Varol Yüksel

MUTLU OLMAK...

Varol Yüksel

  • 1323

MUTLU OLMAK...

Dostları hatırlamak veya geçmiş günleri yad etmek için özenle içine fotoğrafların yerleştirildiği fotoğraf albümleri vardı bir zamanlar...

Arkasına bazı hatırlatıcı notlar da yazılan fotoğraflar; maziye dalmak isteyenlere güzel bir imkan sunardı.

Şimdilerde, fotoğraf albümü kullanan hemen hemen hiç kalmadı gibi.

Herşeyde olduğu gibi resimler de sanal ortamlarda ruhsuz bir şekilde saklanıyor artık.

Oysa çoğu da siyah beyaz olan sararmış, kırışmış, buruşmuş fotoğrafları eline alarak resimleri incelemek, bazen yaşaran gözlerle maziye dalmak, sararan kağıdları koklamak, elini fotoğraf üzerinde gezdirmek çoğumuz için bulunmaz bir hazdır.

Bu keyfi sanal ortamda bilgisayar ekranında bulmak mümkün değil ki... 

Sanal ortama kaydedilen fotoğraflara her zaman bakmak da pek mümkün olmadığından, dostlarla hasbihal etmek için maalesef hiç yanımdan ayır/a/madığım cep telefonunun rehberimi kulanmayı tercih ediyorum ben.

Bu yüzden cep telefonu rehberime ara sıra da olsa göz atma alışkanlığım vardır.

İsmini okuduğum dostlarla ortak hatıralar gözümün önüne gelir, maziye dalar kah sevinir kah hüzünlenirim.

Rehberimde gezinirken, görünürde aramam için maddi bir sebebim yokken, hayalimde canlanan bir hatırayı yad etmek adına arkadaşımı aramak, sesini duymak beni çok mutlu eder. Geçmişe beraberce gitmek inanılmaz bir keyif verir bana.

Hemen hemen her gün görüşme yaptığım arkadaşlarım olduğu gibi yılda bir veya iki defa görüştüğüm arkadaşlarım da vardır. 

Bunun yanısıra her nasılsa cep telefonumun rehberine girmiş bulunan, fakat "ne zaman", "nerede" ve "nasıl" tanıştığımı dahi hatırlayamadığım isimlere de rastlamak mümkün olabiliyor.

Bu tip kayıtlı olanlardan birisinden bir arama gelince beni bir şaşırma alır, "Allah Allah bu kimdi ya?" diye söylenmeye başlarım. Elimin telefonu açmaya gitme hususunda tereddüt ettiği de olur...

Böyle bir arkadaştan bir arama geldiğinde bana yöneltilen; "ne kadar vefasızsın, hiç arayıp sormuyorsun, hiç gözükmüyorsun" gibi serzeniş cümleleriyle söze başlaması halinde, mahcubiyetimi bertaraf etmek için ne söylemem gerektiğini hızlıca düşünmeye çalışır, "işlerin yoğunluğundan, tembelliğimden, vakit bulamadığımdan" dem vurarak vaziyeti kurtarmaya çalışırım.

Bir taraftan hiçbir sebep yokken beni arama nezaketinde bulunan arkadaşın yaptığın jestin güzelliğini altında ezilirken bir taraftan da kendi vefasızlığımı, vurdumduymazlığımı, kayıtsızlığımı sorgulamaya başlarım. 

Arkadaşımın; " filanca işimin halledilmesi için bana yardımcı olur musun ? diye söze devam etmesi durumunda bu büyü aniden bozulur....

Yine de işinin halledilmesi için akla gelen bir dost mesabesinde değerlendiriliyor olmam hasebiyle de kendimi mutlu hissederim...

Yani kısa, fani, geçici, bikarar olan şu fani dünyada; "mutlu olmak için herbir şeyi bahane etmek lazım, der", rehbere göz atmaya devam ederim...

Mutlu kalın, mutlu yaşayın, rehberiniz daim dolu olsun...



iPad'imden gönderildi

Yazarın Diğer Yazıları