Hatırlayın, bir yıl önce MHP lideri Devlet Bahçeli’nin TBMM Genel Kurulu’nda DEM Parti yöneticileriyle tokalaştığı o tarihi an vardı. “Terörsüz Türkiye” süreci dedikleri şeyin ilk işaretiydi; terör örgütü PKK'nin elebaşı Abdullah Öcalan’ın silah bırakma çağrısı ve örgütün kendini fesih kararı, sürecin en kritik eşiklerinden birini oluşturdu. Ama işin görünürdeki parlaklığına kapılmayın; sahada her şey hâlâ net değil, komisyonda pedal çevirme metaforuyla ifade edildiği üzere, iki ayağın birlikte hareket etmesi gerekiyor ki bu işin yasal zemini de sağlam olsun.
Ve işte, TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, bu iki ayağın koordinasyonunu sağlamak için TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında çalışmalarını sürdürüyor. AK Parti’den Abdülhamit Gül (Gaziantep), Mustafa Şen (Trabzon), Kürşad Zorlu (Ankara), Hüseyin Yayman (Hatay), Cüneyt Yüksel (İstanbul), Sunay Karamık (Adana), Selami Altınok (Erzurum), Kemal Çelik (Antalya), Mehmet Sait Yaz (Diyarbakır), Mahmut Atilla Kaya (İzmir), Şengül Karslı (İstanbul), Mehmet Şahin (Kahramanmaraş), Ayşe Böhürler (Kayseri), Radiye Sezer Katırcıoğlu (Kocaeli), Tahir Akyürek (Konya), Ali Kıratlı (Mersin), Cevahir Asuman Yazmacı (Şanlıurfa), Gökhan Diktaş (Tekirdağ), Burhan Kayatürk (Van), Abdurrahman Babacan (Malatya), Ersan Aksu (Samsun) ve Cahit Özkan (Denizli) gibi 22 isimle temsil edilen AK Parti kanadı, komisyonun ağırlığını oluşturuyor. CHP’den Murat Emir (Ankara), Okan Konuralp (Ankara), Umut Akdoğan (Ankara), Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa), Mustafa Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır), Türkan Elçi (İstanbul), Turan Taşkın Özer (İstanbul), Oğuz Kaan Salıcı (İstanbul), Murat Bakan (İzmir), Gökçe Gökçen (İzmir), Mehmet Salih Uzun (İzmir) ve DEM Parti’den Gülüstan Kılıç Koçyiğit (Kars), Meral Danış Beştaş (Erzurum), Hakkı Saruhan Oluç (Antalya), Cengiz Çiçek (İstanbul), Celal Fırat (İstanbul) komisyon üyesi olarak görev yapıyor.
Bu 68 kişilik büyük buluşmada, MHP’yi Feti Yıldız (İstanbul), Muhammed Levent Bülbül (Sakarya), Halil Öztürk (Kırıkkale) ve Yücel Bulut (Tokat) temsil ediyor. Yeni Yol Grubu’ndan Bülent Kaya (İstanbul), Mehmet Emin Ekmen (Mersin), Mustafa Bilici (İzmir) ile diğer partilerden Ahmet Şık (TİP), İskender Bayhan (EMEP), Doğan Bekin (Yeniden Refah), Önder Aksakal (DSP), Zekeriya Yapıcıoğlu (HÜDA PAR) ve Haydar Altıntaş (DP) da bu sürecin temsil gücü küçük ama kritik aktörleri.
Peki, bu komisyon neden var? Basitçe, terör örgütü PKK sonrası Türkiye’de toplumsal güveni yeniden tesis etmek ve silah bırakma sonrası yasal düzenlemeleri oluşturmak noktasındaki yol haritasını belirlemek, öneri paketi hazırlamak için… TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un ifadesiyle “pedal çevirme” metaforu, Meclis’in yapması gerekenleri anlatıyor. Ama unutmamak gerek, pedalın diğer ayağı sahada hâlâ çalışıyor mu, orası muamma. MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın komisyona ikinci kez çağrılması bu kaygının bir göstergesi mi? Üzerinde düşünmek lazım.
İşte tam da bu kritik dönemde, raflarda sessizce boy gösteren bir kitap var: “Bozkürt: Ülkücü Kürtlerin Saklı Kalmış Hikâyesi”. Gazeteci Ahmet Dinç’in kaleme aldığı bu eser, kırk yılı aşkın sessizliği bozuyor ve Türk milliyetçiliği ile Kürt kimliği arasındaki kesişim noktasını gün yüzüne çıkarıyor. Gazeteci Kamuran Akkuş'un editörlüğünde yayımlanan bu çarpıcı eser, Hayat Yayınları etiketi ile raflardaki yerini almış durumda.
Bozkürtler, Türk milliyetçiliğini benimseyen Kürt ve Zaza kökenli bireyler. Alparslan Türkeş’in liderliğinde, MHP ve Ülkücü Hareket içinde şekillenen bu grup, PKK’nın ve bölücü hareketlerin önünde adeta bir ‘çimento’ vazifesi görmüş. Kitapta, Ziya Gökalp’in etkisinden başlayarak, Mesut Barzani’nin amcasını astıran Osmanlı valisi ve dönemin edebiyatçılarının hikâyeleri, Bozkürt kimliğinin tarihî derinliğini gösteriyor.
Kitapta altı çizildiği üzere Bozkürtlerin misyonu sadece tarihî değil, aynı zamanda güncel. PKK’nın fesih kararına rağmen, sahada sürecin yavaş ilerlemesi ve “güven sorunu” hâlâ devam ediyor. İşte tam burada, TBMM komisyonunun başından AK Parti’den Abdülhamit Gül ve Mustafa Şen, CHP’den Murat Emir ve Okan Konuralp, DEM Parti’den Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Meral Danış Beştaş, MHP’den Feti Yıldız ve Muhammed Levent Bülbül, diğer partilerden Ahmet Şık ve İskender Bayhan’ın her birinin rolü, tıpkı Bozkürtler gibi stratejik ve belirleyici.
Bozkürtler, PKK karşıtı duruşlarıyla Türk-Kürt ilişkilerinde güvenlik çerçevesi kurarken, TBMM komisyonu da yasal ve toplumsal çerçeveyi çiziyor. DEM Parti’nin talepleri, özellikle terör örgütü elebaşı Öcalan’la görüşme ve yasaların hızla hazırlanması, sürecin kritik noktaları. Öte yandan, CHP’nin mesafeli duruşu ve MHP’nin sınırlı İmralı onayı, komisyonun hızını kesiyor. Yani pedal hâlâ tam olarak dönmüyor.
Süreç sahada hâlâ yavaş, ama TBMM’de yasal hazırlıklar konusunda çerçeve oluşuyor: “Eve dönüş yasası” taslağı, silah bırakan ve kendini fesheden örgüt üyelerinin topluma entegrasyonu ve hukuki statülerini kapsıyor. İnfaz Yasası’nda yapılacak değişiklikler, tüm suç tiplerine eşit infazı öngörüyor. Terör örgütünün siyasi ayağı olarak bilinen DEM Parti’nin “umut hakkı” talebi, Abdullah Öcalan ve ağırlaştırılmış müebbet alanlar için bir umut ışığı olabilir, ama şimdilik resmi gündemde değil.
Bozkürtler ise sahadaki gerçek pedagojiyi veriyor. Kitapta, Hira Dağı olaylarından sonra Anıttepe’ye dönüş ve Diyarbakır’da tankın üstündeki Türkeş’in mitingi gibi sembolik enstantaneler, Bozkürtlerin hem sahada hem de ideolojik düzlemde varlıklarını nasıl pekiştirdiğini gözler önüne seriyor. Ülkücü Kürtler, PKK propagandasına karşı bilinçlendirme ve koruma setleri örerken, TBMM komisyonu da yasalarla, bürokrasiyle aynı işlevi yerine getirmeye çalışıyor.
Ve işte bu noktada hafızamızı tazelemek gerek: Bozkürtlerin ve TBMM komisyonunun ortak yanı, hem tarihî hem güncel birer stratejik aktör olmaları. Bozkürtler, Kürt-Türk ilişkilerinde bir çimento görevi üstlenmiş, Türk milliyetçiliğini benimseyen Kürtlerin politik sahada ve sivil toplumda oluşturduğu görünmez ağı temsil ediyor. TBMM komisyonu ise, temsili “silah bırakma” sonrası Türkiye’nin yeniden güven inşası ve yasal düzenlemelerini tesisi konusunda “üst aklı” temsil ediyor desek bilmem abartmış sayılır mıyız?
..Ve son söz: TBMM’deki pedal hâlâ dönüyor, ama sahadaki ayak hâlâ temkinli. Bozkürtler ise sessiz bir çimento gibi, tarihî deneyimlerini ve ideolojik birikimlerini topluma, siyasete ve devlete sunmak için her daim hazır ve nazır.