Mustafa Toygar

Hain Beslemekten Usandık.. Bu Ülkede Yasama, Yürütme, Yargı Nerede?

Mustafa Toygar

  • 2042

   

         
        Bugüne kadar iktidara gelen partilerin, parti genel başkanları ve başbakanların, devlet yönetiminde söz sahibi olanların, devleti devlette öğren diklerini gördük. Kıra-döke, hatalar, yanlışlar yaparak devletin işleyişini, sorunları ve çözüm yollarını bir nebze olsun öğrendiklerini yaşayarak gördük. Maalesef, devlet adamı yetiştirme konusunda çok büyük zaaflarımız vardır.

 

        AKP de, iktidara geldikten sonra, Amerika kıtasını yeniden keşfedercesine; geçmiş tecrübeleri, bilinenleri, birikimleri, devletin ortak aklını kullanmayarak sorunlara farklı yaklaşımlar gösterdi. Her gelen yeni parti iktidarlarının, benzer tutumları 70 yıldır; devlete, millete çok zaman ve enerji (güç) kaybettirdi. Burada geçmişin kronolojisini çıkartacak değiliz. Ancak diğer partilerin ya da askeri yönetimlerin iktidarları dönemlerinde de benzer şeyler oldu.

 

        AKP, iktidarları dönemlerinde üç büyük hata yapıldı. Bunlar; Fetullah Gülen Cemaatinin(Paralel Yapı) devlet içerisinde kadrolaşmasını sağlamak, “Çözüm Süreci” adı altında PKK’nın Türkiye’de güç kazanması ve “sıfır sorun politikası” denilerek, dış politikada etrafımızın sorunlar yumağı haline getirilmesi. Yanlış anlaşılmamak adına hemen belirtmeliyim ki, elbette AKP’nin yaptığı daha pek çok hata ve yanlışı vardır.

 

        Yine de; AKP’nin ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok geç de olsa; Fetullah Gülen Cemaati ve Çözüm Süreci konusunda hatalarını anlamış olmalarını bir kazanım olarak görüyorum.

 

        Vatan, Millet, Bayrak ve Devlet için 1128 Akademisyeni bir araya getiremezsiniz

 

        1128 sözde akademisyenin imzaladığı bildirinin tamamını kaç kişi acaba okuyabilmiştir? Ben tamamını okuyamadım; iğrendim, tiksindim. Belli ki Kandil’de, PKK terör örgütünü taşeron olarak kullanan güçler tarafından kaleme alınmış bir ihanet belgesi. Bu hainler; vatan için, millet için, bayrak için, Allah için hayırlı gençler yetiştirmek üzere gönderdiğimiz üniversitelerde yuvalanmışlar.  Devlete güvenerek emanet ettiğimiz çocuklarımızı bu ihanet şebekesinden nasıl koruyacağız. Şimdi; teröre destek çıkan, Türkiye’yi dünyaya gammazlayan bu hainlere çocuklarımızı nasıl emanet edeceğiz? Bu adamların ceza alması, devletin görevini yerine getirmiş olması anlamına gelmez. Eğitim kurumları bu hainlerden mutlaka temizlenmeli, üniversiteler PKK’nın Kandil’deki eğitim kampları değildir.

 

        Kendini “sinemacılar” olarak tanımlayan 400, yine kendini “edebiyatçılar” olarak tanımlayan 552 PKK sever, 1128’liklere destek veren bildiri yayımlamışlar. Bunlar benim hiç umurumda değil, kendi çalıp-oynayanlar… Ancak çocuklarımızı emanet ettiğimiz üniversitelerde kadrolaşan bölücü çete için hükümet ne düşünüyor?

        

        Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 1128’liklere karşı çok ağır eleştirilerde bulunuyor, onları hainlikle, ihanet etmekle suçluyor ve şöyle devam ediyordu: "Bütün bu olaylar karşısında kapkara bir bildiri yayınlayıp o katliamların altına imza koyan akademisyenleri tekrar kınıyorum, şiddetle kınıyorum. Milletimizin kimi kim olduğunu daha iyi anlayacağını düşünüyorum. Bunlar zalimdir, bunlar alçaktır. Zalimle birlikte olanlar zalimdir, onlarda katliama imza attıkları için katliamcılardır. Çınar'da babası ile şehit olan 3 yaşındaki Mevlüde'yi bu kapkaranlık akademisyenler ne yapacaklar? Ve bütün yargı makamlarını, üniversitelerin senatolarını anayasamıza ters hareketlerle ilgili göreve davet ettim. Siyaset yapmak isteyenler parlamentoda yapsınlar, yapamıyorlarsa dağa çıksınlar, hendek katsınlar. Milletimizin bize ne görev verdiğini çok iyi biliyorum."

       

        Bölücü terör örgütü yandaşı akademisyenler, çocuklarımız zehirlemeye devam edecekler mi?

         

        Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamalarından sonra savcılar harekete geçiyor, gözaltılar başlıyordu. Bu arada ABD büyükelçisi devreye giriyor; "Türk demokrasisi rahatsız edici fikirlerin serbestçe ifade edilmesini kucaklayacak kadar güçlü ve dirençlidir" açıklamasını yapıyordu. Bu açıklamadan hemen sonra gözaltına alınanlar serbest bırakılıyor ve olay kapatılıyordu. Anlaşılan, Cumhurbaşkanının ifadesiyle çocuklarımızı bu “karanlık ellere” emanet etmeye devam edeceğiz.

           

          Çözüm Süreci konusunda, AKP ve zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ikna edenler, biraz gaza getirenler bu ihanet şebekesi değil miydi? “Akil İnsanlar” denen güruha bakın, bunların birçoğu 1128’likler gibi düşünen PKK destekçisi hainler değil miydi? Başbakan’ın etrafını saran bu güruh değil miydi? Peki, bu çoğu PKK sevici “akil insanlar” denilenleri seçen, baş tacı eden de zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan değil miydi?

         

        Ne yazık ki; yazılı ve görsel basında, üniversiteler ve bilumum STK’larda köşe başlarını tutmuş olan ihanet şebekleri, “demokrasi-barış” adı altında AKP cenahına sızarak, “Çözüm Süreci” denilen ihanet projesini de bu milletin başına bela ettirdiler. AKP, geç de olsa; Paralel yapı ve Çözüm sürecindeki ihaneti gördü. 7 Haziran’dan itibaren bölücü terör örgütü ile alanda ciddi bir mücadele yürütülüyor. Alanda diyorum, zira terör örgütünün elebaşları önceki yıllarda, Irak ya da Suriye’de bulunuyor ve oralardan talimatlar veriyorlardı. Ancak bugün, terörün elebaşları kimi, TBMM’de milletvekili konumunda, kimisi de bölgede belediye başkanı. Yani terörle mücadele tek ayaklı olarak sürdürülüyor. Yani silahşörleri sustursanız da kalemşörleri susturmadan olmuyor.

        

       Bölgede sürdürülen mücadeleyi, eksiklerine rağmen doğru buluyorum.  

  

        Bölgede sürdürülen mücadeleyi, eksiklerine rağmen doğru buluyorum. AKP kurmayları; başta İstanbul’da kümelen ihanet şebekelerinin sesleri ne kadar çok çıkıyorsa, yapılan işlerin de o kadar doğru olduğuna inansınlar. Ne diyor bu ihanet baronları; “Güneydoğu’da bir iç savaş yaşanıyor”, hatta daha da ileri gidiyorlar, “ Devlet sivil halkı katlediyor” diyorlar. Hadi oradan, şerefsizler…. Devlet gerçekten böyle bir şey yapacak olsa, 3 ay uğraşmaz, masum vatandaşların zarar görmemesi için bu kadar çaba sarf etmez. Her gün şehit haberleri geliyor niçin, devlet çok fazla hassasiyet gösterdiği için. Söyledikleri doğru olsaydı, devlet üç ayda yaptığını üç dakikada yapardı, yukardan iki bomba bırakırdı. Zaten bu hainlerin, sivil halkın zarar görmesi umurlarında bile değil. Onlar elbette PKK militanlarının kayıplarına çok üzülüyorlardır.

        

        Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP eş genel başkanı Demirtaş için; “Bu millete ihanet içerisindedir” diyor. TDK. Sözlüğü; “ihanet edene, hıyanet edene hain denir” diyor. Başbakan, milletvekilliği dokunulmazlığı konusunda yaptığı açıklamada şöyle diyordu. “Ama eğer bir açık suç işleniyorsa, bir kamu düzenini yok edecek şekilde isyan çağrıları yapılıyorsa, terör suçu işleniyorsa, bazen bu teröristlere arabalarında silah taşıyan milletvekilleri söz konusu ise bunlar herhangi bir şekilde bu dokunulmazlık zırhı etrafında yapılacak eylemler de değildir. Orada hukuk devleti kuralları neyi gerektirirse ona bakarız."

 

        Peki, siz bu hainler için ne yapıyorsunuz? Türk Milleti olarak biz bu hainleri daha ne kadar besleyeceğiz? Avrupa’da, ya da ABD’lerinde, HDP gibi, azılı bir terör örgütünün politik kanadı olan bir parti ve milletvekilleri var mıdır? AKP diyor ki; “biz parti kapatmaya karşıyız” iyi de HDP bir parti mi? Bunu niçin söylüyorsunuz, daha evvel MSP, RP. ve FP gibi partilerin kapatıldığı için. Yani devamı olduğunuz partiler kapatıldığı için. Peki, HDP ile kendinizi aynı kefeye koyarak en başta kendinize haksızlık etmiyor musunuz?

 

       Vatana ihanetin dokunulmazlığı olamaz. Düşmanla işbirliği yapan, terör örgütüne sırtını dayayan bir partinin yaşatılması demokrasi ile açıklanamaz. Vatandaşa hizmet için kurulan belediyeler terör örgütüne hizmet edemez. Sırtını terör örgütüne dayayıp düşmanla işbirliği yapan, alenen tehditler savurarak; iç savaş çıkartabileceklerini, Kürdistan Devletini kuracaklarını ilan edenlere göz yumanlar bu suça ortak değil mi?

 

       Güneydoğu’da sürdürülen terörle mücadeleyi sonuna kadar destekliyoruz. Ancak tek ayaklı sürdürülen bu mücadele ile terörü sonlandırmak mümkün olmayacaktır. Terörün baronları susturulmadan bu yangın söndürülemeyecektir. Bugün için iç savaş yoktur ancak, Meclisteki, terörün baronları olan sözde milletvekilleri her an iç savaş başlatabilir.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları