Varol Yüksel

TARİH, İBRET ve YENİ ANAYASA

Varol Yüksel

  • 1200

TARİH, İBRET ve YENİ ANAYASA İHTİYACI

Tarih; geçmişte yaşanan hadiselere günümüz dürbünüyle, belge, vesika, döküman, röportaj, anlaşma metinleri gibi nesnel hakikatlara dayanarak, son derece objektif bir yaklaşımla, bir kuyumcu hassasiyetiyle hadiseleri meydana getiren amillerin sebep ve sonuç ilişkilerinin açık ve net bir şekilde ortaya konulmasına matuf olmalıdır. 

Sosyal baskı altında kalmadan, yeni oluşan güç odaklarına boyun eğmeden, hak ve  hakikattan taviz vermemeyi ilke edinen bir anlayışla ortaya çıkarılan tarihi hakikatler; ancak o zaman gelecek kuşaklara, "bir ders alma", "ibret alma" vesikası hüviyetine bürünebilir. 

Şayet tarihi hadiseler çarptırılarak, eğilip bükülmek suretiyle hakikatlar ters yüz edilerek cüceleri dev, devleri cüce gösterme yarışına girerse, kasıtlı olarak birilerini yermek veya birilerini yüceltmek maksadıyla kullanılırsa, suni bir şekilde oluşturulan böyle bir tarihden ders ve ibret alınması elbette beklenemez.

Medeniyet asrında yaşıyoruz. Ortaçağ'da yaşayan insanlardan çok daha fazla medenileşmiş durumdayız. Artık silahların, kılıçların boy göstermesinden ziyade fikirlerin, kalemlerin kendini  gösterdiği bir zaman diliminde yaşamaktayız. Dolayısıyla "davasını iyi ifade edenin" kazandığı bir süreç içindeyiz. 

Ulaştığı veya elde ettiği tarihi hakikatlerin gün yüzüne çıkarılmasında; sosyal baskı altında kalmadan, hakim olan irade; "ne der?", "nasıl bir tepki alırım?", "fincancı katırlarını ürkütür müyüm?", "başıma bir iş gelir mi?" diye hiç bir endişe taşımayan tarihçilere olan ihtiyacın düne nazaran bugün daha fazla olduğu gözardı edilemeyecek bir hakikattır. 

Bu kriterler dikkate alınmadan oluşturulan tarih; 12 Eylül darbesi ile işbaşına gelen generallere, zamanın kelli felli anayasa profesörlerinin "nasıl bir anayasa istersiniz?" diye sormalarını hatıra getirdi. 

Bu anlayışla oluşturulan ısmarlama bir anayasanın memleketin temel meselelerini çözme konusunda ne kadar yetersiz kaldığı herkesin kabul ettiği bir hakikat olarak karşımızda durmaktadır. 

Gücünü; Miletin temel dinamiklerinden alan, toplumun tüm kesimini kapsayan, milletin dini ve manevi değerleri ile çelişmeyen, maddi ve manevi gelişmemizin önündeki tüm engelleri kaldıran, ferdi özgürlüklere olabildiğince geniş alan açan bir anayasaya kavuşmak, küresel ölçekte ağırlığını iyice hissettiren bir ülke olan Türkiye için lüks olmasa gerek.

Haydi Türkiye, bunu başarabilirsin...

Yazarın Diğer Yazıları