Dr. Vehbi Kara

Dönmeler Sabetaycılar Kısaca Gizli Yahudiler

Dr. Vehbi Kara

  • 782

Ülkemizde Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma isimlerini taşıyıp Türk ve Müslüman gibi görünürlerken, aslında gizli Yahudi olan bir topluluk vardır. Yakın tarihimizde en kritik aşamalarda ekmeğini yedikleri milletimize ve vatanımıza en feci, en vahim ihanetleri, örtülü şekilde yaptıkları halde yeterince tanıyamama garabetini gösteren bir vatanda yaşıyoruz.

Üstelik bu konu hakkında bilimsel çalışmalar neredeyse yok gibidir. Mevcut olan birkaç tane çalışma ise yine bu gizli topluluğun kontrolü altında yapıldığı için dişe dokunacak bilgi ve belgelerden uzaktır. Öylesine etkili ve güçlüdürler ki Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde köşe başlarına getirdikleri elemanları vasıtası ile kahramanları hain, hainleri ise kahraman gösterecek kadar aldatıcıdırlar.

Aslında “Dönme” olarak bilinen bu gizli Yahudilerden meydana gelmiş topluluğu tespit etmek için çok da gayrete gerek yoktur. Üsküdar’daki Bülbül Deresi mezarlığında küçük bir araştırma ve mezar taşlarındaki ifadeler; yeterince bilgi verecektir. Zira nasıl bir gizlilik içinde yaşadıklarını ve insanları aldatmaktan dolayı ne derece güçlük çektiklerini ifade eden yazılara rastlamak çok kolaydır.

Peki, nasıl oluyor da hala gizli kalıp sinsi faaliyetlerine devam edebiliyorlar? En meşhur ve etkili isimlere sahip oldukları halde bütün bunları gizleyebilmek elbette çok büyük bir başarıdır. Mesela Yalçın Küçük gibi araştırmacılar yazdıkları eserlerde Sabetaycıları tespit edip deşifre ettiği halde nasıl oluyor da M. Kamâl gibi en önemli şahsiyetlerden bahsedemiyor? Etrafında dönüp ima etmek; fakat ismini söyleyememek nasıl bir iştir?

Bunu 5816 sayılı kanun kapsamında görüp hapis veya itibar tehlikesi ile izah etmek doğru bir yaklaşım olamaz. Zira Küçük, tanıdığımız kadarıyla cesur bir insandır. Hakaret etmeden bilgi ve belgeleri açıklayacak kadar edebi yeteneği de vardır. Belki de tehdit almış olabilir, kimbilir. Her ne ise, bunun cevabını kendisine bırakarak bu gizemli ve çok etkili topluluk hakkında kısa ve özlü bilgiler vermeye çalışalım.

Bu topluluk Karakaşiler, Yakubiler ve Kapâniler olmak üzere üç büyük kola ayrılmıştır. Bir dönem sadece kendi gruplarından kız alıp verdikleri halde şimdi bunu sürdürmekte güçlük çektiklerinde şüphe yoktur. Fakat gizemlerini korumaya devam ediyorlar.

Yeni nesil dönmeler; asla bu gizli Yahudiliği kabul etmediği için bu çok etkili topluluk son günlerini yaşamaktadır. Gerçekten de kendini her daim gizlemek ciddi kişilik bozukluklarına ve aile içi evliliklerden dolayı da sakat doğumlara neden olduğu için çözülme aşamasına girmişlerdir.

Ülkemizdeki Müslüman topluluklarını birbirine düşürerek işin içinden kolayca sıyrılabilmiş ve çok beceriksiz asker ve bürokratı layık olmadıkları halde üst düzeye getirebilme başarısı göstermişlerdir. Öyle ki Balkan Savaşındaki Tekirdağ Bozgununa, Trablusgarb’ın kaybına, Çanakkale’de bir alayın tamamen şehit olmasına ve fakat sadece kendisi sağ olarak kurtulmasına rağmen paşalık rütbesine kolayca ulaşan yani general olan birçok kişiye bu topluluk içinde rastlayabiliyoruz.

İşin daha ilginci ise şudur: ordu komutanı olarak gittikleri Filistin’de gerekli önlemleri almayıp geri çekilme emri vererek tarihimizin en büyük bozgununa sebep olan Sabetaycı generaller, başarısızlığını gizleyip hatta kahraman gibi kendisini göstermeyi başarabilmiştir. Yetmedi bu dönme topluluğu, Ethem Bey gibi isyanları bastırıp Yunan zaferinde önemli başarılara neden olan kahramanları resmi tarihte “hain” dedirtecek kadar gerçekleri çarpıtabilme becerisi gösterebilmişlerdir.

Kısaca söylemek gerekirse Osmanlının son döneminde ve Cumhuriyet’in her safhasında etkin ve güçlü olan bu topluluğu hala yeterince tanımıyoruz. Bu garabete rağmen ödüller alan ve bu kadar önemli gerçeklerden tek kelime söz etmeyen tarihçilere de rastlayabiliyoruz. Bu ne biçim bir iştir ya Rabbi!   

1924’te “Yunanistan’da kalan Türkleri ana vatanlarına getirmek” bahanesi ile bir mübadele (nüfus değiş tokuş antlaşması) da yaparak ülkemizdeki Rumları Yunanistan’a gönderip Yunanistan’dan da Türk diye Yahudi dönmelerini yani Sabetayistleri getirerek çok daha güçlü hale gelen bu topluluğun; nüfuzları kadar nüfusları da epeyce artmıştı.

Ülkemize yeni gelen Sabetayistler, devlet gücü ile bir anda ülkenin en zenginleri oldular. Patronlar, sanatçılar, gazeteciler, meşhurlar daima onlar içinden çıktı. Çünkü masonlarla beraber güçlü bir dayanışmaları vardı. 

Ama ciddi bir sorunla da karşılaşmışlardı. Gizli bir Yahudi hahamı Şemsi Efendi ki; gerçek adı ile Şimon Zvi’nin yetiştirmesi olan ve etrafındaki Kapâni koluna mensup dönmeler arasında büyük bir güç zehirlenmesi başlamıştı. Rakip olan Karakaşi kolundaki dönmeler, çok rahatsız olmuşlardı. İki grup arasında iktidar mücadelesi had safhaya gelmişti.

İttihat ve Terakki’nin son Maliye bakanı olan Cavid Bey, Karakaşi gurubunun lideriydi. Meşhur İzmir Suikastı hadisesinde, M. Kamâl’e suikast yapacakları iddiası ile asılanların arasında Cavid Bey de vardı. Aslında suikast tertibi ile çok da alakası yoktu. Ama zaten bu suikast teşebbüsünü düzenleyenlerin amacı buydu; bütün muhalifleri, özellikle de Karakaşi Sabetayistleri tesirsiz hale getirmek daha önemliydi.

Yine aynı İzmir Suikastı davasında asılan Doktor Nazım da Karakaşi Sabetaycılardandı… Asanlar; Sabetaycıların Kapani kolu, asılanlar ise Karakaşi koluydu. İşte yakın tarihte türlü türlü bahaneler ile izah edilen hadiselerin özünde “Karakaşi-Kapani kapışması” vardır.

İki gurup birbirlerini kırarlarken bile ortak sırlarını yani Sabetaycılıklarını açığa çıkarmamaya dikkat ediyorlardı. Hala dahi bu konuyu araştıran kimseye rastlanmıyor. 21. Yüzyıl’da internet çağında dahi; buna cesaret eden yoktur.

Yine, ölümünden kısa süre önce oğlu Aydın Menderes’in dile getirdiği gibi Ali Adnan Menderes’in dahi Sabetaycı olması ve Karakaşi gurubuna mensup olarak idama gittiği çok önemli bir iddiadır. Kapanilerin, Karakaşilere iktidarı kaptırma endişesi olarak söylenen bu durum için Menderes’in, Sabetaycıların sıklıkla yaptığı gibi -er ekli bir soyadını, ERTEKİN soyadını aldığından bahsedilir. Sonra mahkeme kararı ile yakın arkadaşı Edhem’in soyadını almış ve Menderes yapmış. Menderes’in eşi Berin Hanım’da meşhur Sabetaycı aile Evliyazadelerin kızı olduğu zaten Sabetaycıların asla dışarıya (dönme olmayanlara) kız vermediği ve dışarıdan kız almadığı bilinen bir şeydir.

İşte 31 Mayıs 1665 tarihinde “Mesih” olduğunu iddia eden ve “dönmelik” olarak bilinen bir mezhep kuran Sabetay Sevi, Osmanlı’da ve Türkiye Cumhuriyetinde bu kadar önemli olaylara sebep olmuştu. Hiç merak edilmemesi tuhaf değil mi?

 

Yazarın Diğer Yazıları