Sevgili okurlarım… Ankara kulislerinde kahveler içilirken, Diyarbakır’ın tozlu sokaklarından yükselen eski sloganlar, raflarda yepyeni bir kitapla yeniden yankılanıyor: “Bozkürt: Ülkücü Kürtlerin Saklı Kalmış Hikâyesi – Biji Türkiye”.
Bakın bakın… Araştırmacı yazar Ahmet Dinç kaleme almış, Hayat Yayınları da “Deşifre X Kitaplar” serisiyle vitrine çıkarmış. Önsözü öyle herhangi bir günde değil, Öcalan’ın “PKK silah bıraksın” diye çağrı yaptığı 27 Şubat’ta yazılmış. Tesadüf mü? Kulislerde “tam zamanlama” deniyor.
Kitap ne anlatıyor? 12 Eylül öncesinden başlayıp bugüne uzanan bir yol. Kürt ve Zaza kökenli gençlerin, bölücü fikirlerin cazibesine kapılmak yerine neden Ülkücü Hareket’e yöneldiğini araştırıyor. Diyarbakır Ülkü Ocakları’ndan MHP mitinglerine, Türkeş’in tank üzerinde konuşma yaptığı sahnelere kadar unutulmuş kareleri gün yüzüne çıkarıyor.
Bir de “Bozkürtler” meselesi var ya… Hani ne “dağa çıkan” ne de evde susan; kendi yolunu Ülkücü hareketin içinde bulmaya çalışan Kürtler. Kitap diyor ki: PKK sonrası dönemde asıl iş onlara düşecek, “tutkal” olacaklar, yani Türk’üyle Kürt’üyle birbirini yeniden bağlayacaklar.
Ahmet Dinç, 50’den fazla Bozkürt’le konuşmuş, arşivleri taramış. Sayfalar arasında Türkeş’in özel kaleminden, Muhsin Yazıcıoğlu’nun Diyarbakır günlerine; BBP içindeki Kürt kökenli isimlerden Ziya Gökalp ile Mustafa Kemal’in entelektüel paslaşmasına kadar uzanan soruların cevapları var.
Şimdi size sorayım sevgili okurlarım: Bugün mutfakta tüp fiyatı ayrı bir yangın, siyasette Öcalan’ın çağrısı ayrı bir gündem, sonrasında terör örgütünün kendini feshetme açıklaması ayrı bir gündem, sembolik silah bırakma görüntüleri ayrı bir gündem ve TBMM'de kurulan komisyon ayrı bir gündem. Böyle bir zamanda “Bozkürtler”in saklı hikâyesi niye piyasaya sürülür sizce?
