Semih Gündüz

REİNA SALDIRISI, SURİYE DENKLEMİ VE TARAFLAR

Semih Gündüz

  • 1697

Reina Saldırısı.

 

Allah (c.c.) ülkemize ve acılı ailelere sabırlar versin.

 

Bu olayı fırsat bilip, saldırı pozisyonu alanlar görüyorum.

 

Adını, sanını bilmediğimiz; ancak bu konuda eğitimli ve planlı olduğu açık olan Reina saldırganı, yılbaşı gecesi Reina'ya eli silahlı olarak girip, bir çok cana kıydı.

 

Bu saldırı, ülkemizin ekonomisine, can güvenliğine, güvenilirliğine, İstanbul'a, Suriye operasyonlarına, anlaşmalarımıza ve ülkemizin tüm sathına yapılmış bir saldırı.

 

Yerin Reina olarak seçilmesi, saldırıyı yapan açısından "güdüleyici" bir unsur olabilir. Bu aşamada bilmiyoruz.

 

Ancak, bu saldırı "Noel Hristiyan inancıdır" diyenlerin kabulleneceği ve destek vereceği bir saldırı değil.

 

Noel Hristiyan inancı demek başka, kutlayanlara saldırıda bulunmak başka. Böyle bir saldırıya müslümanım diyen biri katılmaz, destek vermez ve sevinmez.

 

SURİYE OPERASYONLARINA VE ANLAŞMALARIMIZA SALDIRI DEDİM YA. GELİN BURADAN BAŞLAYALIM.

 

Hepimizin bildiği konular var. Afgansitan, Irak ve Libya işgal edildi. Bu topraklarda bugün bir ülke var mı yok mu değerlendirmek gerekir.

 

Ve gün geldi, bu oklar Suriye'ye yöneldi. Suriye'nin büyük bir kısmında da devlet hakimiyeti yok artık.

 

Bütün dünya Suriye'de IŞİD (DAEŞ) ile savaşıyor. İsmi de özellikle IŞİD. Hem Suriye'yi talan ediyorlar, hem aklı sıra İslam'ı ve müslümanları.

 

Buradan saldırı dolayısıyla REİNA Olayına dönersek, buradan İslam düşmanlarına ekmek çıkmaz kardeşim. Bakınız, bu vesileyle Allah'tan (c.c.) rahmet dilediğimiz, Merhum TİMURTAŞ HOCA'NIN 1999 YILINDAKİ KONUŞMASINA. İnternetten bulun ve mutlaka izleyin. Ne diyor Timurtaş Hoca; "Bir müslüman içkili mekana saldırır mı ? Kur'an-ı Kerim'de bunun yeri yok". Eğer bir saldıran olursa yine Timurtaş Hoca'nın saldırana cevabı; "ŞEREFSİZ".

 

Gelelim Suriye'ye. Bu büyük ülkeler yıllardır mücadele ettiğini söylüyorlar ve bir türlü bitmiyor bu DAEŞ. Ne örgütmüş dedirtiyorlar. Üstünden de istedikleri operasyonları çekiyorlar.

 

Ancak Türkiye'nin rol değişikliği, Rusya ile daha iyi bir ortam oluşturması neticesinde bütün planlar suya düşüyor. Önce, Türkiye kendi başına yıllardır bitmeyen bu örgütü darmadağın ediyor, girdiği ve ilerlediği her noktada. Bu yönden, ülkemizdeki son saldırılar canımıza acıtsa da Türk Askerinin operasyonlarının bu terör örgütüne "ciddi derecede zarar verdiği açık".

 

Ancak burada benim dikkatimi çeken bir diğer nokta ve ikilem ise; İRAN'ın durumu...

 

İran deyince mezhepsel yayılma aklımıza geliyor hemen. Burada "mezhepsel savaş çıkartmak isteyen güçlerin girişimlerine de" dikkat çekmek gerekiyor. Yani, ülkemizin ikinci dikkat noktası "uluslararası mezhepsel savaşların çıkartılmasına engel olmak, bu konuya özen göstermek".

 

Irak yönetimindeki anlayış, eleştirilen ve demokratik görülmeyen Saddam Hüseyin'in gidişi ile renk değiştirdi. Zaten Irak'taki bölünmede buradan ortaya çıktı. Büyük güçler her şeyi planlı yürütüyor. Sırf Irak'a girmeleri yetmiyor. Peşinden, içeride nasıl ve kiminle hareket edeceklerini ve nasıl sonuçlar alacaklarını da önceden çalışıyorlar.

 

Bu çalışmalar TEZATLAR içeriyor. Belki anlaşılması güç olsun ve çözülemesinler diye.

 

İran açısından için ikilem dedik ya. Görüntü İran-ABD savaş hali. Uygulamasında; demokrasi diye ABD Irak'ı işgal ediyor ve ülke bölünüyor, yaşam hakkı da kalmıyor, yönetimi ise bir grup ele geçiriyor. ŞİİLER ARTIK IRAK YÖNETİMİNDE. BUNLAR, İRAN'LA İÇLİ DIŞLI. İKİLEM ÖNCEDEN BERİDİR BURADA. HANİ ABD İRAN'I SEVMEZDİ. NEREDE KALDI İRAN-ABD SAVAŞ HALİ? ABD GÜDÜMÜNDEKİ IRAK YÖNETİMİNE BAKIN BİRDE. ABD'NİN ÖNCEDEN BERİDİR, IRAK YÖNETİMİYLE HERHANGİ BİR SORUN YAŞADIĞINI DUYMADIK.

 

Burada denkleme bir bilgi daha eklemek gerekiyor. TARİH 02.01.2017, YER BAĞDAT, ZİYARETÇİ HOLLANDE. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande. HOLLANDE BU ZİYARETTE DİYOR Kİ; "Musul'u terör örgütü DAEŞ'ten kurtarma operasyonu yıllar değil birkaç hafta sürecek".

 

Neredeydiniz bunca zamandır, bu birinci soru. Suriye'de neredesiniz, bu ikinci soru.

 

Bunca zamanda DAEŞ'in asıl yerleştiği Suriye'de bir şey yapmayan Fransa, 2017 'nin hemen başında hem de çok kısa bir süre vererek Musul'da DAEŞ'i bitireceğiz diyor.

 

Bu Fransa, NATO güçleri geç kalınca Libya'yı uçaklarıyla hiç kimseden izin almadan bombalayan Fransa.

 

Bu arada, Hollande Musul'un geleceğinden, yönetiminden ve grupların güvencelerinden de bahsediyor. Bizim de gözlerimiz yaşarıyor. NE ADALETLİ VE NE İNSANCIL BU BATI. HER EVRENE LAZIM BUNLARDAN.... !!!!!!!!

 

Bir de Irak Ordusu bu Musul'u silahsız ve savaşsız nasıl bıraktı bir gecede DAEŞ'e?

 

İzaha devam edelim.

 

ABD'nin, Suriye'deki tavırları ise baştan beridir çelişkili. Bunları anlatmaya gerek yok aslında. ABD, PYD'ye silah veriyor, koruma sağlıyor, sonra DAEŞ'i bombaladım diyor Suriye askerleri ölüyor, işin başında ESED gitsin diyor bu gün bir kısım yorumcuların deyimiyle ESED kalsın halk gitsin diyor, önce ÖSO'yu eğit donat diyor, sonra ÖSO'ya savaş açıyor....

 

ABD'nin Suriye'de kimin yanında olduğunu anlamak güç. Tabii, son durum itibariyle bulunduğu nokta da açık. Ancak, açık olan bir diğer husus ta ABD'nin Suriye'de barışa hizmet etmediği. Bu ise gizli kapaklı ve uzun yorumlarla anlaşılacak bir durum değil. Belirtildiği gibi çok açık. Çünkü, yaptıkları ortada.

 

Pekii, diğer bir önemli konuya da değinirsek; Türkiye bir mezhep savaşını ister mi? KESİNLİKLE HAYIR. Bu tür bir savaş bu bölgenin sürekli ve uzun yeni bir trübülansa girmesine neden olacak türden bir gelişmedir. Bundan dolayı, hem kalbi hem iktisadi açıdan Türkiye hiç bir mezhep savaşını istemez ve desteklemez. Bu Türkiye'nin lehine bir durum değildir.

 

Şu ana kadar çabuk ve çekincesiz girişimlerde bulunan İran'ın da burada dikkatli olması gerekiyor. Çünkü İran ne kadar farklı görünse de; bir çok insanın gözünden kaçan husus İran'ın nüfusunda çok ciddi oranda TÜRKMEN olduğu hususudur. Bu durum, İran'ın bölgenin tamamlayıcı gücü olduğunu ve İran'la bağlantıların kopmayacağı hususunu izah etmektedir.

 

Bunun yanında, bölgede gizliden gizliye kol gezen güçler de, bölgesel değişmelerden kalıcı şekilde etkilenebilecektir.

 

Ayrıca önemli ve dikkate değer bir nokta da kesişmenin ve buluşmanın orta noktasının Türkiye olduğudur. Ülkemiz bu gücünü en uygun şekilde kullanırsa, tüm planlar bozulacak, herkes Türkiye'nin planları üzerinden gitmek zorunda kalacaktır. Diğer ülkeler açısından, bu durum iyi değerlendirilmelidir.

 

Bunun için Türkiye'nin elindeki kartları yeri ve zamanı geldikçe, çekinmeden çıkartması gerekmektedir.

 

Biz burada yazımıza son verirken, daha mutlu ve huzurlu günler diliyor, son dönemdeki saldırılarda vefat edenlere Allah'tan (c.c.) rahmet, yaralılara şifalar, yakınlarına sabırlar diliyoruz.

 

Allah'ın (c.c.) selamı, bereketi ve koruması üzerinize olsun.

Yazarın Diğer Yazıları