Eyüp Güzel

Mescid-i Aksa bizim neyimiz?

Eyüp Güzel

  • 1781

Aile hanemiz olan evimizde, faaliyetlerine katılıp aidiyet duygumuz olan dernek/vakıf gibi ya da cemiyet/cemaat gibi sivil toplum kuruluşlarında Kudüs ve Mescid-i Aksa ile ilgili kitaplar okunmuyor, araştırmalar yapılmıyor, seminerler/ders halkaları oluşturulmuyor, seyahat programları / organizasyonları düzenlenmiyor ise; Mescid-i Aksa’nın sizdeki karşılığı ne yazık ki Mescid-i Aksa’nın kelime anlamı gibidir… Yani; “Uzak Mescit

Abdulamid Han, tahttan indirilip Osmanlı çökertilince Fransızlar Suriye’yi işgal ederler ve komutanları Henri, Selahaddin Eyyübi’nin kabri başına gelerek şöyle seslenir: “Selahaddin, biz geri geldik!

İngilizler de Filistin ve Irak’ı işgal ederler. Komutanları Allenby, Kudüs’e girince: “işte bugün Haçlı savaşları sona ermiş ve amacına ulaşmıştır” der.

Tarihin, özellikle de Ümmet tarihinin her dönemi Kudüs’ün etrafında döndüğünü hatırlatmakta yarar var. Ümmet, kendi içindeki birliktelik sınavını hep Kudüs etrafında vermiştir. Yakınlaşmışız veya uzaklaşmışız. Uzak Mescid, yakınımızda olunca Ümmet birlikteliğini tesis etmişiz yada tesis edebilmek için bir enerji depomuz olmuş. Veya tersi…!

Geçmişin değerlendirmesinden bir paragraflık sıyrılarak şunu söylemek istiyorum… İmkânı olup defalarca Umre'ye gidenler; Allah yolculuğunuzu, ibadetlerinizi ve dualarınızı kabul etsin. Fakat naçizane bir tavsiye: bir sefer dahi olsa mutlaka Kudüs'ü ve Mescid-i Aksa'yı ziyaret etmeyi programımız arasına ve gündemimize alsak mı? Çünkü Hz.Peygamber’in (s.a.v.) “gidin”  diye tavsiye ettiği ve ibadet maksadıyla ziyaret edilecek 3 mescitten birisi de Mescid-i Aksa’dır. Kudüs, bireysel ibadet ve sevabın da ötesinde bir Ümmet meselesidir.

Hz.Ömer (r.a.) İslam ordularını Kudüs üzerine gönderdiğinde Asr-ı Saadet’ten sonra İslam tarihine Kudüs’ün ilk Fatihi olarak geçti. Farklı dinlere mensup olan Kudüs halkıyla fetihten sonra “Ömer emanı” diye bilinen bir ahitname vermişti Devlet Başkanı Ömer bin Hattab. Verilen eman ise; “Cizye karşılığında Kudüs halkının can, mal ve ibadethanelerine dokunulmayacak, inançlarında ve ibadetlerinde özgür olacaklar. Kudüs’ü terk etmek isteyenlere gidecekleri yere kadar mal ve can emniyeti sağlanacak.” şeklinde maddeler içermekteydi.

637 yılında (Hicretin 16.Yılı) Hz.Ömer (r.a.) tarafından fethedilen Kudüs’te Mescid-i Aksa alanı içerisinde altın sarısı kubbesiyle bugün fotoğraflarda bolca gördüğümüz “Ömer Mescidi”ni yaptırdı. Yani, yıllardır kartpostallarda, gazete ve dergilerde “Mescid-i Aksa diye gösterilen Sarı Kubbeli yer” Mescid-i Aksa’nın kendisi değil, Mescid-i Aksa alanı içerisinde bulunan Mescid-ul Ömer’dir. Diğer bilinen adı ise; Kubbetu’s Sahra’dır.

Kubbetu’s Sahra’nın inşasında bir nezaket ve yüksek düzeyde duygusal bir hatıra bulunuyor. Emevi Halifelerinden Abdulmelik bin Mervan, Kubbetu’s Sahra’yı inşa ettirmeye karar verdi ve Filistinli 2 meşhur mühendisi görevlendirdi. 6 yılda tamamlandı ve inşaat için ayrılan paradan 100 bin Dinar para arttı. Halife, o parayı iki mühendise ödül olarak verilmesini emretti fakat Filistinli 2 mühendis parayı istemedi. Bunun üzerine Halife, altın paraların eritilip Kubbe’nin kaplanmasını emretti ve öyle yapıldı.

Kudüs ve Mescid-i Aksa denilince bahsetmeden geçilemeyecek olan zekası, ilmi, adaleti, cesareti ve nezaketiyle bilinmekte olan Kürt Komutan Selahaddin Eyyübi’dir. Kudüs’ün fethi ve Ümmet-i Muhammed’in birlikteliğini tesis edebilmek için her şeyden önce kendi ömrünü fethetmiş bir fatihtir. Arap, Kürt ve Türk milletlerinden kurduğu ordularla Ümmet birlikteliğini tesis etmiş ve Ümmetin vazgeçilmezi olan Kudüs üzerine yürümüştü. Selahaddin Eyyübi, Kudüs’ü fethettiğinde ise uyguladığı tüm imar ve güvenlik politikalarıyla tarih sayfalarına “adalet, hikmet ve merhamet” kavramları altın harflerle yazılmıştı.

Peki, Haçlı dünyası ile Yahudi dünyası için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Selahaddin Eyyübi’nin adalet, hikmet ve merhametle fethettiği Kudüs’ün gerçek sahipleri olmayan Frenkler (Haçlılar) Kudüs’ü işgal ettikleri 1099 yılında tarih sayfalarını utandırdılar. 1.Haçlı seferinde Kudüs’e yapılan saldırıda 70 bin Müslüman kadın-erkek, genç-yaşlı ve çocuk demeden katledildi. Tarih 15 Temmuz 1099’u gösterdiğinde bir grup Müslüman, Mescid-i Aksa’nın mihrabına sığınıp üç gün boyunca Frenklere direndi ve sonun da onlar da şehadete erdiler.

Ve tekrar günümüze gelip şu hatırlatmalara kulak verelim; Çocuklarınıza Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı anlatmıyorsanız, sosyal medya ağlarınızda Kudüs’e dair paylaşımlarınız yer almıyorsa tekrarlamak gerekiyor ki Mescid-i Aksa’nın anlamı “uzak mescid” şeklindedir. Mescid-i Aksa’nın ve Kudüs’ün bizdeki duygusal karşılığı tıpkı “anlamı gibi” olmamalı. Olursa vebal vardır. Mescid-i Aksa’yı sadece İsrail’in saldırılarında gündemimize almamalıyız.

İstanbul’da düzenlenen bir programa davetli olarak katılan Mescid-i Aksa’nın Güvenlik Amiri Ebu Kuteybe demişti ki, ne olursa olsun Mescid-i Aksa ile ilgili sıralayacağım 5 cümleyi asla unutmayın ve unutturmayın. Mescid-i Aksa ile ilgili unutmamamızı tavsiye ettiği o 5 cümleyi unutmamak ve unutturmamak maksadıyla paylaşıyorum:

1)    Hz.Adem’den bu yana inananlar Mescid-i Aksa’ya gitmeye başladılar.
2)    Mescid-i Aksa’nın her santiminde mutlaka bir Peygamber secde etmiştir.
3)    Mescid-i Aksa’nın her santiminde Sahabe-i Kiram’ın gözyaşları bulunuyor.
4)    Her santiminde şehid kanları var.
5)    Bir Anne mutlaka başaracak ve çocuğunu “Kudüs’ün fatihi sen olacaksın” diye yetiştirecek.

Yazarın Diğer Yazıları