Gazze… Yıkık binaların arasından bakınca hâlâ hayata dair bir umut kırıntısı görmeye çalışan insanların şehridir. Peki ama bu umut kırıntıları, ABD Başkanı Donald Trump’ın “20 maddelik barış planı” ile mi yeşerecek, yoksa bir başka enkazın gölgesinde mi kalacak? Öncelikle şunu söyleyelim: haberler göz kırpıyor, fotoğraflar konuşuyor ama detaylar çoğu zaman gözden kaçıyor. İşte tam da burada hafızamızı tazelemenin zamanı geldi.
Birkaç gün önce, Gazze’den gelen haberler şunu söylüyordu: Hamas, ABD’nin önerdiği 20 maddelik planın bazı maddelerini kabul etmiş. Evet, doğru okudunuz: kabul etmiş. Ama burada bir nokta var; örgüt, silahsızlanma ve Gazze yönetiminde rol oynamama gibi “kritik” maddelere değinmedi. Yani evet ama ama var. Bu, Filistinlilerin uzun yıllardır alıştığı klasik “siyasi esneklik” taktiği. Dikkat edin, esneklik demek, bir anlamda İsrail’in ve ABD’nin sahaya daha fazla nüfuz etmesine kapı aralamaktır.
Gazze’de barış planı dediler, Trump “Barış Kurulu” başkanı oldu; Hamas “evet ama” dedi, halk hâlâ enkazın üzerinde oturuyor. Rehineler mi, haritalar mı, teknokrat komite mi derken, gerçek barış kağıt üzerinde şekilleniyor. Halkın sesi mi? O hâlâ sessiz, ama fotoğraflar konuşuyor.
Görüşmelerin merkezi Mısır. Pazar gecesi İsrail ve ABD heyeti Kahire’ye varacak. Hamas’ı ise Katar, Mısır ve Türkiye ikna etmeye çalışıyor. Ama burada unutulmaması gereken şey şu: Gazze’de insanlar hâlâ evlerinden edilmiş durumda, yıkıntıların üzerinde oturuyor. Bombalar durmadan patlıyor. Ve işin en trajik kısmı, iki yıldır süren savaşta öldürülen 67 bin 139 kişinin hesabı hâlâ kapanmamış. Yani Hamas’ın “şartlı evet” açıklaması, halk için bir tür teselli mi yoksa yeni bir belirsizlik mi? Bunu zaman gösterecek.
Hamas’ın resmi açıklamasında kırmızı çizgilerden kaçınması, bazıları için “dış baskının işareti” olarak yorumlandı. İşin ironik yanı, Trump, sosyal medyada İsrail’i bombardımanı durdurmaya çağırıyor, ama sahada hâlâ bombalar düşüyor. İsrail hükümet sözcüsü Şoş Bedrosyan ise “bazı bombalamalar durdu” diyerek konuyu hafifletmeye çalışıyor. Bu hafifletme çabası, Gazze’de yüzlerce ölü ve yaralıya bakınca ne kadar ikna edici, tartışılır.
Trump’ın planının ilginç noktalarından biri de Gazze’nin gelecekteki yönetimi. Burada “teknokrat, apolitik Filistin komitesi” öngörülüyor. Üstelik bu komite, “Barış Kurulu” adı verilen bir uluslararası organın denetimi altında olacak ve başına kim mi geçecek? Tahmin edin: Trump. Evet, Trump fiilen Gazze valisi oluyor. Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ve duyurulacak diğer liderler de yönetim organında yer alacakmış. Burada gözden kaçan, Gazze’nin halkının bu süreçte sadece seyirci rolünde kalacağı gerçeği.
Halkın tepkisi ise karmaşık. Sosyal medya hesapları “Savaş bitti mi?” ve “Bu bir rüya mı?” gibi sorularla dolmuş. Umuttan derin bir şüpheye uzanan bir duygu seli… Hamas’ın “evet ama” yanıtı, birçok Filistinli tarafından topu tekrar İsrail’in sahasına atmak olarak görülüyor. Bir yandan tarihî bir fırsat, diğer yandan risklerle dolu bir kumar…
Trump ve Netanyahu, ABD’nin Gazze planını kabul etti. Ancak asıl kritik soru hâlâ masada: Hamas ne yapacak? Eğer Hamas kabul etmezse, Trump’ın tehdidi net: “İşinizi bitireceğiz.” Ama işin tuhaf tarafı, bu “bitirme” tehdidi de kağıt üzerinde. Gerçekte sahada binlerce insan hâlâ yıkıntılarda yaşıyor.
Şimdi gelelim işin inceliğine: Bu 20 maddelik plan, bir anlamda müzakerelerin önünü açmak için hazırlanmış bir çerçeve. Rehinelerin ve tutukluların serbest bırakılması, İsrail askerlerinin kısmi çekilmesi ve Gazze için bir yönetim mekanizması öngörülüyor. Ama ayrıntılar hâlâ muğlak. Bazı maddeler tek cümleyle geçiştiriliyor. Buradan çıkan sonuç net: bu barış planı savaşın sonu değil, sadece bir “deneme tahtası.”
Ve son not: Gazze’de halk hâlâ enkazın üzerinde oturuyor, çocuklar oyun oynamıyor, kadınlar umutla değil, dikkatle bakıyor. Trump’ın “Barış Kurulu” başkanlığı bir yana, bu şehirde gerçek barış için hâlâ çok yol var. Hafızamızı tazeleyelim: geçmişteki her “barış planı” gibi, bu da öncelikle büyük devletlerin egolarına hizmet ediyor. Halkın ne zaman nefes alacağını, kimse hâlâ kestiremiyor.
Derin Kazı: Trump’ın 20 Maddelik Barış Planı ve Gazze’nin Gerçekleri
Halk mı, yoksa “Barış Kurulu” mu?
Trump’ın planı, Gazze’yi uluslararası bir gözetim altına almak istiyor. Ama unutmayalım: burada halk, komite kararları karşısında sadece gözlemci olacak. Teknokrat yönetim, siyasi iradeyi yok sayıyor. Bu durum, uzun vadede halkın öfkesini ve güvensizliğini artırabilir.
Hamas’ın stratejik esnekliği
Hamas’ın “şartlı evet”i, basit bir onay değil. Bu, masada en kritik kartlarını saklaması anlamına geliyor. Silahsızlanma ve yönetimde rol oynamama gibi maddeler henüz masada. Bir bakıma, Hamas, hem uluslararası baskıyı hem de kendi tabanını dengelemeye çalışıyor.Rehineler ve propaganda
Planın merkezinde rehineler var. İsrail ve ABD’nin önceliği, bu kişileri bir an önce kurtarmak. Ancak hatırlayalım: her rehin durumu, hem diplomatik bir koz hem de propaganda aracı. Trump ve Netanyahu, bu kozları açıkta bırakmadan planlarını pazarlıyor.İsrail’in “aşamalı çekilmesi” ve gerçekteki harita
Trump’ın önerdiği çekilme hattı, Gazze nüfusunun büyük kısmının evlerine dönmesini engelliyor. Haritalar kağıt üzerinde umut verse de sahada yaklaşık 900 bin Filistinli hâlâ yerinden edilecek. Gerçeklik, planın idealize edilen yüzünden oldukça farklı.Uluslararası denetim ve egolar
Barış Kurulu’nun başında Trump, diğer üyeler arasında Blair ve açıklanacak liderler var. Bu, bir yandan ABD’nin ve Batı’nın egosunu tatmin ediyor; diğer yandan Gazze halkının kendi kaderini tayin hakkını fiilen ortadan kaldırıyor. Plan, diplomatik göz boyama ile halkın gerçek ihtiyacını birbirine karıştırıyor.Savaşın bitip bitmediği sorusu
Halk hâlâ şüpheyle bakıyor. Topu tekrar İsrail sahasına atan bir “evet ama” yanıtı, savaşı bitirecek mi yoksa yeni bir tahribat dalgasına mı kapı aralayacak? Sadece zaman gösterecek. Ve zaman, Gazze’deki insanlar için her geçen gün daha az.Kısaca: Trump’ın 20 maddelik planı, aslında büyük devletlerin egoları ve stratejileri için hazırlanmış bir çerçeve. Halkın acısı ve yıkım hâlâ göz ardı edilmiş durumda. Bu planın başarısı, yalnızca kağıt üzerinde değil, enkazların ve yıkıntıların ortasında yaşayan insanlar tarafından ölçülecek.