Varol Yüksel

DOĞRU İSLAMİYET veya İSLAMİYETE LAYIK DOĞRULUK

Varol Yüksel

  • 1742


DOĞRU İSLAMİYET veya İSLAMİYETE LAYIK DOĞRULUK

Yakın zamanda televizyonda izlediğim bir haberde; "OECD verilerine göre, %85’i ateist olan İsveç, hiç  yolsuzluğun olmadığı bir ülke iken, nüfusunun, %99’u Müslüman diye bilinen Türkiye, yolsuzlukta dünya ikincisi" diye söz ediliyordu.

Bu bilgiler nasıl elde ediliyor ve bize servis edilen bu bilgilere ne kadar güvenilir, tam olarak bilmiyorum. 

"Dinin; toplum ahlakı üzerinde bir etkisi olmuyor" şeklinde bir algının insanların zihinlerine yerleştirilmesine yönelik bir çalışmaysa söylenecek sözüm yok.

Yok eğer habere söz konusu olan husus: tamamen objektif kriterlere göre yapılmış, elde edilen verilere dayalı olarak ulaşılan bir hakikatı ifade ediyorsa; hepimizin kafamızı ellerimizin arasına alıp ciddi ciddi düşünmesi gerekiyor demektir.

Güzel ahlakın bütün esaslarını bünyesinde barındıran bir dinin mensuplarının, "ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim"  diyen bir peygamberin ümmetinin yaşadığı ve mukaddes dinimizin mensuplarının çok yüksek seviyede olan Türkiyenin yolsuzlukta dünya ikincisi olması çok ama çok garip.

Bu neticenin bir şekilde izah edilmesi gerekiyor. 
Sıkıntının dinimizde ve dinimizin getirdiği prensiplerde olmadığı aşikar.
O halde dini algılamakta veya bu prensipleri dem ve damarlarımıza uygulamakta sıkıntılarımız var demektir.

Bediüzzaman hazretleri, yabancıların terakki etmelerine rağmen bizim maddi cihette ortaçağ seviyesinde bırakan hastalıkları Hutbe-i Şâmiye isimli eserinin baş taraflarında şöyle izah ediyor:

"Ben, bu zaman ve zeminde beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebiler, Avrupalılar terakkide istikbâle uçmalariyle beraber, bizi maddi cihette kurûn-u vustada durduran ve tevkif eden; altı tane hastalıktır. O hastalıklar da bunlardır:

1- Ye'sin (ümidsizliğin) içimizde hayat bulup dirilmesi.
2- Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.
3- Adavete muhabbet.
4- Ehl-i imanı birbirine bağlayan nurani rabıtaları bilmemek.
5- Çeşid çeşid sâri hastalıklar gibi intişar eden istibdat.
6- Menfaat-ı şahsiyesine himmeti hasretmek.

Bediüzzaman hazretlerinin vurguladığı bu altı hastalıktan yolsuzluğa zemin hazırlayan en büyük hususun: "menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek" ten aldığını söyleyebiliriz.  Zire insafsız ve vicdansız adam, dinden gerekli nasibini almamış sefil şahsiyet; kendisinin beş kuruşluk menfaatini, milletin on lira zarara uğramasına tercih eder. Milletin on lira zarara uğramasına aldırmadan, bütün hedefi dünya olduğu için ve başkalarını yemekle beslendiği için, gözünü gayr-ı meşru yollardan elde etmeyi umduğu beş kuruşa diker.

Bu hastalığın çaresini yine Bediüzzamandan dinleyelim. 
Bediüzzaman doğru İslamiyet ve temsiliyeti meselesine temas ederek: “Eğer biz doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan [diğer din mensuplarından İslâma] fevc fevc dahil olacaklardır." (Tarihçe-i Hayat, Birinci Kısım: İlk Hayatı, 74)

Devamla: "Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef'alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler. Belki Küre-i Arzın bazı kıt'aları ve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler." demek suretiyle doğru İslamiyete dikkat çekmektedir. 

"Doğru İslamiyet ve İslamiyete layık doğruluğun" toplumda nevşü nema bulup yeşermesi gerekiyor. 

Elbette bu hakikatı har daim uygulamaya çalışan bir toplumda yolsuzluktan da söz edilemeyecektir.
iPad'imden gönderildi

 

Yazarın Diğer Yazıları