Varol Yüksel

ALLAH'TAN "HER ŞEYİN HAYIRLISINI İSTEMEK" NE KADAR GÜZEL…

Varol Yüksel

  • 1973

ALLAH'TAN "HER ŞEYİN HAYIRLISINI İSTEMEK" NE KADAR GÜZEL…

Bazı sözler vardır hemen hemen herkes tarafından kullanılır. Ama bu sözler kullanılırken sözün taşıdığı hakiki mana zaman zaman göz ardı edilebiliyor sanki. Küçük yaşlardan itibaren sürekli duyulmuş olmasından insanların dimağına bir şekilde yerleşen bu sözlerden bir tanesi; “Allah ne verirse versin hayırlısını versin, evladın bile” sözü gibi gelir hep bana.

İSKİ Genel Müdürlüğünde çalıştığım günlerin birinde mutfakta bir çalışanımız yanıma gelerek benimle görüşmek istediğin ve bir talebinin olduğunu söyledi. Çalışmalarından gayet memnun olduğum bir arkadaşımızdı. Bir sıkıntısının olduğu belliydi. Utana sıkıla;

-“Müdürüm, müsaade ederseniz ben bundan böyle….……. yerde çalışmak istiyorum” dedi. Çok şaşırmıştım, zira çalışmak istediği yer; şehrin ulaşımı zor olan en ücra köşelerinden biriydi ve biz burada çalışacak personel bulmakta sürekli zorluk çekerdik. Dolayısıyla bu aslında benim de arayıp bulamadığım bir talepti. Ama bu talebin normal bir talep olmadığı çok belliydi.

- “Senin çalışmalarından memnunun, mutfak şefinden de seninle alakalı bana herhangi bir şikâyet gelmedi, çalışma arkadaşlarınla da gayet uyumlu çalıştığını biliyorum, neden gitmek istiyorsun” dedim. Bir sıkıntısının olduğunu anlıyordum ama oraya neden ısrarla gitmek istediğine bir anlam veremiyordum. Sıklıkla etrafını tedirgin bakışlarla süzmesinden başkalarının duymasını istemediği bir sıkıntısının olduğunu her halinden belli ediyordu. Müsait bir yere çekilip karşılıklı çaylarımızı duyumlarken anlatmaya başladı.

- “Müdürüm, eşim ile aramızda bazı sıkıntılarımız oldu bir türlü halledemedik, uzun bir süredir ayrı yaşıyoruz.” dedi. “psikolojisi bozuk olan bir oğlumuz var, askerlik vazifesini ifa ediyor, geçenlerde izne gelmiş annesinde kalıyor” diye sözlerine devam etti.

“Allah bağışlasın, ne kadar güzel, askerlik yapan bir evlada sahip olmak herkese nasip olmaz” dedim.

“Aslında haklısınız müdürüm ama benim sıkıntım da zaten oğlumla” demez mi?

-“Allah Allah, insanın oğluyla ne sıkıntısı olabilir ki?” diye sormam üzerine;

“Müdürüm, oğlum askere gitmeden önce okulda başarılı olamadı, liseyi bile bitiremedi, elinde belli bir meslek olmayınca bir işe de giremeyince, etrafını da kendisi gibi avare arkadaşları sarınca işi serseliliğe vurmaya başladı, eve geç gelmeler, bazen hiç gelmemeler, evde uzun süren tartışmalar sürdü gitti. Oğlumun sinir sistemi bir hayli yıpranmış durumdaydı, bir an önce askere gitsin, aklı başına gelsin, biraz kendisini toparlasın” diye düşündük.

“İyi bir karar vermişsiniz askere göndermekle, hem askerlikte sorumluluk sahibi olmayı öğrenir hem de biraz ayrı kalmanızla sizin kıymetinizi daha iyi anlamasına vesile olabilir” dedim.  

Başını iki yana umutsuzca sallayarak; “İnşallah öyle olur” dedi. Konuşmasının içini acıttığı o kadar aşikârdı ki gözleri dolu halde anlatmaya devam etti. “geçenlerde oğlum, izne gelmiş annesinin yanında kalmış, birkaç gün önce iş çıkışında benim önüne çıktı, oğlumu önümde görünce çok sevindim ama sevincim kursağımda kaldı. Annesi, oğlumu benim aleyhimde iyice doldurmuş olacak ki; bana çok soğuk davrandı. Cebinde sakladığı bıçağı bana göstererek beni öldürmekle tehdit etti.” dedi.

”Ne diyorsun sen” diyerek sözünü kestiğimi hatırlıyorum.

”Aynen böyle oldu, müdürüm” dedi. “Aynı şey dün akşam mesai çıkışında yine tekrarlandı, sanki bu sefer daha kararlıydı, elinden zor kurtularak kendimi servise zor attım, ne yapacağımı şaşırmış vaziyetteyim, dün gece sabaha kadar uyuyamadım, gözüme uyku girmedi, işte bu yüzden buradan ayrılmak ve izimi kaybettirmek istiyorum, yoksa ya ben evlat katili olacağım ya da oğlum baba katili olacak, ne olur buradan ayrılmama müsaade edin” dedi.

“Hemen yarından itibaren söylediğin yerde işe başla, bugün de hemen işi bırak, üzerini değiştir, yanına bir arkadaşını al işten erkenden ayrılın, iş çıkışında seni bulamasın” dedim.

Bir tarafta bir evlat sahibi olmak uğruna bütün servetini feda etmeyi göze alan nice zengin ailelerin olduğunu hepimiz biliyoruz. Uzun süren tedavilere katlandıklarını, tüp bebek yöntemine müracaat ederek bebek sahibi olmaya çalıştıklarını basından izliyoruz. (Bu kadar büyük çabanın sonucunda bahşedilen evladın hayırlı olup olmayacağı da meçhuldür.) 

Diğer tarafta Allah’ın bahşettiği evladının kendisine bir fenalık yapmasından emin olamayan hatta oğlunun baba katili olmasından endişe ettiğinden izini kaybettirmeye çalışan bir babanın çırpınışlarıyla karşı karşıyayız.

İşte şimdi, başımızı iki elimizin arasına alıp; “ Ya rabbi, biz hiçbir şeyin aslını hakiki manada bilemeyiz, bizim ilmimiz sizin ilminizin yanında yok hükmündedir. Bize her ne verirsen hayırlısını versin Allah’ım, evladın bile hayırlısı ver” diye boynumuzu büküp niyaz makamında kalıp dua etmeliyiz.

 

Yazarın Diğer Yazıları