Cemal İncesoyluer

Mesele Türkiye ise, gerisi teferruattır…

Cemal İncesoyluer

  • 1346

 

Dünkü zirvenin özeti budur: Mesele Türkiye ise, gerisi teferruattır. Vatanseverlik, hiç kimsenin uhdesinde olamaz. Bunun adına ister milliyetçilik deyin, ister ulusalcılık deyin, isterseniz vatanseverlik… Ne derseniz deyin, 15 Temmuz’daki darbe girişimi karşısında Türk Milletinin şanlı ve yiğit direnişindeki hikayeler ortaya çıktıkça; bu hikayelerin kahramanlarının çeşitli siyasi görüş, etnik köken ve farklı inanç anlayışındaki insanlar olduğunu görüyoruz.

 

Türkiye’deki büyük-küçük bütün şehirlerin meydanlarını dolduranlar salt AK Partililer değil. Nitekim, CHP’nin düzenlediği dünkü Taksim Mitingi de bu gerçeği gösterdi. O meydanda da salt CHP’liler yoktu. Gerek CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 10 maddelik manifestosu, gerekse atılan slogan ve açılan dövizlerdeki metinlere baktığımızda; rahatsız edici ve bu direnişin temasına uymayan bir tavra tanıklık ediyoruz. Ancak, gün bunları dile getirecek, eleştirecek, polemik konusu yapacak gün değildir. Çünkü, önce vatan diye bir derdimiz var.

 

Başbakan Binali Yıldırım, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daveti üzerine Ak Saray’a geldi. Kılıçdaroğlu ile Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı Külliyesine ilk gelişleriydi. 2 saat 40 dakika süren zirve, darbe girişimine ilk günden bu yana tepki gösteren CHP ve MHP liderlerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a düşüncelerini, bundan sonra ki yol haritasına ilişkin görüşlerini sunduklarını öğreniyoruz.

 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki görüşme ile ilgili yaptığı açıklamada, “25 Temmuz 2016 Pazartesi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın daveti üzerine Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Binalı Yıldırım, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin katılımlarıyla gerçekleştirilen toplantıda 15 Temmuz darbe girişimi ele alınmış ve bundan sonraki sürece ilişkin konularda görüş teatisinde bulunulmuştur” ifadelerini kullandı.

 

Kalın açıklamasında şunları kaydetti, “Siyasi görüş farklılıklarını bir kenara bırakarak meydanlara dökülen milletimizin ve verilen talimatları yerine getiren güvenlik güçlerimizin kahramanlıklarının hiçbir zaman unutulmayacağını ifade eden Sayın Cumhurbaşkanımız, Fetullahçı terör örgütü (FETÖ), PKK ve diğer güvenlik tehditlerine karşı mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğini belirtmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız 15 Temmuz gecesi ve sonrasında yaşananlar hakkında da liderleri bilgilendirmiştir.”

 

Zirveyle ilgili CHP ve MHP’den de kısa açıklamalar geldi. Her iki açıklamada da, Cumhurbaşkanına öneri ve görüşlerini aktardıkları ifade edildi.

 

İşte özlediğimiz tablo ve fotoğraf budur. Türkiye’nin zirve makamı, devlet ve milletin temsil edildiği Cumhurbaşkanlığı, sadece iktidar partisinin değil, bütün kesimlerin sahip çıkacağı bir makamdır. Ülkenin terörle tehdit edildiği bir ortamda, siyasi mülahazalarla hareket etmek, en önce temsil ettiği kendi ideolojisinin tabanına yakışmaz. O nedenle, Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki bu zirve bir milattır ve Türkiye’nin normalleşme sürecinde de bu tabloya ihtiyacımız var.

 

Öte yandan, Fetullahın tehdit, gözdağı ve halka “ahmaklar sürüsü” laflarının ömrünün tükendiğini gösteren makaleyle, yerlerde süründüğü ve korkunun dağları sardığı anlaşıldı.

 

New York Times gazetesinde Fetullah Gülen imzasıyla yayımlanan makalede "Batı'nın ılımlı Müslüman seslere ihtiyacı olan bu dönemde" kendisi ve arkadaşlarının Batı'nın hizmetinde olduğunu söyledi. Yazıda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın FETÖ propagandası ile suçladığı Uluslararası Af Örgütü'nün kötü muamele iddialarına atıf yapılması dikkat çekti.

 

Fethullah Gülen, Pennsylvania eyaletinden yazdığı makalede Amerika Birleşik Devletleri'ne "Beni Erdoğan'a verme arzusuna direnmelisiniz" ifadesini kullandı.

Şahsi kanaatim, Fetullah Türkiye’ye verilmeyecek. Ya Kanada gibi bir ülkeye nakli yapılacak, ya da bir şekilde infaz edilecek. Başbakan Binali Yıldırım, “Artık Fetullah maşa olarak kullanmaya elverişli değil” sözünü sarf ederken, aslında ABD ve AB ülkelerine de ciddi suçlamalarda bulunuyordu. Nitekim, Fetullahın Türkiye’ye iadesi konusunda şartlar öne süren ABD Dışişleri Bakanı Kerry, açıkça bu zamana kadar Fethullahçı Terör Örgütüne desteklerini itiraf ediyordu.

 

Darbe girişimi akamete uğrayınca, FETÖ’cü troller hemen görev başı yaptı ve algı mühendisliğine hiç gecikmeden başladı. Müjdat Gezen, Metin Akpınar gibi aklını yitirmiş sanatçılar ile Can Dündar gibi bazı müstemlekeci ve mandacı yazarlar, Türk Milletinin şanlı direnişini küçümseyen ve mevzunun özü yerine dikkatleri basit vakalara çekme çabaları oldu. Bir bakıma bu tür toplum mühendislikleri de tutmayınca, ortaya Fetulahın korkudan titremesi ve ABD’ye yalvaran makalesi ortaya çıktı.

 

Gezi Olaylarında tomaların önüne yatarak şov yapan sanatçılar, nedense, halkın tankların paletlerinin önünde yatarken, pek ortalıklarda görünmediler. İstiklal Caddesinde kıçlarını yırtarcasına bağıran bu uvertür güruhu, şehirlerin hiçbir meydanında “Demokrasi Nöbetine” iştirak etmediler.

 

Bu ülkenin sanatçılarının çoğu, halka tepeden bakan, elitist, toplumun inanç ve moral değerlerine düşman tavırlarıyla, darbe girişiminde de açıkça deşifre oldular.

 

“Devlet Sanatçısı” unvanı alanlar dahi, ne devletin nede milletin yanında olmadılar. Yaptıkları abidik gubidik heykeller yerine, bu sanatçıların yüzüne tükürmek gerekiyor, vesselam…

 

Yazarın Diğer Yazıları