Eyüp Güzel

Kürt sorunu değil Örgüt sorunu

Eyüp Güzel

  • 2083

Geçmişinde kendi evladını/halkını dışlayan, küçümseyen ve genel olarak potansiyel suçlu gibi gören diktatör devlet anlayışını günümüzün genç nüfusu görmedi. Kendilerini devletin gerçek sahipleri gören ulusalcı zihniyetin Türkiye’de vatandaşına hizmet anlamında karnesi sınıfta kalacak şekilde bozuktur. Dindarı, Kürdü, Alevileri veya toplumun farklı kesimlerini kendisine sorun veya potansiyel suçlu gibi gören bir anlayıştan zaten hizmet beklenmesi de beklenemez.

Bir insan şayet dindar ise vay halineydi. Hele ki o insan dindar bir Kürt ise vah ki ne vah. Dindar olduğu için devletten bir tokat yiyen vatandaş Kürt ise ikinci tokadı da yiyordu. Devletten yediği tokatla kalsa iyi. Tokadı bir de Pkk’dan yiyordu aynı vatandaş. Faili meçhuller, yargısız infazlar havalarda uçuşuyordu. Yani güncel tabiriyle Eski Türkiye’nin halleri öyleydi.

Kürt olmak başlı başına bir sorundu. Çünkü devlet Kürt lafını duyduğunda agresifleşiyordu. Kürt demek sorun demekti. Dindar insanlar için de aynı şey geçerliydi. Dindar Kürtler ise iki zorluk karşısında yaşam bulmaya çalışıyordu. Biri Türk ulusalcılığı iken diğeri de Kürt ulusalcılığı.

Günümüzde ise devletin dili, bakış açısı değişti. Kürdü kendine sorun olarak gören bir devlet anlayışı gitti. Dindar insanları da kendisine sorun olarak gören bir devlet anlayışı kalmadı. Siyaseten toplumun tüm kesimlerinin yolu açıldı. Zengin bir kültüre, tarihe ve yer altı kaynaklarına sahip olan Güneydoğu illeri gerek devlet gerekse de özel müteşebbislerin yatırımlarına açıldı. Bölge deyim yerindeyse şantiye alanına döndü. Kürtleriyle, Araplarıyla ve Türkleriyle Güneydoğu illerinde tarım, hayvancılık ve ticaret sahaları genişletildi. Eğitimden, sağlığa her türlü yatırım Güneydoğu illerini alabildiğince kapsadı.

Kürtler artık sırf Kürt olduğu için sorun olarak görülmüyordu. Ana sütü gibi helal olan tüm vatandaşlık hakları süreç içerisinde bazen yavaş bazen de hızlı bir şekilde verildi.

Fakat normalleşmeye başlayan, uluslar arası sahada tüm bileşenleriyle daha güçlü bir ülke olarak sesini daha gür çıkaran Türkiye’nin aşamadığı terör sorunu hep var oldu. Özellikle son 2,5 yıldır çözüm süreciyle birlikte bölgede bu sorun büyük ölçüde aşılmaya çalışıldı. AK Parti Hükümetleri, Batı’daki milliyetçi ve ulusalcı akımların her türlü muhalefetine ve sert eleştirilerine rağmen çözüm süreci hayata geçirildi.

Devlet, esasında Kürt halkıyla ilgili problemlerini çözmüş fakat terör sorununu ayrı bir başlık altında değerlendirmeye başlamıştı. Silahların sustuğu, kan ve gözyaşının dindirildiği süreçte ter akmaya başlamıştı. Çözüm sürecini; Kürtleri, Arapları ve Türkleriyle tüm halkların en tabii ve meşru hakları olarak gören devlet anlayışının karşısında bu süreci kendi kazanımı ve zaferi gibi kabul eden bir örgüt sorunu çıktı ortaya. 

Yazarın Diğer Yazıları