Muammer Sabri

Bozkürt ve 'Terörsüz Türkiye'nin arka planı: TBMM'de sessiz sedasız bir derin kazı

Muammer Sabri

  • 643

Hatırlayın, bir yıl önce MHP lideri Devlet Bahçeli’nin TBMM Genel Kurulu’nda DEM Parti yöneticileriyle tokalaştığı o tarihi an vardı. “Terörsüz Türkiye” süreci dedikleri şeyin ilk işaretiydi. PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın silah bırakma çağrısı ve örgütün kendini fesih kararı, sürecin en kritik eşiğini oluşturdu.
Ama işin görünürdeki parlaklığına aldanmayın; sahada hâlâ her şey net değil. Komisyonda kullanılan “pedal çevirme” metaforuyla anlatıldığı gibi, iki ayağın aynı anda hareket etmesi gerekiyor ki, bu işin yasal zemini sağlam olsun.

İşte bu noktada, TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, bu iki ayağın koordinasyonunu sağlamak üzere TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında çalışmalarını sürdürüyor.
AK Parti’den Abdülhamit Gül (Gaziantep), Mustafa Şen (Trabzon), Kürşad Zorlu (Ankara), Hüseyin Yayman (Hatay), Cüneyt Yüksel (İstanbul), Sunay Karamık (Adana), Selami Altınok (Erzurum), Kemal Çelik (Antalya), Mehmet Sait Yaz (Diyarbakır), Mahmut Atilla Kaya (İzmir), Şengül Karslı (İstanbul), Mehmet Şahin (Kahramanmaraş), Ayşe Böhürler (Kayseri), Radiye Sezer Katırcıoğlu (Kocaeli), Tahir Akyürek (Konya), Ali Kıratlı (Mersin), Cevahir Asuman Yazmacı (Şanlıurfa), Gökhan Diktaş (Tekirdağ), Burhan Kayatürk (Van), Abdurrahman Babacan (Malatya), Ersan Aksu (Samsun) ve Cahit Özkan (Denizli) gibi 22 isimle temsil edilen AK Parti kanadı, komisyonun omurgasını oluşturuyor.

CHP’den Murat Emir (Ankara), Okan Konuralp (Ankara), Umut Akdoğan (Ankara), Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa), Mustafa Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır), Türkan Elçi (İstanbul), Turan Taşkın Özer (İstanbul), Oğuz Kaan Salıcı (İstanbul), Murat Bakan (İzmir), Gökçe Gökçen (İzmir), Mehmet Salih Uzun (İzmir);
DEM Parti’den ise Gülüstan Kılıç Koçyiğit (Kars), Meral Danış Beştaş (Erzurum), Hakkı Saruhan Oluç (Antalya), Cengiz Çiçek (İstanbul) ve Celal Fırat (İstanbul) komisyon üyesi olarak görev yapıyor.

Bu 68 kişilik büyük buluşmada MHP’yi Feti Yıldız (İstanbul), Muhammed Levent Bülbül (Sakarya), Halil Öztürk (Kırıkkale) ve Yücel Bulut (Tokat) temsil ediyor.
Yeni Yol Grubu’ndan Bülent Kaya (İstanbul), Mehmet Emin Ekmen (Mersin), Mustafa Bilici (İzmir);
diğer partilerden ise Ahmet Şık (TİP), İskender Bayhan (EMEP), Doğan Bekin (Yeniden Refah), Önder Aksakal (DSP), Zekeriya Yapıcıoğlu (HÜDA PAR) ve Haydar Altıntaş (DP) sürecin temsil gücü küçük ama etkisi büyük aktörleri arasında.

Peki bu komisyon neden var?
Kısaca, PKK sonrası dönemde toplumsal güveni yeniden tesis etmek ve silah bırakma süreci sonrası yasal düzenlemeleri oluşturmak için.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un “pedal çevirme” metaforu, Meclis’in sorumluluğunu özetliyor.
Ama unutmamak gerek: Pedalın diğer ayağı sahada hâlâ temkinli.
MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın komisyona ikinci kez çağrılması, bu temkinin bir göstergesi mi? Düşünmeye değer.

Tam da bu dönemde raflarda sessizce beliren bir kitap, sürecin zihinsel zeminine ışık tutuyor:
“Bozkürt: Ülkücü Kürtlerin Saklı Kalmış Hikâyesi.”
Gazeteci Ahmet Dinç’in kaleme aldığı bu eser, kırk yılı aşkın bir sessizliği bozuyor ve Türk milliyetçiliği ile Kürt kimliği arasındaki kesişim noktasını görünür kılıyor.
Gazeteci Kamuran Akkuş’un editörlüğünde, Hayat Yayınları etiketiyle yayımlanan bu çarpıcı kitap, “sessiz bir tarihî kazı” gibi.

Bozkürtler, Türk milliyetçiliğini benimseyen Kürt ve Zaza kökenli bireyler.
Alparslan Türkeş’in liderliğinde MHP ve Ülkücü Hareket içinde şekillenen bu grup, PKK ve benzeri bölücü hareketlerin önünde adeta bir “çimento” işlevi görmüş.
Kitapta, Ziya Gökalp’in etkisinden, Mesut Barzani’nin amcasını astıran Osmanlı valisine, dönemin edebiyatçılarının hikâyelerine kadar uzanan tarihî referanslar, Bozkürt kimliğinin derin köklerini sergiliyor.

Kitapta altı çizildiği üzere, Bozkürtlerin misyonu sadece tarihî değil, aynı zamanda bugüne de temas eden bir nitelik taşıyor.
PKK’nın fesih kararına rağmen, sahada sürecin yavaş ilerlemesi ve “güven sorunu”nun devam etmesi, bu misyonun güncelliğini koruduğunu gösteriyor.
Tam da bu noktada, TBMM komisyonundaki isimlerin rolleri — AK Parti’den Abdülhamit Gül ve Mustafa Şen; CHP’den Murat Emir ve Okan Konuralp; DEM Parti’den Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Meral Danış Beştaş; MHP’den Feti Yıldız ve Levent Bülbül; diğer partilerden Ahmet Şık ve İskender Bayhan — tıpkı Bozkürtler gibi stratejik ve belirleyici.

Bozkürtler, PKK karşıtı duruşlarıyla Türk-Kürt ilişkilerinde güvenlik çerçevesi kurarken,
TBMM komisyonu da yasal ve toplumsal çerçeveyi inşa ediyor.
DEM Parti’nin talepleri — özellikle Öcalan’la görüşme ve yasaların hızlandırılması — sürecin en kritik noktaları arasında.
CHP’nin temkinli duruşu ve MHP’nin sınırlı İmralı onayı, komisyonun temposunu düşürüyor.
Yani pedal hâlâ tam dönmüyor.

Süreç sahada yavaş, ama TBMM’de “yasal çerçeve” netleşiyor.
Taslak “Eve Dönüş Yasası”, silah bırakan örgüt üyelerinin topluma entegrasyonunu ve hukuki statülerini kapsıyor.
İnfaz Yasası’nda planlanan değişiklikler, tüm suç tiplerine eşit infaz öngörüyor.
DEM Parti’nin “umut hakkı” talebi ise, Abdullah Öcalan ve ağırlaştırılmış müebbet hükümlüler için bir umut ışığı olarak değerlendiriliyor; ancak şimdilik resmî gündemde değil.

Bozkürtler ise sahadaki gerçek pedagojiyi veriyor.
Kitapta, Hira Dağı olaylarından sonra Anıttepe’ye dönüş ve Diyarbakır’da tankın üstündeki Türkeş’in mitingi gibi sahneler, Bozkürtlerin hem sahada hem ideolojik düzlemde nasıl kalıcı izler bıraktığını gösteriyor.
Ülkücü Kürtler, PKK propagandasına karşı bilinçlendirme ve koruma setleri oluştururken;
TBMM komisyonu da aynı işlevi yasalar ve bürokrasi üzerinden yerine getirmeye çalışıyor.

Ve tam bu noktada hafızamızı tazelemekte fayda var:
Bozkürtlerin ve TBMM komisyonunun ortak yanı, hem tarihî hem güncel birer stratejik aktör olmaları.
Bozkürtler, Türk milliyetçiliğini benimseyen Kürtlerin politik ve toplumsal görünmez ağını temsil ediyor.
TBMM komisyonu ise, “silah bırakma” sonrası Türkiye’nin güven inşası ve yasal mimarisini inşa eden üst akıl konumunda.
Abartı sayılmaz; iki yapı da birbirini tamamlıyor.

Son söz: TBMM’de pedal hâlâ dönüyor,
ama sahadaki ayak temkinli.
Bozkürtler ise sessiz bir çimento gibi, tarihî deneyimlerini ve ideolojik birikimlerini topluma, siyasete ve devlete sunmak için her daim hazır.

Yazarın Diğer Yazıları