ABD-Türkiye münasebetleri düzelir mi?

ABD Türkiye üzerindeki baskılarını yoğunlaştırıyor.

  • 1034

Gelişmeler hiç iç açıcı değil. ABD Türkiye üzerindeki baskılarını yoğunlaştırıyor. Bunun rızî olmadığını, devm edeceğini söylemek kehnetten sayılmamalıdır.

Aslında 1947'de NATO temelinde başlayan Türkiye-ABD ilişkileri, 1950'li senelerdeki 'balayı' devrini tamamladıktan sonra krizli bir hle geldi. 1964 bu krizli münsebetlerin mildı oldu. 1974 Kıbrıs Barış Hrektı ve Haşhaş Ekimi krizinin ardından gelen ambargo, Türk-Amerikan münsebetlerinin düz bir yolda ilerlemeyeceğini gösterdi. Artık sokaklardaki çocuklar bile biliyor ki, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askerî darbeleri ABD güdümlüdür ve yoldan çıkan Türkiye'yi hizya getirme operasyonlarıdır. 1990'ların başlarında Özal-Bush ahbaplığıyla yaşanan ikinci balayı kısa sürdü ve tabloyu uzun boylu dönüştürmedi. 1990'lardan 2000'lere ABD, PKK'yı ve FETÖ'yü besledi, büyüttü ve Türkiye'ye karşı kullandı. 15 Temmuz sonrasındaki gelişmeler, sürecin tmiri bir tarafa, durdurulmasının bile zorlaştığına işret ediyor. Tuhaf olan husus; belki de 'yaman çelişki' tünelin ucunun gözükmemesi... Şöyle açalım: Farz edelim ki Türkiye-ABD münsebetlerine sihirli bir el değdi ve herşeyi bir çırpıda düzeltti. İlişkiler yeniden canlandı, 1950'lere döndük... İyi de hangi bağlamda olacak bu? Gerçekleşse bile bir hayrı olacak mı?

II. Genel Savaş sonrasının şartlarında ABD algısını pozitif hle getirecek bir çok etken mevcuttu. ABD bizi, 'trihi düşmanınımız' olan ve bu düşmanlığı komünistleşerek katmerli hle getiren 'Moskof'a karşı koruyacaktı. Diğer taraftan ABD, diğer Avrupa devletleri gibi savaşarak münsebet kurduğumuz bir 'Batı' değildi. (1. Genel Savaş'da Anadolu'da çevirdiği dolapları da görmezden geliverdik.) Bize çok uzak olduğu için çok yakın geldi. Bir de o 'rahat', 'kompleksiz', esprili Amerikalıları sevdik. Sakız çiğnemelerini, ayaklarını masaya uzatarak konuşmalarını, gaz çıkarmalarına rağmen yüzlerinin kızarmamasını… Sonra o 'aptal' filmlerine, müzikallerine bayıldık... Nihyet, NATO üzerinden Türkiye yeni kurulan dünyda da bir özne olarak kabûl görecekti. Daha ne olsundu?..

 

Hsılı, iyi kötü karşılığı olan bir aşktı bu. Devletler 'ortak kötü' üzerinden yakınlaşırlar. Reelpolitik bize bunu öğretiyor. 'Kadınları ortak mal yapan Moskof' ortak düşmandı ve Türkiye-ABD bağını kurduruyordu. Ruslar din düşmanıydı. Lkin Amerikalılar İslm'a saygılı, dinin kıymetini bilen adamlardı... Hsılı şarkının dediği gibi: 'Aklımızı yağmaya verdik... Fikrimizi şaştık...' Varlığımızı ABD'nin varlığına armağan ettik…

Duvar'ın yıkılmasından sonra durum değişti. Ruslarla, ölçeği sürekli büyüyen ticret yapmaya başladık. Turizmi, Almanlar vey Fransızlar değil Ruslar 'patlattı.' Soğuk iklimlerin insanları olan Ruslar sıcak denizlerimize indi. Yarı-Rus, yarı-Türk en az -Merhûm Şrık Tara'nın verdiği rakam- 100.000 ile kuruldu. Dahası ekonomik yakınlaşmaları siysî-diplomatik ve nihyet askerî yakınlaşmalar tkip etti. Bugün Rusya ile olan bağlarımız ABD ile olan bağlarımızla kıyaslanmayacak kadar güçlü.

Pekiyi 'ortak kötü' Rusya değilse kim? 'Ortak kötü', komünizm kalıntıları olan Kuzey Kore ve Küba'yı dışarıda tutarsak 1990'lardan başlayarak ideolojik düzeyde 'İslmiyet' ve devlet düzeyinde de İran. Husûsen 2001 sonrası ideolojik düşmanlığın İslmiyetle ilişkilendirilmesi, %99'u Müslümn olan Türkiye'deki ABD algısını bozuyor ve zten iyi gitmeyen ilişkilere geri dönülmez bir hasar verdiriyor. İran ise, Türkiye'nin 'trihsel düşmanı' olmaktan çok 'rakîbi.' Rekbet işbirliği ihtimlini dışarıda bırakmaz. Hele hele, rkibiniz sizin komşunuzsa... Bu durumda rakîbinizi de yedirmek istemezsiniz. ABD'nin katıksız İran düşmanlığı, İran ile asırlardır rekbet eden Türkiye'yi mutlu etmiyor. Bzen rakîbin eksilmesi sizin de eksilmenizin karinesi olur. Üstelik İran'ın dev bir güç tarafından ezilmek istenmesi, İran'a asla güvenmeyen ve onu rakîbi olarak görse de, Türkiye tarafından tekinsiz bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Son gelişmeler de zten Türkiye ile İran'ı aynı potaya sokan bir odak tarafından yönlendiriliyor.

Ortak Kötü'nün olmadığı bir dünyda 'ortak iyi' tanım dışı kalır. Yni, 'ortak iyi', 'ortak kötü'nün fonksiyonudur. 'Ortak kötü'nüz yoksa, 'ortak iyi'niz de yoktur. Bu siklerle, Türkiye-ABD münsebetlerinin, 1950'leri bırakalım, mesel 1960'ların bile çok gerisine düştüğünü değerlendiriyorum. Dahası bu durumun ıslahı pek de mümkün gözükmüyor…

Başka gelişmeler de var. Bir kere şunu görmeliyiz ki: Türkiye-ABD münsebetlerinin kötüleşmesi, ABD-düny münsebetlerinin kötüleşmesinin bir türevi. Neo-merkantilist ABD, tehlikeye düşen düny hkimiyetini tmir edip yeniden tesis ederken; bırakın Türkiye'yi, kültürdaşı Avrupa'yı bile tanımıyor. Bunun Dolar disiplini ve silh endüstrisi ile olan bağı, Evangelizm ve Siyonizmle ilişkisinden çok ama çok daha derin. Bunun için gerekirse İsril bile gözden çıkarılabilir. Eğer yakın zamanda ABD İran'a açık bir operasyon başlatırsa, bu İsril'in arzusundan çok, ABD'nin kendi çıkarları için olacaktır. İsril'in ABD içinde çok güçlü olması, ABD'yi bir 'İsril Oyuncağı' yapmıyor. Gidişt, Çin, Rusya, Türkiye ve AB'yi dışlayan bir gidişt... Dahası bu gidişt Trump'ı bile tehdit ediyor… Trump, Çin ve AB'ye karşı dışlayıcı iken şu ana kadar Rusya'yı ve Türkiye'yi direnin içinde tutmaya çalıştı. Trump zor bir denkleme oynadı. Suudi Arabistan, Mısır, İsril eksenindeki ittifaka, bir başka ittifkı, (İran'ı dışlamak sûretiyle) Rusya ve Türkiye'yi dhil etmek istedi. Rusya, bu ittifka gönülsüz baktı. Çünkü bu ittifkın, Avrupa'nın Rusya'ya olan hidrokarbon bağımlılığını sona erdirecek bir muhtev taşıdığını biliyordu. Türkiye'ye gelince, İran ve Rusya ile zar zor sağlanan bir ittifkı Mısır ve İsril için bozmayacağı şikrdı. Bu proje çökünce, başından beri bu projeyi istemeyen; aynı anda hem Rusya, hem AB hem de İsril'den hoşlanmayan, Türkiye ve İran'dan ise nefret eden daha sert çekirdek bir ABD siyseti kolları sıvayarak devreye girdi. Trump'ı çevrelediler. Türkiye'ye de yüklenmeleri bu konjonktürün bir parçası. Evet Türkiye'yi zor günler bekliyor… AB'yi de, Rusya'yı da, Çin'i de…

Bakmadan Geçme