Varol Yüksel

IRKÇILIK,İSLAMİYET,ABD ve ROSA PARKS ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Varol Yüksel

  • 1396

 
IRKÇILIK, İSLAMİYET, ABD ve ROSA PARKS ÜZERİNE DÜŞÜNCELER...
 
"Irkçılık" ve "İslamiyet" asla bir araya gelemeyecek iki  kavram olup İslamiyet şiddetle ırkçılığı men eder.
 
İslamiyetin;  aşağıda zikredilen ayet-i kerimeler ve hadis-i şeriflerin  ışığı altında ırkçılığına nasıl baktığı hususuna yakından bakalım.
 
Irkçılığı men eden ve insanların aynı kökten aynı asıldan meydana geldiğini ders veren âyet-i kerimede “Muhakkak ki, Allah indinde en kerim olanınız, takvada en ileri olanınızdır” buyurulmaktadır.
 
Mekke'nin fethedildiği gün, Peygamber Efendimizin (S.A.V.) emri üzerine Bilâl-i Habeşî Hazretleri, Kabe'nin üzerine çıkarak Ezan-ı Muhammedi'yi okumuştu.  Bazı müşrikler: "Muhammed şu kara kargadan başka birisini bulamadı mı?" diyerek Hz. Bilâl'i tahkir etmişlerdi. Bunun üzerine, şu âyet-i kerîme nazil oldu:

"Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Hem de sizi şubeler ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız. Şüphesiz ki, Allah katında en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır" (Hucurât sûresi, 13) 

 
Bu âyet-i kerîmede Zât-ı Akdes, insanları kabile ve aşiretlere ayırdığının hikmet ve sırrını birbiriyle tanışmak ve yardımlaşmak hakikatına bina ediyor. Ve Allah katında makbûliyetin, herhangi bir ırka ve kabileye bağlılık ile değil, ancak, takva ile olduğunu açıkça beyan buyuruyor. 
 
Allah Resûlü (asm) Vedâ Hutbesinde: "Ey İnsanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem'in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, Ondan en çok korkanınızdır. Arabın Arap olmayana takvâdan başka üstünlüğü yoktur"
 
Başka bir hadis-i şerifte ise; “Asabiyet dâvâsına kalkışan (ırkçılık yapan), onu yaymaya çalışan, bu dâvâ uğrunda mücadele eden kimse bizden değildir.” (Ebu Davut, Edeb, 121) diye ifade edilmektedir.
 
ABD
Günümüzde, özellikle ABD'lerinde; özgürlüklerin olabildiğince  geniş olarak uygulandığı, insan haklarına saygının had safhada olduğu, demokrasinin olabildiğince gelişmiş olduğu hususu; gerek okuldaki derslerde gerekse de gazete haberlerinde veya televizyonun büyülü dünyasında sıklıkla nazarlara verilerek insanlarımıza "örnek ve model ülke" olarak sunulmaktadır.
 
Türk gençliğine ; "muassır batı medeniyetine ulaşmak" hedef olarak gösterilir. Fakat batı medeniyetinin nasıl bir şey olduğu ve şu anki seviyeye hangi aşamalardan geçerek geldikleri hususunda ne hikmetse pek fazla durulmaz.
 
Oysa, ABD tarihinin çok fazla derinliklerine gitmemize hiç gerek kalmadan, bundan sadece 60 yıl kadar öncesinde ABD'lerinde siyahlar ile beyazlar arasında inanılmaz derecede farklar olduğunu ve siyahlara ikinci derece insan muamelesi yapıldığını söylesek gençlerimiz bu düşüncelerimize katılmakta zorluk çekeceklerdir.
 
 
Rosa Parks adındaki zenci bir kadının ve onun onurlu direnişinin; siyahların, beyazlarla aynı statüye gelmelerinde çbir kilometre taşı olduğu kabul edilir. Merak ettiyseniz, haydi hep beraber Rosa Parks olayına kısaca bir göz atalım.
 
ROSA PARKS OLAYI
 
1955 yılının son ayının ilk günüydü. ABD'lerinde Montgomery'ide yaşamakta olan 42 yaşlarında, kısa boylu, siyahi bir kadın terzisi olan Rosa Parks, işinden çıkar ve evine gitmek üzere belediye otobüsüne biner. O günün ABD'lerinde belediye otobüslerinde şöyle bir oturma düzeni planı uygulanmaktadır. Otobüsün ilk 4 sırasında bulunan koltuklar "beyazlara" aitti.  En arka sıradaki koltuklar ise "siyahlara" ayrılmıştı. Otobüsün orta sıralarında bulunan  koltuklara ise "değişken statülü koltuklar" denmekteydi ve buralara oturma önceliği beyazlara aitti. Beyazların bu sıraları dolduramadığı durumlarda siyahlar oturabilirlerdi. Beyazlara ayrılan koltuklar dolarsa, siyahlar oturdukları bu koltukları boşaltıp daha arkaya geçmek zorundaydılar. Eğer arkada da yer yoksa ayakta durmaları, eğer ayakta duracakları yer de yoksa otobüsten inmeleri gerekiyordu.

O akşam bazı beyazlar ayakta kalınca şoför arkaya doğru yürüyerek değişken statülü koltuklardaki siyahlara “kalkın” şeklinde bir el işareti yaptı. Değişken statülü koltukların ilk sırasındaki üç siyah erkek kalkıp arkaya yöneldi. Rosa Parks’ın yanında cam kenarında oturan siyah erkek de kalktı. Rosa Parks ise cam kenarındaki koltuğa kaydı ve kayıtsızca şoförün gözlerine bakmaya başladı. Herkes büyük bir şok yaşıyordu. Şoför kızgınlıkla neden kalkmadığını sordu. Rosa Parks yerini bir başkasına vermesi gerektiğine inanmadığı söyledi. 
 
Bunun üzerine otobüs şoförü polis çağırdı. Rosa Parks tutuklandı ve 5 Aralık Pazartesi günü mahkemece "kamu düzenine itaatsizlikten" dolayı suçlu bulunarak 14 dolar para cezasına çarptırıldı.

Siyahlar büyük bir dayanışma göstererek, Rosa Parksın cezalandırıldığı günden itibaren 381 gün boyunca Montgomery'de tek bir siyah bile otobüse binmedi. İşlerine, okullarına yürüyerek gittiler. Siyahlara ait özel araçlar, belediye otobüsü bileti fiyatına siyahları taşımaya başladılar. Bazı beyaz ev kadınları da arabalarıyla siyahların bu haklı eylemine destek verdi. Yolcu kaybı yaşayan belediye otobüslerini işleten şirket büyük maddi zarar yaşadı. 
 
Bu uygulamayı hazmedemeyen beyaz çeteler,  işe yürüyerek giden siyahlara saldırmaya başladı hatta bazılarını linç ettiler. Ancak siyahlar linç girişimlerine aldırmadan otobüslere binmeme boykotunu ısrarla devam ettirdiler. Bu haklı mücadele sonunda zafere ulaştı. 21 Aralık 1956 yılında Yüksek Mahkeme’nin siyahların otobüslerde istedikleri yere oturabilecekleri yönünde karar vermesiyle siyahlar otobüse binmeme boykotunu sona erdirdiler. 
 
Bu karara, beyaz ırkçıların tepkisi sert oldu. Otobüslere silahlı saldırılar gerçekleştirdiler, siyahları dövdüler. Rosa Parks 1957’de ölüm tehditleri alması ve beyazların ona iş vermemesi sebebiyle önce Virginia’ya, bir yıl sonra da Detroit’e taşındı. Bir yandan çalışmaya bir yandan da sivil haklar hareketinde mücadelesine girişti. Direnişin sembolü haline gelen Rosa Parks 24 Ekim 2005 günü 92 yaşında hayatını kaybetti.

Rosa Parks’ın o akşam bindiği otobüs günümüzde Detroit’teki “Henry Ford Müzesi”nde sergilenmektedir.

Irklar arasında bir fark olmadığını bizlere çağlar öncesinde söylenen İslam dininin eskimeyen prensipleri nerede,  gençlerimize hedef olarak gösterilen batı medeniyetinin en büyük temsilcisi olarak gösterilen ABD'nin düne kadar insanları renklerinden dolayı ötekileştiren anlayışı nerede? 


Yaşasın İslamiyet demekten kendimi alamıyorum...
 

Yazarın Diğer Yazıları