
Kamalizm FETÖ İlişkisi (2)
Dr. Vehbi Kara
- 1020
M. Kamal’ın Bursa Nutku’nu yorumlamaya gerek yok her şey gayet açık bir şekilde ifade edilmiş. Anarşi ve terör olaylarının 1960’lı 70’li ve yıllardaki gelişmesinin ve akıl almaz boyutlara yükselmesinin nedenini açıklamıyor mu? Açıkça silah ile karşı koymayı ifade etmektedir.
Şimdi bir terörist çıkıp dese “ben Bursa nutkuna dayanarak bu eylemleri yapıyorum” ne cevap vereceğiz? Zira metinde “…en küçük yâda en büyük kıpırtı ve bir davranış duydu mu, bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır demeyecek, elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır”.
Ahmet Taner Kışlalı ve Sinan Meydan gibi devrimi kutsallaştıran, devrimcileri ve bir dönem terörist faaliyetlere bulaşmış insanları meşru göstermeye çalışan kişileri biraz daha iyi tanıyalım. Kışlalı der ki:
“Tarihte bu sözleri söyleyebilen bir başka devrimci çıkmış mıdır? Başında bulunduğu devletin bile zaaf içinde olabileceğini düşünen, geleceğin siyasal iktidarlarından kuşkulanabilen, ama gençliğe böylesine sınırsız bir güven besleyen, böylesine çek veren, gençliği böylesine son çare olarak gören bir devrimci yoktur. Atatürk, hem gelecek hem de gençlik konusunda yanılmamıştır”.
Sinan Meydan ise Bursa Nutkunu inkar edenlere şu sözlerle karşılık vererek 1933 Bursa Nutku’nun “içerik” ve üslubuyla Kamal’ın 1923 Nutku’nun ve 1927 Gençliğe Hitabesi’nin içerik ve üslubunun birebir örtüştüğünü iddia etmektedir. Her üç nutukta da gençlere seslenilmekte, Cumhuriyetin, devrimlerin korunmasının altı çizilmekte ve gençlerin direnişinden söz edilmektedir, demektedir.
23 Nutku ve 27 Hitabesi, 33’teki Bursa Nutku’nun Kamal’a ait olduğunun en güçlü kanıtlarıdır. M. Kamal’ın1923’teki o nutkunu bir de bu gözle okuyun bakalım…
“… gençler, hayat mücadeleden ibarettir. … Size, Türk gençliğine bırakacağımız vicdani emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız. Milletin yükselme gerek ve şartları için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda kesinlikle tereddüt etmeyin. Milleti o yükselme merhalesine götürmek için dikilecek engellere hep birlikte mani olacağız. Bunun için dimağlarımıza, irfanlarımıza, bilgimize, icap ederse bileklerimize, pazılarımıza, bacaklarımıza müracaat edecek, fakat neticede mutlaka ve mutlaka o gayeye varacağız. Bu millet sizin gibi evlatlarıyla layık olduğu olgunluk derecesini bulacaktır.” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.II, s.133)
“Galip gelmek için mutlaka ve mutlaka o gayeye varacağız” cümlesi “amaca ulaşmak için her yol mubahtır” diyen Feto ve teröristlerinin de bir yöntemidir. Her türlü kutsal değeri ayaklar altına almaktan çekinmezler. İçki içmekten tutun zinaya kadar iğrenç hareketleri fütursuzca işleyen bu terör örgütü mensupları bihakkın Süfyaniyetin yani İslam Deccalı’nın askeri olduğunu ispatlamışlardır.
Askeri okul öğrencisi ve yıllarca bahriyede görev yapmış birisi olarak komutanlarımdan bu sözleri ve buna benzer yorumları çok dinledim. Şimdi FETÖ niçin darbe yapıyor, asker, memur ve bürokratlar neden ihtilallere karışıyor? Niçin kan dökmeye bu kadar can atıyorlar? Sorularının cevabını anlayabildiniz mi? “Süfyaniyetin 4. Rüknü işte bu Feto’dur” derken bana hak verdiniz mi? Kamalizm ile FETÖ arasındaki ilişkiyi kurabildiniz mi? İşte bir parça düşünmek, aklımızı başımıza almak için bu sözler yeterlidir sanırım…