olmasın üç kişilik yorumcu kadrosu nemalanıyor. Bunlara verilen para bu milletin cebinden çıkıyor sayın genel müdür. TRT belgesel kanalında ‘’İnsan Doğaya Karşı’’ adlı programda “Bear Grylls” adlı insan olduğundan kuşku duyduğum yaratık, canlı canlı kurbağa yiyor, yılan derisini torba yapıp içine işeyip sidiğini içiyor, domuz avlayıp domuzu kızartıp yiyor, fare tütsüleyip yiyor ve bu iğrençlikler Müslüman topluma takdim ediliyor. TRT müzik kanalında “En beğenilen şarkılar” programında mini etekli şarkıcılar şarkı söylüyor!"

TRT yönetimine yazılan bir mektupta bu feryatlar var.

İşte o mektubun hikayesi...

TRT'ye mektup yazmışlar

Atilla ÖZDÜR

(Yeni Akit)

Çocukluğumda TRT’nin Ankara Radyosu’nu dinleyerek öğrenirdik dünya ahvalini...

Nurettin Artam’ın “Radyo gazetesi” vardı, akşam ajans haberlerinden beş dakika önce.

Hükümetin, dolayısıyla devletin görüşlerini aktarırdı, Anadolu’nun milletine...

Yurttan Sesler koroları, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses ve o devrin tanınmış şarkıcılarıyla türkücülerinin solo, incesaz ekibinin de fasıl konserlerini dinlerdik.

Günümüzün dizileri gibi o devrin de “Arkası yarın”ları vardı. Radyo hoparlörlerinden görüntüsüz yayınlanan sesli tiyatro oyunları...

“1648 metre uzun dalga Ankara Radyosu”nun yanında bir de orta dalgadan İstanbul Radyosu” yayına başladı. Bunların bayram programlarında Türkiye”nin ilk sahne ve perde sanatçıları  hoparlörlere çıkarak eskinin “direkler arası”ndan sözlü kesitler sunarlar, “Hayali Küçük Ali”ler de Hacivat Karagöz oyunlarını seslendirerek milleti, özellikle biz çocuk yaştakileri gülmekten kırıp geçirirlerdi. Zeki Müren de işte bu sıralarda radyolardan kendini dinletmeye başlamıştı...

O günlerin iki radyolu devlet-hükümet ortaklığı, milleti tek kutuplu yetiştiriyordu. Bendeniz efendim Atatürk’lü yıllarda emeklemekten henüz kurtulmuş ve sıralamaya başlamış olduğumdan, onun rüzgarından pek etkilenmemişim. Askerlik çağıma kadar son bir kaç yılım hariç, memleketin varı da yoğu da hep İnönü idi. Amma Allah’ı var, o yılların TRT Genel Müdürlerine günümüzün Cevdet Tokat’larınkine benzer bir mektup yazanı, lüzumu hissedilmemiş olacak ki, galiba hiç çıkmamıştı...

Şimdi Cevdet beyin mektubunu okuyalım...

¥

“TRT yönetimi yayınlanan programları izliyor mu ya da yayınlanan programlardan haberleri var mı doğrusu çok merak ediyorum. TRT’nin spor kanallarında ve programlarında futbolla ilgisi olsun olmasın üç kişilik yorumcu kadrosu nemalanıyor. Bunlara verilen para bu milletin cebinden çıkıyor sayın genel müdür. TRT belgesel kanalında ‘’İnsan Doğaya Karşı’’ adlı programda “Bear Grylls” adlı insan olduğundan kuşku duyduğum yaratık, canlı canlı kurbağa yiyor, yılan derisini torba yapıp içine işeyip sidiğini içiyor, domuz avlayıp domuzu kızartıp yiyor, fare tütsüleyip yiyor ve bu iğrençlikler Müslüman topluma takdim ediliyor. TRT müzik kanalında “En beğenilen şarkılar” programında mini etekli şarkıcılar şarkı söylüyor!

Sayın Genel Müdürünün sergilenen bu rezaletlerden haberi var mı merak ediyorum doğrusu. Bu toplumun % 90’ından fazlasının Müslüman olduğunu unutmayın. Cumhurbaşkanı Eyüp Sultan’a, Başbakanı Mevlana’ya giden bir yönetimin bürokratı olarak TRT genel müdürünün dikkatini çekmek istiyorum. TRT neden ‘’Kültür ve Sanat kanalı’’ açmaz merak ediyorum. Daha önce BİMER aracılığıyla kültür ve sanat kanalını sorduğumda, ‘TRT kanalları içinde kültür ve sanat programları olduğunu’söylediler, ancak ben dişe dokunur bir program bulamadım. Günümüze hitap eden Şair ve Edebiyatçılarımızın neden az olduğunu bu durum bize izah ediyor sanırım.  Hükümetimizin TRT’den sorumlu bakanını bir vatandaş olarak göreve davet ediyorum”...

¥

İstikrarsız da olsa, Osmanlı ekonomisinin çarşı pazar düzenindeki devletçiliğe yönelik hafifinden mayalanmalar, İttihat ve Terakkiyönetimince ciddiye alınarak, devletçi milli ekonomiye çevrildi. Erken Cumhuriyet’te Hükümet devletinin, laikliği faşizme çalan bir siyasetle uygulamasından ötürü, eskilerden miras muhafazakar ahlak zihniyeti hâlâ canlıydı. Tabiatıyla ar ve namus duygularımız da, yukarılarda -  aşağılarda olsun, pek yıpranmamıştı...

Uçkur namusu, politik liberalizmden olumsuz yönde pek etkilenmediyse de, geçen zaman içinde ekonomik sistemdeki zıt yönlü hareketler, siyasetle birlikte sivil hayatın ahlaki normlarını haylice çürüttü... Üzerine üstlük globalizm dedikleri dünyaya entegre olmak, onlar gibi yaşayarak tüketmek, ticaret ahlakını toplum hayatından hemen hemen topyekûn vasatta kaldırdı...

Bunun için etkinlikte benzeri olmayan birbirlerinin tamamlayıcısı iki silahı kullandı, reklam ve rekabet, hem de bütün sektörlerde...

¥

İmalat sanayinde üreticiler kendi pazar paylarını yükseltmek için  kalite ve fiyat silahını kullansalar da, basın yayın ve eğlence sektörlerinde kalite; tüketim malları üzerinde insan merakını celbetme ustalığı olduğundan, ustalar da ustalıklarını gösterebilmek için, özellikle eğlence sektöründe insanoğlunun “ar perdesini” yıkacak, rekabet silahını tercih ettiler. Merak celbi, sırılsıklam çıplaklığın ardına gizlenerek uygulandı.... 

Şimdi bizim gibilerin şikayetlerini cevaplarken, milletin devlet eliyle çalıştırılan basın yayın ve eğlence sektöründeki işletmeleri, politikacı veya bürokratları ağzından, rakiplerinin kullandıkları kalite fiyat silahı karşısında varlıklarını korumak için düşmanının silahlarını kullanmak zorunluluğundan bahsederlerse,  bizler, mektup sahibi Cevdet beylerle birlikte bizler;

Hangi kapının ipini çekeceğiz?...

Bakmadan Geçme