
Muhalefet sorunu mu var?
Cemal İncesoyluer
- 902
Genel bir algı, Türkiye’nin iktidardan ziyade muhalefet sorunu var.
Doğrusunu isterseniz, bu algının rüzgarında bir hayli patinaj yapmışken, bütçe görüşmelerinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’ı dinlediğimde, muhalefette iyi hatiplerin, aklı başında siyasetçilerin olduğunu fark ettim.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan iyiydi.
Bir zamanların popüler CHP’lisi Gürsel Tekin’den donanımlıydı.
Sol siyasetin alternatif ismi Mustafa Sarıgül’den daha birikimliydi.
CHP’nin klik ve muhalif önderi Muharrem İnce’den daha polemikçiydi.
Peki, toplumda ki mahut “muhalefet sorunu” algısı neden vardı? Muhtemelen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylevlerinin temasının “küfür ve sövgü” üzerine kurulu olmasından olabilir mi? CHP Grup toplantısında bir grup Bucalıların Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sövgü sloganlarına müdahale etmeyen, siyasi nezaketi hiçbir anlamda işletmeyen Kılıçdaroğlu’na sosyal medyadaki sövgü mesajları, aslında bir cevap mıdır?
Oysa herkes bilir ki, rüzgar eken, fırtına biçer. Siyasette küfre, hakarete ve ağır ithamlara yol verilirse, hem kamplaşmanın hem ötekileştirmenin, hem de ayrıştırmanın kapısı aralanır.
Siyasette espri, hiciv ve nüktedan cümleleri kurulmuyor, artık. Bu salt CHP ve MHP’nin sorunu değil, AK Parti’nin de sorunu. Gerçi, 13 yıldır tanıdığımız Başbakan Binali Yıldırım’ın bir espri damarı var. Belki genel siyasetteki kızgın, öfkeli ve kavgaya davetiye çıkaran cümleler yerine, inceden inceye nüktedan sözlerle hava yumuşatılabilir.
Türkiye’de bir muhalefet sorunu algısı yerine; CHP’de bir parti içi mücadele hastalığı olduğunu düşünüyorum. Tamamen içe dönük, örgütte bişey olabilme kavgası yıllardan bu yana sürüyor. O nedenle iktidarın alternatifi olamıyor, CHP ile birlikte anılan ve asla iktidar gibi bir derdi olmayan sürdürülebilir muhalefet libası üzerinden çıkmıyor.
Bütün bunlardan şuraya varmak istiyorum. CHP üzerindeki bir takım menfi iddia ve propagandaların silinmesi adına hiçbir çabanın olmayışı da, ayrı bir mevzu. Her seferinde yazıp duruyorum, Türkiye Cumhuriyetini kuran bir partinin, değişim ve reformla adı anılan bir siyasi hareketin, özgürlükçü ve birey olabilme kültürünün fitilini ateşleyen bir organizasyonun geldiği bu nokta, kabul edilemez.
Bunun suçlusu da halk değil. Her seçimde yenilgiyle çıkan CHP’nin, hatırlayın kimi kurmayları suçu halka atmış; halkın eğitimsizliğinden tutun da, kararlarındaki isabetsizliğe varana kadar bir çuval laf etmişlerdi. Oysa, evrensel demokrasi normlarında, halkın oy ve tercihi esastır. Seçkinci ve elitist bir yaklaşım, oligarşinin egemen olduğu yönetim anlayışı, aynı zamanda “halka rağmen halk için” saçmalığının tezahüründen başka bir şey değildir.
Türkiye’de bir iktidar sorunu yok, çıplak gerçek bu. Ancak, bu ülkede bir muhalefet sorunu da olmamalıdır. Çünkü demokrasilerde, muhalefet iktidar kadar önemli unsurlardır. Diktatörlük, krallık, padişahlık ve feodalite (kavim-aşiret) yönetimlerinde muhalefet gibi bir unsur yoktur. Türkiye, bir muz cumhuriyeti değildir ve asla iktidar-muhalefet dengesi olmadan sağlıklı demokrasi işletilemez.
Demokrasilerde salt iktidar-muhalefet değil, aynı zamanda erklerin güç dengesi de olmalıdır. Yargı, yasama ve yürütmeden oluşan erkler bileşeni, birbirini denetleyen ve dengeleyen güçlerdir. CHP, bulunduğu muhalefet konumunu bir kez daha gözden geçirmelidir.