Cemal İncesoyluer

Kılıçdaroğlu da Zaloğlu Rüstem olmuş…

Cemal İncesoyluer

  • 861

Ne kadar sakin, ne kadar dingin, ne kadar “tahrirat katibi”görüntüsü veren bir adamdı, Kemal Kılıçdaroğlu. Soyadı “kılıç” gibi kan dökücü bir aletle müsemma olsa da, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun hali-tavrı bu tür olgulardan çok uzaktı. 

Ancak öyle bir laf etti ki, toplumdaki algısı fersah fersaholgusunun önüne geçti. 

Yine hedefinde cumhurbaşkanı vardı, yine başkanlık sistemiyle ilgili rasyonel bilgi yerine, tamamen hamasete yaslanan cümleler kurmuştu ve demişti ki, “Açık ve net söylüyorum, başkanlık sistemi getirmek için kan dökülmesi gerekiyor.”

CHP’deki hemen herkesin bu tür yaklaşımları, tıpkı matruşkakeyfiyetinde olduğu gibidir. Misal, daha öncede Deniz Baykal aynı partinin genel başkanıyken, “Anayasayı değiştirmek için kurucu meclis olması lazım” diyerek, Türkiye’deki anayasanın ancak darbeciler tarafından yapılacağına işaret etmişti. Yani, halkın seçtiği ne meclis yeni anayasa yapamazdı, nede halk meclisin üzerinde çalışıp hazırladığı anayasayı onaylayamazdı. 

Şart, darbeydi. 

Cumhuriyet, laiklik, anayasanın ilk 4 maddesi derken; CHP’nin koro halinde terennüm ettiği cümleler, adeta göklerden yeryüzüne inen ayetler mesabesindedir ve öylesine kutsaldır ki, “değiştirilmesi dahi teklif edilemez” acullüğü, darbeci generallerden miras olarak aynen devam ettirilir. 

Kemal Kılıçdaroğlu, “Başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsiniz” diyor. Çok kızgın, çok öfkeli, adeta burnundan soluyan bir prototipiyle, toplumsal gerginliğin baş aktörü olmayı başarmış bir isimdir, Kılıçdaroğlu. Salt bunu başarmadı, her seçimde yenilgiye uğramayı da başaran bir CHP genel başkanı olarak, sanırım makam odasındaki konsolun içinde sayısız “başarısızlık onur plaketleri” boy boy dizilmiştir. 

Konuyla ilişkin Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, çok yakın tarihimize kısa bir yolculuk yapıp, buna benzer ilginç örnekleri hatırlatıyor: 

“Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Kan dökmeden getiremezsiniz" sözünden hiç hoşlanmadım. 
Tıpkı Tayyip Erdoğan’ın “Yüzde 50’yi evinde zor tutuyorum” sözünden hiç hoşlanmadığım gibi...

Tıpkı Erbakan hocanın “Kanlı mı olacak, kansız mı olacak” sözünden hiç hoşlanmadığım gibi.

Tıpkı Refah Partili İbrahim Halil Çelik’in “Kan dökülecek, fıstık gibi olacak” sözünden hiç hoşlanmadığım gibi...”

Bu örneklerde, Kılıçdaroğlu’nun söylediği sözlerden farkı yok. Altı üstü, yeni anayasa veya bir sistemin tartışılması var. Cumhuriyet ilk kurulduğunda, demokrasi kavramı üzerine tek kelime yoktu. Sonra, demokrasisiz ve insan haklarını önceleyen bir cumhuriyetin saçma olduğunun farkına varılarak, yeni eklemeler yapıldı. 

Hani, anayasanın ilk dört maddesini “kırmızı çizgiler” ile çerçeveleyenler var ya, bilmiyorum da mesela 2 maddesini hiç okudular mı? Oradaki “insan haklarına saygılı” ifadesinin ne manaya geldiğini biliyorlar mı? Oysa doğrusu, “insan haklarına dayalı” olmalıdır. CHP ve MHP, mesela bu kavram ve içerik değişikliğine de karşı. Bir şeye saygılı olmak başka şey, bir şeye dayalı/tabi olmak başka şeydir. Evrensel normlara göre, insan haklarına saygılı olsan ne yazar, olmasan ne yazar. Ama, bütün gelişmiş demokrasilerde “insan haklarına dayalı” ifadesi, yaptırım gücü olan bir ifadedir. 

Muhteremler, artık kan dökmeden de anayasa ve sistem değişebilir. Bunu neden anlamıyorsunuz? 

Yazarın Diğer Yazıları