'Erdoğan emir eri istiyor'

Cumhurbaşkanı ve AK Parti'ye yönelik eleştirel mesajları ile dikkat çeken yazar Hakan Albayrak'tan, çok konuşulacak çıkış: 'Erdoğan'ın etrafında 'Bu doğru değil efendim' diye yekten itiraz edebilecek kimse kalmadı. Bu tehlikeli bir durum. Mürşidi yok, icabında ona muhalefet edebilecek bir yol arkadaşı da yok. Allah hiçbirimizi böyle bir yalnızlığa düşürmesin' Albayrak'ın 'Dünkü başyazımız vesaire hakkında kamuoyuna

Diriliş Postası gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Albayrak'tan çok konuşulacak analiz...

Son dönemde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP'ye yönelik yaptığı eleştiriler ile dikkat çeken, Albayrak'ın, "Hür yandaş" olarak tanımladığı duyuru" başlığıyla yayımlanan 14 Eylül 2015 tarihli yazısı şöyle:

İstiaze ve Besmele'den sonra: Resmen ve alenen itiraf ediyorum, siz de zaten biliyorsunuz: Dünkü başyazıyı ben yazdım. Ne yazdığımı, niye yazdığımı, neye rağmen ve ne pahasına yazdığımı bilerek yazdım. Üzerime çektiğim hakaretlerden şikâyet edersem, mağdur ayağına yatarsam, “Ama ben… Ama ben….” diye kendimi ‘masum' göstermeye çalışırsam hinlik etmiş olurum. Konuya damardan girdim ve tepkiler de elbette damardan gelecekti.

Savunma hakkı kutsaldır ama ben taarruzu sürdürmeyi yeğliyorum. Yalnız, bir hususta geri adım atmam gerekiyor: AK Parti Gençlik Kolları'nda vazife yapmış olan bir grup milletvekili ve parti yöneticisi, ‘Gençlik namına Berat Albayrak'ın MKYK listesine sokulmasından başka bir şey yok' meyanındaki ifademden ötürü, “cehalet”imi vurgulayıp ‘Biz gençler de parti yönetimindeyiz' diyerek kendilerinden özür dilemem gerektiğini ileri sürmüş. Hakk'ı bilmemek veya genel kültür sahibi olmamak anlamında değil ama belli bir konuyu bilmemek anlamında “cehalet”imi kabul ederek o arkadaşlardan özür diliyorum. Kim olduklarını, kaç yaşlarında olduklarını, bugüne kadar ne yapıp ettiklerini gerçekten bilmiyordum. Hâlâ tam olarak bilmiyorum. Bazılarının ismini bir yerde duymuşum veya okumuşum, ama gerisi kesinlikle “cehalet”. Kendilerinden tekrar özür diler, hepsine de partide bereketli mesailer dilerim.

Aslında parti ve hükümet işlerinde ‘yaş merkezli' gençlik çok da umurumda değil. Hiç umurumda değil desem yeridir. Partiyi ve ülkemizi aşağıdan yukarıya, yakından uzağa zıplatacak derecede müspet enerji, coşku ve su katılmamış idealizm (hadi biraz su katılmış da olsun, ama iyice cıvımamış olsun) sahibi adamlar öne çıkabiliyor mu çıkamıyor mu, ben ona bakıyorum. Burada bir özür daha dilemem gerekiyor galiba. “Yazar Sadık Albayrak'ın oğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın damadı olmasından başka özelliğini bilmediğimiz Berat Albayrak” dedim, ama “dünyanın önde gelen ekonomistlerinden”miş Berat Albayrak. Öyleyse vah bana, yuh bana. “Başbakan olacak adam” da diyorlar. Bu konuda kendimi yuhlamama gerek yok, çünkü ben zaten “Berat Albayrak'ı genel başkan yapsaydınız” demişim. Genel başkan da olsun, başbakan da olsun; potansiyel makamında gözüm varsa iki gözüm önüme aksın.

Belki size şaka gibi geliyordur, ama ciddiyim. Çok sevdiğim, çok saydığım, dürüstlüğünden ve idealizminden emin olduğum, Türkiye'nin ihtiyaçlarına –gerilimi düşürme ihtiyacı dahil- uygun bir başbakan olduğunu düşündüğüm Ahmet Davutoğlu'nun genel başkanlık ve başbakanlık yolunu açan Recep Tayyip Erdoğan çok yanlış yapmıştır. O bir emir eri istiyordu ve yapabileceği en kötü tercih Ahmet Davutoğlu idi. Baştan Binali Yıldırım'ı tercih etmeli, Berat Albayrak'ı da önce ekonomi bakanı yapmalı/yaptırmalı ve 12 Eylül'deki kongrede de genel başkanlığa getirmeli/getirtmeli idi.

Erdoğan birçok konuda, çok önemli konularda çok isabetsiz kararlar verebiliyor, yanlış tavırlar sergileyebiliyor ve etrafında “Bu doğru değil efendim” diye yekten itiraz edebilecek kimse kalmadı. Bu tehlikeli bir durum. Mürşidi yok, icabında ona muhalefet edebilecek bir yol arkadaşı da yok. Allah hiçbirimizi böyle bir yalnızlığa düşürmesin. Davutoğlu iyi bir yol arkadaşı olabilirdi, ama Erdoğan'ın yol arkadaşı aramadığını, şiddetle duyması gereken o ihtiyaçtan habersiz olduğunu zannediyorum. İki senedir ‘acil başkanlık sistemi' ve saray yahut külliye hikâyesine çıkıyor memleketin bütün siyasi mevzuları; bir kısır döngü içinde enerjimizi boş yere tüketip duruyoruz; ama gelin de Erdoğan'a anlatın bunu. Bidayette memleketin selameti uğruna ortaya konulan söylem ve eylemler zamanla başlı başına gaye haline gelmiş gibi görünüyor ve bu gayeye yeterince hizmet etmediği veya yeterince hızlı hizmet etmediği ‘tespit edilen' herkes ve her şey Erdoğan tarafından veya Erdoğan adına acımasızca harcanıyor.

Bu böyle devam etmemeli. Başka bir gidiş mümkün değilse –ki mümkün görünmüyor- AK Parti kesinlikle çaycısından genel başkanına kadar Erdoğan'ın gönlüne yüzde yüz yatan bir AK Parti olmalı. İyice rahatlamalı Erdoğan. Rahatlarsa, bazı yanlışlarını tashih etmeye çalışan hiç kimse kalmazsa partide, ihanet saplantısından mütevellit inatlaşmaların zemini tamamen ortadan kalkarsa, belki daha serinkanlı ve isabetli hareket eder.

Davutoğluculuk mu yapıyorum? Davutoğlu bile Davutoğlucu değil ki ben olayım. Kendimce partimi ve memleketimi düşünüyorum. MKYK listesiyle ilgili çirkin tezgâhlar her yerde konuşuluyor, herke konuyu biliyor, zaten parti delegelerinin önemli bir kısmı o tezgâhlarda ‘işlenmeyi' kabul etmiş kimseler. Benim birincil konum o değildi ama, yeni MKYK'nın ‘profilini' eleştirirken. Asıl meselemin ne olduğunu sarih bir şekilde ifade ettiğimi zannediyorum. Tekrar: Yeni Türkiye eskiyor arkadaşlar! Yeniden üretilmesi lazım. Bunun için coşku, heyecan, devrimci azim lazım. Bu MKYK'da o yok, çünkü bu MKYK oluşturulurken öyle bir motivasyonun m'si yoktu.

ALBAYRAK'TAN ERDOĞAN'A: BEN HAYAL ETMEDEN SİZ YAPMIŞ OLUYORSUNUZ

Geçen yılki 30 Mart yerel seçimlerinde katıldığı bir canlı yayında Erdoğan'a "abi" diye hitap eden Hakan Albayrak, "Artık hayal edemiyorum, çünkü ben hayal etmeden siz yapmış oluyorsunuz” ifadelerini kullanmıştı.

Bakmadan Geçme