Cemal İncesoyluer

İşte Halep, işte katliam!...

Cemal İncesoyluer

  • 1529

“Halep ordaysa, arşın burada” sözünün bir başka ifadesi de, “İşte Halep, işte arşın” şeklindedir.  Bu söze kinaye, İşte Halep, işte katliam başlığını koydum.

 

Halep, Suriye’nin en büyük ikinci kentiydi. 1999 yılında nüfusu 1 milyon 700 bin civarındaymış. Suriye’de iç savaş çıkmadan önce daha doğrusu Esed’in kendi halkına namlu doğrultup, varil bombalarıyla katliama başlamadan önce Halep’in nüfusu 3 milyona yaklaşmış.

 

Halep’in Arapça ve Sami dillerinde anlamı “Taze süt” demek. İşte bu Halep’te çocuklar süt bulamadıkları için ölüyor. Bir şehrin adı ancak bu kadar ironiye kapı aralayabilir. Uzun süre Osmanlı İmparatorluğunun yönetiminde kalan Halep, o dönemlerde de en önemli kentler arasındaydı.

 

Pek çok tarihçi Halep için "Doğunun Kraliçesi" terimini kullanmıştır.

 

Bugün ise, kadınların-çocukların katledildiği bir şehirdir Halep… Kraliçe diye tabir edilen bir şehirde; kadınlar katlediliyor artık… İnsanlığın utancı bir şehirdir, Halep…

 

Halep'te rejimin ele geçirdiği bölgelerde Esed askerleri ve İran destekli Şii milisler tarafından onlarca kadın, yaşlı ve çocuk kurşuna dizilerek katledilmeye başlandı. Uluslararası yardım çağrıları ise yanıtsız kalıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın girişimleriyle ve diplomasi temaslarıyla bir kurtarma koridoru açıldı. Erdoğan’ın “İçim yanıyor” diye özetlediği Halep gerçeği, Esed ve İran’ın Şii Milisleri tarafından bir katliam yapıldığı anlaşılıyor.

 

Beşar Esed rejimi ve Şii milisler, 4,5 aydır kuşatma altında tuttukları doğu Halep'teki sivilleri 15 Kasım'dan bu yana havadan ve karadan vurarak 991 sivili öldürdü, binlercesini yaraladı. Şehrin yüzde 98'inin kontrolünü ele geçiren Esed militanları, sivil halka işkence dahil her türlü zulmü yaptı.

 

Halep'te gecenin çökmesiyle birlikte insanlık dramı yaşanıyor. Bölgeden bildiren Zaman Al Wasl gazetesi, Doğu Halep'te rejimin eline geçen mahallelerde toplu infazların gerçekleştirildiğini; yaşlı, kadın ve çocukların sokaklarda infaz edildiğini doğruladı.

Erdoğan Reis’in diplomasisi sonuç verdi ve Halep’te sivillerin tahliyesi gerçekleşti. İran komutasındaki Şii milisler ile rejim kuşatmasındaki doğu Halep'ten yola çıkan ilk tahliye konvoyu, muhaliflerin kontrolündeki bölgeye ulaştı. Doğu Halep'ten ayrılan ilk konvoyda 951 kişinin bulunduğu duyuruldu. Kentten ayrılanlar arasında kadınlar ve çocukların da bulunduğu bildirildi.

 

Halep'ten ayrılan 25 otobüs ve 12 ambulansın kentin doğusundaki Atarib kasabasına ilerlediği bildirildi. Esed ordusunun savaş uçakları ile İran komutasındaki Şii milisler, doğu Halep'ten yola çıkan ilk tahliye konvoyunun güzergahında yer alan Raşidin bölgesine saldırdı.

 

Ve bütün bunlar, dünyanın gözü önünde oluyor. Batı, ABD ve BM’nin sessizliği ilk değil. Halep’in harap olmuş sokaklarında Esed Rejimi tarafından bombalarla parçalanmış cesetler keskin koku ile genizleri yakıyor. Açlık, hastalık ve ölüm kol geziyor Halep’te. İran’ın Şii Milisleriyle Esed’in kurşun askerleri Sünni avında… Kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden, aç bilaç bedenlere tetik düşürüyor.

 

Adı “Taze Süt” demek olan Halep’te, bebekler süt içemedikleri için ölüyor. Lakabı, “Doğunun Kraliçesi” olan Halep şehrinde, kadınlar tecavüze uğruyor, işkence görüyor ve öldürülüyor…

 

Kur’anı Kerim’de yer alan “Kavimler Kıssalarını” bir kez daha okuyun. Daha doğrusu, kavimlerin kıyametlerini anlamaya çalışalım. En etkileyici iki kelimeyi görürsünüz: Zalim ve Zulüm…

ALLAH’I KIYAMETE ZORLAMAK


Bu başlıktan dolayı hemen yargısız infaz yapmayın. Yukarda ifade ettiğim gibi, eğer kavimler kıssalarını okursanız, insanların neleri yaptıktan sonra Allah’ın o kavmin kıyametini kopardığını anlarsınız. Sunnetullah denilen kavram, Allah’ın temel kanun ve kurallarıdır ki, takdir ettiği bu kanunlarına kendisini de bağlamıştır. Bu hususlar derin mevzulardır.

 

Grace Hallsell, “Tanrıyı Kıyamete Zorlamak” adıyla bir kitap yazdı. Hristiyan ve İsraliyet öğretilerine dayalı kıyamet anlayışı üzerinden yürüyüp, günümüzün evren bilimcilerin en temel savı olan Armageddon Savaşlarıyla ilgili teorilere yer veriyor. Daha doğrusu Hristiyan Kıyametçiliği ve İsrail’in devlet politikası haline gelen “Kıyamet Senaryoları” üzerine aldığı vaziyet özetleniyor.
 

Allan C. Brownfeld, (Amerikan Yahudi Konseyi Müdürü) diyor ki: Hallsell, TV evanjelistleriyle İsrail aşırı sağı arasındaki tuhaf ittifakın esaslı bir incelemesini sunmaktadır. Her ikisi de barış sürecinin sona ermesini istemektedir. Her ikisi de İncil'in emri olarak nitelendirdikleri bir Armagedon istemektedirler.
 

Öte yandan Dr. Alfred M. Lilienthal, (Yazar-Tarihçi) "ABD Hristiyan Sağı ile İsrail arasındaki tuhaf birlikteliğin muhteşem bir şekilde gözler önüne serilmesi. İkisi de birbirini sevmiyor, fakat, birbirlerini kullanıyorlar. Mesele din değil, siyaset. Bu ikiyüzlülüğün ortaya konması açısından bu kitabı hararetle tavsiye ediyorum" diyor.

 

Oysa, günümüzdeki ve gelecek asırlardaki (Kıyamete kadar olan sürede) olayların evrensel uyarısını, önceki kavimler ve olayları örneklendirerek veren Kur’anı Kerim, mucizevi aydınlatmasını sürdürüyor:
 

“Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik.” (Bakara Suresi, 59)

 

“İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.” (Bakara Suresi, 165)

 

Allah-u Zülcelal, kavimler kıssalarını Kur’anı Kerim’de vererek; başat gerekçenin Zalim ve Zulüm olduğu uyarısında bulunuyor.

 

Halep, zulmün en koyusunu yaşıyor. İslam Dünyası diye tabir ettiğimiz coğrafyalarda her gün ölüm var, zulüm var, gözyaşı var…

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları