Dr. Vehbi Kara

Filistin Bozgunu Nasıl Unutturuldu

Dr. Vehbi Kara

  • 746

 

Gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkma huyu vardır. Hele hele yüzbinlerce insanın şahit olduğu olayları dünyada gizlemenin imkânı yoktur. Ancak bir müddet bunu yapabilirsiniz. Nitekim Kut zaferini unutturmak ancak zaferin 100. Yılına kadar sürdü. Fakat her şey ayan beyan ortaya çıktı.

Faşist ve baskıcı yönetim sayesinde yalancı kahramanlar başımıza bela kesildi. Sahte kahramanlar üretilerek olmadık yalanlarla aldatıldık. Aradan yüz yıl geçti. Artık bu aldatılmışlığa bir son vermek gerekmiyor mu?

Batı’da Armaggedon Savaşı olarak bilinen bizde ise Nablus Bozgunu olarak geçen ve sorumlu generallerden hiç hesap sorulmayan tarihimizin gelmiş geçmiş en acı savaşını daha ne kadar unutturacağız. Başında Kamâl Atatürk olduğu için bir bozgunu yok saymak affedilir bir hata mıdır?

İngiliz Generali Allenby’nin savaş raporuna göre 19 Eylül 1918’de başlayan İngiliz saldırısı çok hızlı gelişmiş 25 Eylül’de Şam’a girilmişti. Mondros Mütarekesi ile şu anda sahip olduğumuz toprakların 4 katı büyüklükteki toprak parçasını kaybetttiğimiz bu savaştan hiç söz etmeyecek miyiz? Tarihçiler daha ne kadar suskun kalacak?

General Liman Von Sanders ve Ordu Komutanları çok acele ile cepheyi terk etmişler başsız kalan üç ordu, sadece 57 bini esir olmak üzere ağır kayıplar vermişti. Komutanlar emsali görülmemiş bir süratle kaçarak Adana’ya gelmişler bozgunun faturasını birbiri üzerine atıyorlardı. Karşılarındaki Allenby’nin komutasında toplam 67 bin asker mevcuduna karşı böyle büyük bir bozgunun sebepleri neydi? İnsan hiç araştırmaz mı yahu?

Çoğu zaman zalim izzetinde mazlum ise zilletinde ölüp gider. İşte Mahşer-i Azam yani hesap gününün delili de ancak bu şekilde ortaya çıkmaktadır. Adil olan Allah, zerre kadar iyiliği de boş çevirmez bir miskal kötülüğü dahi kimsenin yanına kar bırakmaz. Demek ki herkes büyük bir mahkemede yargılanacaktır.

Evet, tarihimiz yalanlar ile dolu olup gerçekler neredeyse tamamen ters yüz edilmiştir. Örneğin İstiklal Savaşının gerçek kahramanlarından birisi olan Ethem Bey, Çerkes lakabı takılarak küçümsenmiş hatta vatan haini ilan edilmiştir. Keza diğer Milli Mücadele kahramanları da çeşitli bahaneler ile hain ilan edilerek idam edilmiştir. Ayakta kalanlar ise sesi soluğu çıkmayan evinden dışarıya adımını dahi atmayan kişilerdir.

Bütün cephelerde başarılı olduğumuz fakat sadece Filistin’de bozguna uğradığımız 1. Dünya Savaşı’da böyle değil midir? Maalesef devleti ele geçiren faşist güruh tamamen gerçek dışı bir tarih uydurmuş;bozgunların müsebbibi olan kişilerin suçlarını örtbas etmişlerdir. İşin daha kötüsü bu gerçekleri sadece bu vatanda yaşayanlar bilmemekte alem-i cihan her şeyi bilmektedir.

İşte Batı’da Armaggedon Savaşı olarak bilinen bizde ise Nablus veya El-Meciddo Savaşı adı verilen tarihimizde emsali görülmemiş bir mağlubiyet gizlenmiş mesul olan komutanlar suçlarını gizlemeye muvaffak olmuşlardır. Lakin nereye kadar bu örtülen gerçekler gizlenecek?

Şimdi isterseniz “kahramanları hain, hainleri ise kahraman yapıldığı” bu döneme ışık tutalım ve neler olmuş görmeye çalışalım. Bunu tarih enstitüleri ve devlet yapmayacak besbelli. İş başa düşmüştür.

İsmet İnönü, Kudüs'ün İngilizlerin eline geçmesine sebep olmuş M. Kamal ise komutanı olduğu 7. Orduyu geri çekilmeye zorlayıp 8. ve 4. Orduların ağır zayiat vermelerine ve El-Megiddo (Nablus) savaşının kaybedilmesine yol açmıştı. Bu dehşetli bozgun yakın tarihimizin en acı yenilgilerinden bir tanesidir. Ne yazık ki bunun müsebbibi olan komutanlar yargılanmak şöyle dursun kahraman ilan edilmişlerdir.

Kahraman ecdadımız, Sultan Selim Han’dan beri bu topraklarda 500 sene adaletle hükmetmiş ve insanların huzur içinde yaşamasına muvaffak olmuştu. İngilizler, I. Dünya Savaşı esnasında Fransızlar ile gizli anlaşmalar yapmış Osmanlı Devletini parçalara ayırmak istemişti. 1915 yılının Haziran ayında yapılan Sykes-Picot Anlaşması bunun bir delilidir. Aynı zamanda Kasım 1917’de Balfour Deklârasyonu ile Filistin’de İsrail devletinin kurulması öngörülmüştü.

Bu amaçla İngilizler defalarca Filistin’e saldırdılar. 1. ve 2. Gazze Savaşlarında ağır yenilgi aldılar. Lâkin 31 Ekim 1917’de Bi’rüssebi’de Osmanlı Ordusunu yenmeyi başardılar. Bi’rüssebi’nin düşmesi ile birlikte Gazze her taraftan kuşatıldı ve teslim oldu. Bu savaşta Cephe Komutanı (Yıldırım Orduları Grubu) Alman Von Falkenhayn ve cephe komutanı Von Cress, 7. Ordu Komutanı General Fevzi (Çakmak) ve Bi’rüssebi’yi 3. Kolordu ve Komutanı Albay İsmet (İnönü) savunuyordu.

Başkomutanlık tarafından yenilgiden Von Cress sorumlu tutuldu. Fakat o da Albay İsmet’i suçluyordu. Evet, sorumluluk büyüktü zira 2. Gazze Savaşından sonraki beş aylık süre içinde tekrar saldırıya geçeceği bilinen İngilizlere karşı etkili bir savunma düzeni kurulamamıştı.

Evet, yenilgi ve başarısızlıklar komutanlara yöneltilir, başarı ise milletin malıdır. Bu durum medeni milletlerde böyledir. Biz de ise bu makul anlayış ne yazık ki bugün dahi yeterince anlaşılamamış tam tersine mağlûbiyet millete galibiyet ise komutanlara verilmeye çalışılmıştır. Yazıklar olsun…

3. Gazze Savaşından sonra 9 Aralık 1917’de Kudüs düştü. General Allenby komutasındaki İngilizler şehre girdiler. Bu tarihte Kudüs, farklı dinlere mensup milletler tarafından 34. defa el değiştirmiş oluyordu.

Bu tarihten itibaren Şeria’da Temmuz 1918’e kadar savaşlar devam etti ve İngilizler Lut Gölü ile Akdeniz kıyısındaki Yafa arasındaki sınır boyunca durduruldular. 19 Eylül 1918 tarihine kadar İngilizler yığınak yaptılar. Osmanlı Ordusunda ise komuta kademesi değişmişti. Yıldırım Ordular Komutanlığına Mareşal Liman Von Sanders atandı. Emrindeki 8. 7. ve 4. Orduların komutanlığına da sırasıyla General Cevat (Çobanlı), General Mustafa Kemal ve General Cemal (Mersinli) atandı. Mustafa Kemal’in 7. Ordu Komutanlığına ikinci kez ataması yapılıyordu. Hasta olan General Fevzi’nin yerine 7 Ağustos 1918’de tekrar 7. Ordu’ya Komutan yapılmıştı. Emrinde Albay İsmet’in komuta ettiği 3. Kolordu (1. ve 11. Tümenler), General Ali Fuat (Cebesoy)’un 20. Kolordusu (26. ve 53. Tümenler) bulunmaktaydı.

İngiliz Generali Allenby’nin savaş raporuna göre 19 Eylül 1918’de başlayan İngiliz saldırısı ordumuzdaki ihanetler dolayısı ile hızlı gelişmiş 25 Eylül’de Şam’a girilmişti. Ordu Komutanları çok acele ile cepheyi terk etmişler başsız kalan üç ordu, ağır kayıplar vermişti. Komutanlar Adana’ya gelmişler bozgunun faturasını birbiri üzerine atıyorlardı. Karşılarındaki Allenby’nin komutasında toplam 67 bin asker mevcuduna karşı böyle büyük bir bozgun yaşanmıştı.

İngilizler saldırıya geçmeden önce bir Müslüman Hintli Çavuş, Türk kıt'alarına sığınmış, İngiliz hazırlıklarını haber vermişti. Fakat gerekli tedbirler alınmamış, sığınan askerin aldatmak için gönderildiğini zannetmişlerdi.

İslam tarihinde böyle bir bozgun hiç yaşanmamıştı. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesine kadar geçen bu kısa süre içinde bütün Orta Doğudan ayrılmak zorunda kaldık. Suriye, Ürdün, Filistin ve Arabistan elden çıkmıştı.

Savaşın bu derece felâketle sonuçlanmasının bir sebebi de “ulus devlet” düşüncesi yatmaktaydı. Bazı komutanlara göre Türk askerinin ‘Arap çöllerinde ne işi var’dı? Bir an önce Toroslara çekilip ulus devlet kurulması için çalışmak gerekirdi. (Bu satırlar “M. Kemal ile Filistin’den Anayurdun Dağlarına 58 Gün” isimli kitaptan alınmıştır)

Filistin’den ayrılışımızın acıklı hikâyesinin özeti bu düşüncedir. Neden ve nasıl böyle bir bozgun yaşanmış? Yeterince araştırılmamış olup tarihçilerin ilgisini beklemektedir. Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu Gazetesinde Armageddon yani Filistin Savaşı ile ilgili olarak ilginç tespitlerde bulunmuştur. “Dedektif X” ismi ile, İstiklal Savaşı esnasında Nafia Vekili olan ve bu savaşta Yıldırım Orduları Levazım Reisi olan Merzifonlu Miralay Ömer Lütfi Bey’e dayanarak, M. Kamâl’in iki generale “Enver Paşa’nın idaresi orduyu ve vatanı her yerde felakete sürüklüyor! Bu vaziyetten kurtulmak için tek çare İngilizlerle anlaşmaktır! Başka hiçbir çıkar yol kalmamıştır” diyerek İngiliz Komutan General Allenby ile anlaştığını söylemektedir. İddia vahimdir fakat tarihin örtülmeye ve gizlenmeye çalışılan bir bölümünü açığa çıkarmaktadır.

Ne olmuştur da 7. Ordu Komutanı M. Kemal sağında ve solunda bulunan 8. Ve 4. Ordu’ya haber vermeden birdenbire Bisan istikametinde geri çekilmeye başlıyor?

İngiliz Kuvvetleri 42 gün süren harekât ile 550 km. ilerleyerek Kilis’e kadar geldiler. Günde 1.25 km hızla ilerleyen İngiliz Ordusu daha bir yıl önce Kut-ül Amare’de tarihlerinin en büyük bozgununu yaşamış değil miydi?

Önlerinde bir engel olmamasına rağmen Kilis önlerinde durmaları da ilginçtir. Çünkü bu sınıra ulaşır ulaşmaz Mondros Mütarekesi imzalanmış Filistin, Ürdün, Suriye, Lübnan Arabistan ve daha nice toprak parçası kaybedilmişti. Türklerin tarihinde bundan daha büyük bozgun yaşanmamıştır. Elbette bu bozgunun ardında “ihanet” olup olmadığı araştırılması zorunludur.

Resmi tarih belgelerinde Suriye’de yaşanan bozgundan neredeyse hiç bahsedilmez. Sanki böyle bir olay hiç yaşanmamıştır. Buna mukabil Yahudiler ile Müslümanlar arasında yaşandığı ifade edilen son büyük savaş “Armageddon” Batılı tarih kitaplarında sık sık yer almaktadır. Şanlı bir millet ve milyonlarla gazi ve şehit, hiç de layık olmadıkları bir yenilgiyi sahiplenmek durumunda kalmaktadır. Bu durum asla kabul edilemez. Zira mağlubiyetler tedbirsiz komutanların, başarı ise tüm milletindir, vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları