Erdoğan Ege'deki provokasyona sert çıktı: Yunanistan dengimiz değil

Kabine Toplantısı sona erdi! Cumhurbaşkanı Erdoğan Ege'deki provokasyona sert çıktı: Yunanistan dengimiz değil

  • 863

Erdoğan Ege'deki provokasyona sert çıktı: Yunanistan dengimiz değil
Kabine Toplantısı sona erdi! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ege’deki provokasyona sert çıktı: Yunanistan dengimiz değil

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı'nın ardından önemli açıklamalarda bulundu. Yunanistan'ı kışkırtanların niyetlerini gayet iyi bildiklerini belirten Başkan Erdoğan, "Yunanistan bizim dengimiz ve muhatabız değildir ve olamaz." mesajı verdi.

Erdoğan öğrencilere de çeşitli müjdeler verdi.

 

Erdoğan'ın açıklamalarının tam metni

"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Dünya, ekonomik krizden savaşlara ve siyasi çalkantılara kadar pek çok sorunla boğuşurken, Türkiye olarak hem içeride hem dışarıda güçlü bir duruş sergiliyoruz. Küresel krizleri önceden görüp gereken tedbirleri alma, mekanizmaları oluşturma, dayanıklılığımızı tahkim konusunda artık herkesin takdir ettiği birikime ve dirayete sahibiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Son Kabine toplantımızdan bu yana geçen üç haftalık sürede, ülkemiz ve milletimiz için eser ve hizmet üretmeye kesintisiz devam ettik.


Yeni eğitim-öğretim yılının açılışını İstanbul Sancaktepe’de öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve velilerimizle birlikte gerçekleştirdik. Bu vesileyle, eğitimde 20 yılda ülkemize kazandırdığımız hizmetleri tekrar hatırlama imkânı bulduk. Gençlerimizle bugünün ve geleceğin dünyasına dair kısa bir ufuk turu yaparak kendileriyle ‘oku, düşün, uygula, neticelendir’ prensibimizi bir kez daha paylaştık. Öğretmen atamalarından derslik sayına, altyapıdan teknolojiye kadar eğitime verdiğimiz önceliğin neticelerini görmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Ülkemizin 81 vilayetinde ve ilçelerinde insanlarımızı ev sahibi yapmak için yürüttüğümüz konut projelerini yeni bir kampanyayla taçlandırma müjdesinin ayrıntılarını 13 Eylül’de kamuoyuna açıkladık. Adını ‘İlk Evim, İlk İş Yerim’ olarak koyduğumuz bu kampanya, toplamda 500 bin sosyal konutu, 250 bin konut arsasını ve 50 bin iş yerini kapsıyor. Kampanyanın ilk etabında 250 bin konutu, 100 bin konut arsasını ve 10 bin iş yerini 2 yıl içinde bitirerek hak sahiplerine teslim etmeyi planlıyoruz. Talep toplama süreci önümüzdeki ay sonuna kadar devam edecek projenin, 5 bin konutluk ilk diliminin temelini 25 Ekim’de atıyoruz. Başvuru sayısı şimdiden 5 milyona dayanan bu kampanya, Türkiye’nin bugüne kadar yapılmış en büyük sosyal konut atılımı olacaktır.

Geçtiğimiz 20 yılda 1 milyon 170 bin konutu inşa etmiş bir hükûmet olarak, 2 yıl içinde 250 bin sosyal konutu tamamlayacak, ardından da süratle bunu 500 bine çıkartacak bu projeyi söz verdiğimiz şekilde hayata geçirmekte kararlıyız.

Milletimiz sosyal konut kampanyamıza çok büyük bir teveccüh göstermiştir. Gençlerimize, emeklilerimize, engellilerimize, şehit yakını ve gazilerimize özel kontenjanlar ayırdığımız ‘İlk Evim, İlk İş Yerim’ kampanyasının bir kez daha ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Hükûmetimizle eser ve hizmette yarışamayanların yalan, yanlış ve iftira üzerine kurdukları hezeyanlarıyla ilk günden itibaren kampanyamızı karalamaya çalışmalarını ise üzüntüyle takip ediyoruz. Hep söylediğimiz gibi, biz 20 yıldır eser ve hizmette yarışacağımız bir muhalefetin özlemini seçtik, görünüşe göre uzunca bir süre daha aynı arayışı sürdüreceğiz.

“ÖĞRENCİLERİMİZİN YURT TALEPLERİNİ KARŞILAYACAK YENİ ADIMLARI DEVREYE ALIYORUZ”

Üniversitelerimizin açılmaya başlamasıyla öğrencilerimizin yurt taleplerini karşılayacak yeni adımları da devreye alıyoruz. Yurt kapasitemizi 182 bin yataktan 850 bin yatağa çıkartarak hiçbir gencimizin barınma sorunu yüzünden eğitiminden mahrum kalmamasını sağlamanın gayreti içindeyiz. Geçmişte başvuran öğrencilerimizin çok cüzi bir kısmını yurda yerleştirebilirken, biz bunu yüzde 90’lar seviyesine çıkardık. Bu anlayışla 14 Eylül’de 105 yeni yurt binamızın daha açılışını yaptık. Artan kapasite sayesinde ilk yerleştirmede dahi yüzde 80’lik bir talep karşılama oranını yakaladık, inşallah bu oran zaman daha da artacaktır. Bugün Türkiye’nin yükseköğrenim yurdu kapasitesi, Avrupa ülkelerinin çoğunun toplamından daha fazladır. Dolayısıyla öğrencilerimizin barınma sorunlarını siyasi istismar aracı hâline getirmek isteyenlerin dünyadan da, Türkiye’den de haberleri olmadığı açıktır.

Aynı şekilde kredi ve burs konusunda da Türkiye, dünyanın en ileri sosyal devlet uygulamasına sahip ülkesidir. Başvuran her öğrencimiz kredi, şartları tutan her öğrencimiz burs alabilmektedir. Müjdesini daha önce paylaştığımız kredi ödemelerinin sadece anapara üzerinden yapılabilmesine ve geçmişteki ilave borçların silinmesine ilişkin düzenleme Ekim ayında Meclis gündemine de gelecektir.

Geçmişte her eğitim-öğretim yılı açılışında gerginlik sebebi olan üniversite harçlarını da bildiğiniz gibi biz kaldırdık.

“YÜKSEKÖĞRENİM YURTLARINDA KALAN ÖĞRENCİLERİMİZE VERMİŞ OLDUĞUMUZ BESLENME YARDIMINI GÜNLÜK 60 LİRAYA ÇIKARTIYORUZ”

Bu vesileyle üniversite öğrencilerimize bir de müjde vermek istiyoruz; ek yerleştirmelerin devam ettiği ve fiyatlarını değiştirmediğimiz yükseköğrenim yurtlarımızda kalan öğrencilerimize vermiş olduğumuz beslenme yardımını günlük 25 liradan 60 liraya çıkartıyoruz. Böylece beslenme yardımını 2,5 katlık bir atışla aylık 1800 liraya yükseltiyoruz. Amacımız, üniversite öğrencilerimize yurtlarımızda kaliteli ve doyurucu yemek sunmaya devam etmektir. Yeni beslenme yardımı rakamının gençlerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Geçtiğimiz hafta sonu da Sakarya’da önce toplu açılış töreni vesilesiyle vatandaşlarımızla, ardından de seçimlerde ilk defa oy kullanacak gençlerimizle bir araya geldik. Her iki buluşmamızda da oldukça coşku vardı. Özellikle gençlerimizle gerçekleştirdiğimiz buluşmada onların haklarına, özgürlüklerine, geleceklerine sahip çıkma iradelerini 2023’te sandıkta gösterme konusundaki kararlıklarını görmekten memnuniyet duydum.

Birileri sabah-akşam evlatlarımıza sadece umutsuzluk aşılarken, biz istikbalimizin teminatı olarak gördüğümüz gençlerimize güvenmeye, onları her alanda desteklemeye devam ediyoruz.

Pazar günü ise İstanbul Ticaret Odası’nın 140. Kuruluş Yıl Dönümü Ödül Töreni’nde iş dünyamızla bir araya geldik. Bu toplantıda hem İstanbul Ticaret Odamızın ve Oda Başkanımız Sayın Şekib Avdagiç’in çalışmalarını değerlendirme, hem de ekonomi programımızı tekrar hülasa etme fırsatı bulduk.

“İÇ SİYASETTE OLDUĞU GİBİ DIŞ POLİTİKADA DA DAYATMALARI KABUL ETMİYORUZ”

Uluslararası kuruluşlar, küresel ekonominin ve gelişmiş ülkelerin büyüme beklentilerini sürekli aşağı yönlü revize ederken, Türkiye’nin büyüme oranını ise tam tersine sürekli yükseltiyor. Sadece bu bile ülkemizin potansiyelinin ve gücünün büyüklüğünü göstermeye yeterli bir işarettir.

Dünya, ekonomik krizden savaşlara ve siyasi çalkantılara kadar pek çok sorunla boğuşurken, Türkiye olarak hem içeride, hem dışarıda güçlü bir duruş sergiliyoruz. Küresel krizleri önceden görüp gereken tedbirleri alma, mekanizmaları oluşturma, dayanıklılığımızı tahkim konusunda artık herkesin takdir ettiği birikime ve dirayete sahibiz. Son 8-9 yıldır kesintisiz yaşadığımız saldırılar, maruz kaldığımız oyunlar, önümüze kurulan tuzaklar, bizi böyle bir erken uyarı sistemi oluşturmaya ve etkin şekilde çalıştırmaya mecbur bırakmıştır. Bu sayede, salgınla başlayıp Ukrayna-Rusya savaşıyla süren küresel krizler döneminde gelişmiş ülkeler dahi ne yapacaklarını bilemez şekilde savrulurken, biz hedeflerimize doğru yürümeyi sürdürebildik. Asla paniğe ve korkuya kapılmadan, son asrın en büyük sağlık kriziyle mücadelede kendi özgün programımızı oluşturup uyguladık. Rusya-Ukrayna Savaşında her iki tarafla diyalogumuzu sürdürerek, tahıl sevkiyatından esir takasına kadar pek çok diplomatik başarıya imza attık. Şu an itibariyle 5 milyon tonun üzerinde tahıl ihracatını gerçekleştirdik.

Ülkemizi ısrarla bölgesel ve küresel karar alma mekanizmalarının dışında bırakmaya çalışanlara rağmen, her sürecin itibarlı, güvenilir, diyalogları kolaylaştırıcı ve sorunlara çözüm geliştirici başat aktörü olduk. Ülkemizi kendi çıkarlarının bekçisi olarak görenler bu yeni durumdan rahatsız olsa da, biz süreci Türkiye merkezli olarak yönetiyoruz. Hükûmet olarak, iç siyasette olduğu gibi dış politikada da dayatmaları kabul etmiyoruz.

Türkiye’nin kazanımlarını daha ileriye taşımak için üç kıtayı birleştiren stratejik konumumuza mütenasip şekilde farklı bölgesel kuruluşlarla ilişkilerimizi geliştiriyoruz. Ne Batı için Doğu’ya sırtımızı dönüyor, ne de kuzey ülkeleriyle bağlantılarımızı güçlendirirken, Ortadoğu ve Afrika’yı ihmal ediyoruz. Tıpkı Mevlana Hazretleri’nin pergel metaforunda olduğu gibi, bir ayağımızı ülkemize sabitlerken, diğeriyle de bölgemizden başlayarak tüm dünyayı kuşatıyoruz.

Tarihî, beşeri, kültürel kadim bağlarımız olan Balkanlar’ın güvenlik ve huzurunu kendi ülkemizden ayrı görmüyoruz. Kritik bir dönemde Bosna Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan’a yaptığımız ziyaretler hem bu ülkelerle ilişkilerimizin ilerletilmesi, hem de istikrar ortamının korunması açısından faydalı sonuçlar doğurmuştur. Geçtiğimiz günlerde Özbekistan ve Amerika’da yaptığımız temaslar da Türkiye’nin genişleyen dış politika vizyonunu ortaya koymuştur.

Özbekistan Cumhurbaşkanı kardeşim Şevket Mirziyoyev’in daveti üzere katıldığımız Şanghay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde bu anlayışla oldukça verimli temaslar gerçekleştirdik. Toplamda 3,2 milyar insanın yaşadığı, 20 trilyon dolar millî gelir üreten 2012 yılından bu yana diyalog ortağı olduğumuz Şanghay İşbirliği Teşkilatı’yla ilişkilerimizi çok daha derinleştirmeyi istiyoruz. Bu niyetimizi zirve kapsamında yaptığımız temaslarda muhataplarımıza açıkça ifade ettik.

Zirvede ev sahibi Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyoyev’in yanı sıra, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev, Pakistan Başbakanı Sayın Şahbaz Şerif, Çin Devlet Başkanı Sayın Şi Cinping, Moğolistan Cumhurbaşkanı Sayın Hürelsüh, Hindistan Başbakanı Sayın Modi, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Putin, İran Cumhurbaşkanı Sayın Reisi ile bir araya geldik. Bu liderlerle hem ikili münasebetlerimizi tüm yönleriyle ele aldık, hem de bölgesel meseleler konusunda görüş alışverişinde bulunduk.

Şanghay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nin ardından Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere New York’a geçtik, 13 saatlik bir yolculuktan sonra New York’a ulaştık. Kovid salgını sebebiyle 2 yıl sonra ilk kez yüz yüze yapılan Genel Kurul görüşmeleri bizim açımızdan son derece yoğun, verimli ve bereketliydi. Amerika’daki vatandaşlarımızdan Türk sivil toplum kuruluş temsilcilerine, farklı kesimlerden insanlarımızla bir araya gelerek hasret giderdik.

Ayrıca, Amerikan Düşünce Kuruluşu temsilcileri, iş çevreleri, müteşebbisler, ülke siyasetinin önde gelen isimleriyle kapsamlı istişareler gerçekleştirdik.

Birleşmiş Milletler bünyesindeki Eğitimin Dönüştürülmesi Zirvesi’nde, Türkiye’de son 20 senede eğitim-öğretimde yaşanan gelişmeleri ve gelecek vizyonumuzu liderlerle paylaştık.

“RUSYA-UKRAYNA ARASINDA BARIŞI TESİS ETMEYE YÖNELİK GAYRETLERİMİZ TAKDİRLE KARŞILANIYOR”

Genel Kurul’a görüşmelerin ilk gününde hitap ettim. Buradaki konuşmamızda Rusya-Ukrayna krizi başta olmak üzere uluslararası barış ve güvenliği ilgilendiren meseleler hakkındaki görüşlerimizi tüm dünyaya tekrar anlattık. Göç krizinden tahıl sevkiyatına kadar pek çok örnekle Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada oynadığı arabulucu role dikkat çektik. Terörle mücadeleden Doğu Akdeniz ve Ege’deki gelişmelere, ekonomik dengesizliklerden Birleşmiş Milletler’in yönetim yapısına uzanan çok geniş bir yelpazede ülkemizin yaklaşımlarını açık yüreklilikle dile getirdik.

Yaptığımız toplantılarda ve ikili temaslarda özellikle Rusya-Ukrayna arasında barışı tesis etmeye yönelik gayretlerimizin takdirle karşılandığını müşahede ettik.

Ziyaretimiz vesilesiyle Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri yanında bazı devlet ve hükûmet başkanlarıyla ikili görüşmeler de gerçekleştirdik. Devlet Başkanı düzeyinde Ürdün Kralı, Libya, Guatemala, Finlandiya, Kırgızistan, Avusturya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Polonya liderleriyle bir araya geldik; Gürcistan, Almanya, İspanya, Japonya, Lübnan ve İngiltere başbakanlarını kabul ettik.

Genel Kurul hitabımızın ardından aynı binada Katar Emiriyle, Kazakistan, Finlandiya ve Güney Kore Cumhuriyeti cumhurbaşkanlarıyla, Bangladeş Başbakanıyla sohbet ettik.

New York’ta, İngiltere, Japonya, İsrail ve Guatemala liderleriyle ilk kez yüz yüze görüşme fırsatı bulmuş olduk.

Ayrıca, Amerikan Kongresi’nin üç ayrı üyesini, FIFA Başkanı’nı ve Dünya Yahudi Kongresi Başkanı’nı kabul ettik.

Açılışını geçen yıl gerçekleştirdiğimiz Birleşmiş Milletler’in tam karşısındaki Türkevi binamız görüşmelerimize ev sahipliği yaptı. Bu sene Birleşmiş Milletler’in yanı sıra Türkevi de küresel diplomasinin kalbinin attığı merkezlerden biri hâline dönüştü.

Muhataplarımızın hemen hepsi savunma sanayi ve enerji başta olmak üzere ülkemizle iş birliğini güçlendirmeye hazır olduklarını söyledi.

Özellikle tahıl koridorunun açılmasıyla yakalanan diplomatik başarının esir takasıyla devam ettirilmesi, ülkemiz adına bir gelişme olmuştur. Türkiye’nin bu konuda gösterdiği gayret ve üstlendiği sorumluluklar, işin zorluğunu bilenlerin gerçekten takdirle karşıladığı seviyedir.

Bu vesileyle, çabalarımıza verdikleri destek için Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin’e, Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski’ye bir kez daha buradan teşekkür ediyorum.

“YUNAN SİYASETÇİLERİ KIŞKIRTARAK ÜZERİMİZE SALANLARIN ASIL NİYETLERİNİN, BÜYÜK VE GÜÇLÜ TÜRKİYE’NİN İNŞASINI ENGELLEMEK OLDUĞUNU BİLİYORUZ”

Hedefimiz, her iki lideri en kısa sürede bir araya getirerek daha fazla can kaybı ve yıkım olmadan bu savaşı sonlandırmaktır. Biz dünyada savaşları, krizleri, gerilimleri sonlandırmak için samimi gayret ederken, komşumuz Yunanistan’ın her tarafı buram buram tahrik ve provokasyon politikalarını ibretle takip ediyoruz. Hep söylediğim gibi, Yunanistan bizim ne siyasi, ne askerî, ne ekonomik olarak muhatabımız da, dengimiz de değildir, olamaz. Yunan siyasetçileri kışkırtarak üzerimize salanların asıl niyetlerinin, ülkemizin vaktini, enerjisini ve dikkatini dağıtarak büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası programımızı engellemek olduğunu gayet iyi biliyoruz. Ancak bu, hem Yunan siyasetçiler, hem Yunan Devleti, hem Yunan halkı, hem de onları kukla gibi kullananlar bakımından tehlikeli bir oyundur.

Daha geçtiğimiz Ağustos ayında 100. yıl dönümünü kutladığımız zaferlerimizin Yunan halkına ve yöneticilerine ödettiği bedelleri hatırlatmakta fayda görüyorum.

Kısır siyasi hesapları uğruna ülkesini siyasi, askerÎ ve ekonomik olarak işgale uğratan Yunan yöneticiler, bunun hesabını er-geç en başta kendi halkına vermek mecburiyetinde kalacaktır.

Türk askerinin süngüsünün önünden kaçtığı günleri unutturmaya çalışıp, bebekleri, çocukları, kadınları ve yaşlıları hunharca öldürdüğü Tripoliçe Katliamı gibi hadiseleri zafer günü olarak kutlayanlar henüz tarih önünde bunların hesabın vermediler. Aynı zihniyetin bugün Akdeniz’de, Ege’de botlarını batırarak, her şeylerini soyup dışarı atarak ölüme terk ettiği, hatta taammüden katlettiği çocukların ve tüm masumların hesabı da elbet bir gün sorulacaktır.

Birilerinin etekleri altına saklanarak özgürlük de olmaz, kalkınma da olmaz, onurlu duruş da sergilenemez. Yunanistan’ın dört bir yanına yapılan işgal görünümlü yabancı askerî yığınaklar bizi değil, asıl Yunan halkını rahatsız etmektedir.

“NE ASKERÎ YIĞINAKLAR NE SİYASİ VE EKONOMİK DESTEKLER YUNANİSTAN’I BİZİM SEVİYEMİZE ÇIKARMAYA YETMEZ”

Yunanistan’ın gelecek çeyrek asrını ipotek altına alan, bedeli mutlaka ödetilecek ekonomik ve siyasi angajmanlar bizi değil, asıl Yunan halkını tehdit etmektedir.

Türkiye olarak biz bu filmi geçmişte seyrettik, çözdük, o defteri kapattık ve kendimize yeni bir yol çizdik. Şimdi Yunanistan’ın göz göre göre benzer bir felakete sürüklenmesinden bir komşu sıfatıyla samimiyetle üzüntü duyuyoruz. Ne o askerî yığınaklar ne o siyasi ve ekonomik destekler Yunanistan’ı bizim seviyemize çıkarmaya yetmez, ama bu yanlış adımlar Yunanistan’ı her anlamda batağa sürüklemeye kâfi gelir.

Netice itibarıyla, her alanda yakından takip etmeyi sürdürdüğümüz Yunanistan’a karşı gerektiğinde ülkemizin hak ve menfaatlerini elimizdeki tüm imkânları kullanarak savunmaktan geri kalmayız, bu da iyi biline. Ama bunu yaparken kendi siyasi ve ekonomik hedeflerimizden, kendi kalkınma programlarımızdan zerre kadar taviz vermeyeceğimizi de açıkça belirtiyoruz.

Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasında, 2053 vizyonunu güçlü bir şekilde oluşturmasında, ulaştırma altyapımızın büyük bir payı vardır. Bugün uyguladığımız yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyümeyi esas alan ekonomik programın üzerinde yükselttiğimiz altyapılardan bir de ulaştırmadır. Kara, hava, demir ve deniz yollarındaki ulaştırma yatırımlarımızla sadece kendi insanlarımızın hayatlarını kolaylaştırmakla kalmıyoruz, bu projelerle Avrupa’dan Asya’ya bölgemizin tamamının hızlı, konforlu, ekonomik bir şekilde buluşmasını sağlıyoruz.

Londra’dan Çin’e kadar kesintisiz demir yoluyla gidilebiliyorsa, ülkemizde inşa ettiğimiz demir yolları, köprüler, tüneller sayesindedir. Karadeniz kıyılarımızdan Asya’nın ve Afrika’nın derinliklerine kadar oluşturduğumuz lojistik hatlarımız sayesinde dünya tahıl krizi başta olmak üzere pek çok krizin üstesinden gelebiliyor. İstanbul Havalimanı’ndan neredeyse her dakika havalanan uçaklar sayesinde üç dört saatlik bir uçuşla dünya nüfusunun yarısına erişilebiliyor.

Elbette bu noktaya kolay gelmedik. Finansmanından projesine pek çok sorunu çözmek için çalışırken bir de muhalefetin takoz koyma çabalarıyla uğraşmak mecburiyetinde kaldık. Bilaistisna yaptığımız her projeyi engellemek için yürütülen karalama kampanyalarını, söylenen yalanları, atılan iftiraları unutmadık. Ama hamdolsun geldiğimiz noktada milletimize söz verdiğimiz her projeyi yaptık. Çoğunu tamamlayıp hizmete açtık, bir kısmının da inşasını hızla sürdürüyoruz.

Bunlardan biri de, İzmir Körfez Geçişi’ni de içeren İstanbul-İzmir Otoyolu’dur. Feribotla bir saati, yoğun vakitlerde araçla bir buçuk saati bulan İzmit Körfez Geçişi’ni, Osman Gazi Köprüsü’yle -ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum- beş dakikaya indirdik. İstanbul’dan İzmir’e de otoyoldan yedi-yedi buçuk saatte gidilirken, şimdi üç buçuk saatte gidilebiliyor. Sadece bu ayın ilk 22 gününde Osman Gazi Köprüsü’nü günde ortalama, Bay Kemal burayı iyi dinle; 51 bin araç kullandı. Köprünün ve otoyolun araç garantisi oranı yüzde 116’ya, yani garanti rakamının çok üstüne çıkmış durumdayız.

Çanakkale Köprüsü ile iki kıta arasındaki geç işte yaşanan feribot çilesine son vererek altı dakikada ulaşım sağlıyoruz; işte modern olmak bu, medeni olmak bu Bay Kemal. Öyle ‘Ana Muhalefetim’ demekle bir yere varamazsın. Bu ayın ilk 22 gününde Çanakkale Köprüsü’nün günlük araç ortalaması 8 binin üzerine çıktı. Geçmişteki tecrübelerimiz bize, milletimiz bu hizmetin konforuna alıştıkça araç geçiş sayısının her geçen gün artacağına işaret ediyor. Neydi o? Giderdik 24 saat beklerdik, ne olacak? Feribot gelecek, bizi alacak, bizi boşaltacak, ondan sonra tekrar dönecek, 24 saat yine bekle; bugünleri yaşadık.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü boğaz araç trafiğine, Kuzey Marmara Otoyolu da İstanbul trafiğine çok büyük rahatlama getirdi. Bu köprüde günlük araç geçiş ortalaması ne oldu biliyor musunuz? 113 binin üzerine çıktı.

Hani ne diyorlardı? Ne gerek var, bunlara ne gerek var? İşte bunlar geçmişin CHP’si. Allah rahmet etsin, Menderes Vatan Caddesi’ni yaptığı zaman o zamanın CHP’si de öyle diyordu, ne diyorlardı? ‘Buraya uçak mı indireceksiniz?’ Aynı kafa, değişen bir şey yok. Bana dedikleri şey şu: ‘Adını niye Yavuz Sultan Selim Köprüsü koydunuz?’ Ne koyacaktık? ‘Kendi adını koysaydın.’ ‘Ben öldükten sonra siz koyarsınız’ dedim. Bunlar bu kadar zavallı. Biz tarihimizle iftihar ediyoruz, tarihimizle gurur duyuyoruz, onlar tarih yazdılar. Ondan sonra gelen büyüklerimiz; Kanuni’si, Fatih Sultan Mehmet’i, hepsi tarih yazdılar. Sultan Abdülhamid, 33 sene gram yer kaybetmeden Osmanlı’yı yönetti. Ama gel gör ki şimdi utanmadan-sıkılmadan ‘tarihçiyim’ diyenler falan maalesef şecaat arz ederken sirkatin söylüyorlar.

Benzer bir tablo havalimanlarımız için de söz konusu. Artık ülkemizin dünyadaki en prestijli markalarından biri hâline gelen İstanbul Havalimanı, bu ayın ilk 22 günü toplam 30 bin 970 uçuşla seyahat eden 5 milyondan fazla yolcuyu ağırladı; mesele bu, eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Biz bu eserlerle övüneceğiz. Sen ne yaptın ne, onu söyle? Öyle İstanbul’da gidip bir çeşmenin musluğunu çevirmekle açılış olmaz. Bak bu kadar büyükşehir belediyeleri kazandınız, bu büyükşehir belediyeleriniz ne yaptı ya, bunları söyleyin. Bir yol yapmaktan acizsiniz, yapamazsınız. Çünkü medeni olmak başka bir şeydir, ama gayri medeni olmak bambaşka bir şeydir. Biz, yol medeniyettir diyoruz, su medeniyettir diyoruz. Ama siz gelirken suyu çok çok ucuzlatacağınızı söylemiştiniz, ama şimdi suya zam üstüne zam yapıyorsunuz, ne oldu, neden? Ben vatandaşlarıma bunu anlatmak istiyorum.

“ÜLKEMİZİN HAYRINA NE VARSA YAPACAĞIZ”

İşte İstanbul’un Belediye Başkanı olduğum zaman, sizler suyun ne anlama geldiğini gayet iyi biliyordunuz. Sular akıyor muydu? Yok. Biz bütün bu işleri hallettik mi? Hallettik. Suyu gayet ucuz fiyata biz İstanbul halkına verdik, ne zaman? 94’te. Bizden önce yine CHP vardı, ama onlarla maalesef suyu bulmak hak getire, yoktu.

Bakın şimdi yeni bir şey, Antalya Havalimanı’mız. Burası da aynı dönemde 20 bin 235 uçuşla 3,6 milyonu aşkın yolcuya hizmet verdi. Evvel Allah Türkiye şu anda dünyayla yarışıyor.

Sabiha Gökçen, Bay Kemal televizyon-televizyon dolaşıyordu, Sabiha Gökçen için ‘ne gerek var, ihtiyacımız yok ki’ böyle konuşuyordu. Ya şu anda Sabiha Gökçen’den aynı dönemde 13 bin 200 uçuş ve 2,2 milyon yolcuyla o da bu kervana katıldı. Ya anlamaz bunlar, anlamaz. Ben sevgili vatandaşlarıma sesleniyorum, diyorum ki; bak şimdi biz ikinci pisti de yapıyoruz, inşallah Mayıs’ta ikinci pistimiz bitiyor ve bir diğer taraftan yeni terminal binasını da yapacağız Sabiha Gökçen’e. Ve Malezyalılar, ‘bırakın biz yapalım’ diyorlar, daha önce çıkmak istiyorlardı, ama baktılar ki burasının maşallahı var. Pist pırıl-pırıl inşallah Mayıs’ta bitiyor. Bir taraftan da şu anda terminalin yapımıyla alakalı çalışmaların kararını vereceğiz, Malezyalılarla ortak mı yaparız, yoksa salt Malezyalılara mı bırakırız, bütün bunların hepsi hesap-kitap işidir. Bay Kemal, bu işlerden anlamazsın. Biz ülkemizin hayrına ne varsa bunları yapacağız. Avrupa’dakiler başta olmak üzere dünya havacılığı çok ciddi sorunlarla boğuşurken, hamdolsun bizim havalimanlarımız rekordan rekora koşuyor. Adil Bey, öyle mi? Konfor var, evvel Allah. İkram; hiçbir havalimanında ve havayollarında bizimkiler kadar kalite ikram yok.

“ÜLKEMİZİ, 2053’E KADAR 198 MİLYAR DOLARLIK İLAVE ULAŞTIRMA VE ALTYAPI YATIRIMIYLA BULUŞTURACAĞIZ”

Geçtiğimiz Cumartesi günü Sakarya’daki törende hizmete açtığımız eserlerden biri olan Kaynarca-Karasu yolunun 49 kilometrelik kısmı, bölgedeki yoğun trafiği önemli ölçüde rahatlatacaktır. Fahrettin Bey var mı? Ah, keşke onu da buraya koysaydınız. Bu tür şeyler, canlı bağlantılar önemli, hiç olmazsa arşivden verelim. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür, biliyorsun. Ulaştırma projelerimizin açılışlarını kesintisiz sürdürüyoruz, bu hafta da var inşallah.

Kaz Dağları bölgesinde 4,6 milyar liralık bir yatırım bedeliyle inşa ettiğimiz, içinde 5,7 kilometreyi bulan Assos ve Troya tünellerinin de yer aldığı, toplamı 9,6 kilometre olan Ayvacık-Küçükkuyu yolunu açılışa hazır hâle getirdik. Nasıl? Kaz Dağı artık yangınlarla-mangınlarla inşallah anılmasın istiyoruz, işte buralardan araçlar bu tünellerden rahatlıkla geçsin.

Diyarbakır’da Güneybatı Çevre Yolunu 29 kilometreyi aşan uzunluğu, köprülü kavşakları ve köprüleriyle 1 milyar liraya mal ederek tamamladık, o da bitti.

Malatya’da yatırım bedeli 2,6 milyar lira olan Malatya-Hekimhan Yolunu, üzerindeki 8 tüneli, 16 köprüsüyle hizmete almaya hazırlanıyoruz.

Ya bir de sen kalk de ki, ya böyle-böyle biz şurada şöyle metro yaptık, şöyle tünel yaptık; ya anlamaz, bilmez bu işleri, bol-bol yalan söyler, dürüstlük yok, üretim yok.

Gaziantep’te güzergâhı 25,5 kilometreyi bulan 16 istasyonlu, günlük 358 bin yolcuya hizmet verecek Gaziray’ı bitirdik.

İstanbul’da Kadıköy-Pendik Metro Hattı’nın devamı niteliğinde 7,4 kilometre uzunluğa sahip günlük 1,2 milyon kapasiteli Pendik-Sabiha Gökçen Metro Hattı’nın inşasını nihayete erdirdik, o da bitti.

Tüm bu projeleri Ekim ayı içinde inşallah hizmete açmayı planlıyoruz. Bu eser ve hizmet şöleninin açılışını önümüzdeki Pazar günü, 2 Ekim’de Pendik-Sabiha Gökçen Metro Hattı’yla yapıyoruz.

Ülkemize bugüne kadar 183 milyar dolarlık ulaştırma ve haberleşme altyapısı nasıl kazandırdıysak, inşallah 2053’e kadar 198 milyar dolarlık ilave ulaştırma ve altyapı yatırımıyla da buluşturacağız.

Diğer alanlardaki eserlerimizi milletimizin hizmetine vermeyi de sürdürüyoruz. Çarşamba günü, ülkemizin en büyük -medya, sizi de davet ediyorum şimdiden- sağlık yatırımlarından biri olan Etlik Şehir Hastanesi’nin açılışını yapıyoruz. Ankara’nın ikinci dev şehir hastanesi. Şu anda zaten tedaviler başladı, öyle mi? Dün başladı. Çarşamba günü saat 14:00’te de inşallah resmî açılışını yapacağız. Ne kadar modern, muhteşem bir şehir hastanesini Başkentimize kazandırdığımızı göreceksiniz.

Önümüzdeki hafta sonu ülke genelindeki cem evlerinin temel atma ve toplu açılış törenini gerçekleştireceğiz. Millî Güvenlik Kurulu Toplantısı’ndan Dünya Göçebe Oyunları’na, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni yasama yılı açılışından tüm üniversitelerimizin ortak akademik yıl açılışına kadar pek çok programla ülkemize hizmet ederek yolumuza devam edeceğiz.

Sözlerime son vermeden önce bugün Kabine Toplantımız bayağı neşeliydi, canlıydı. Bakan arkadaşlarım maşallah bayağı iyi hazırlanmışlar, illa milletimize belli müjdeleri verelim diye. Bazı değerlendirmeleri yaptığımız hususları sizlerle paylaşmak istiyorum.

“ÇİFTÇİLERİMİZ GEÇMİŞ DÖNEM ELEKTRİK BORÇLARINI 5 YILA VARAN VADEYLE VE FAİZSİZ GERİ ÖDEME İMKÂNIYLA KAPATABİLECEK”

Ekranları başında bizi izleyen milletime özellikle bu küresel gelişmelerin önemini giderek arttığı tarım sektörüne verdiğimiz destekleri genişlettiğimiz böyle bir dönemde, çiftçilerimizin en önemli gider kalemleri arasında yer alan elektrik faturalarındaki KDV oranını geçtiğimiz Mart ayında yüzde 18’den yüzde 8’e düşürerek üreticilerimize yıllık 3 milyar lira destek sağlamıştık. Tarımsal sulamada kullanılacak güneş enerjisi santrallerinin kurulumunu teşvik ederek hem kendi ihtiyaçlarını karşılamalarının, hem de üretim fazlasını ulusal sisteme satabilmelerinin yolunu açmıştık.

Bugün de yine elektrik faturalarıyla ilgili yeni bir düzenlemenin müjdesini çiftçilerimize veriyoruz. Bundan sonra elektrik faturaları aylık ödenmek yerine hasat sonunda, yani ürünler satılıp gelir elde edildiğinde ödenebilecek. Ziraat Bankamız bu imkândan yararlanmak isteyen çiftçilerimizin elektrik borçları için açacağı faizsiz kredinin tahsilini hasat dönemi sonunda yapacak, maliyetinin bedelini de Hazine’den alacak.

Ayrıca, çiftçilerimizin önceki dönemlerden kalan elektrik borçları için de yine Ziraat Bankamız vasıtasıyla bir kolaylık getiriyoruz. Çiftçilerimiz geçmiş dönem elektrik borçlarını 5 yıla varan vadeyle ve faizsiz geri ödeme imkânıyla kapatabilecek. Elektrik dağıtım şirketleriyle önceki dönem borçlarının gecikme cezası uygulanmadan ve hatta anaparanın da bir kısmından feragatle tahsili hususunda mutabakata varıldı. Amacımız; çiftçilerimizin üretim şevkini artırarak gıda fiyatlarındaki dengesiz yükselişlerin önüne geçmektir. Enerji maliyetleriyle ilgili bu kolaylıkların çiftçilerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Bilindiği gibi dün İstanbul Ticaret Odası’nda hem işverenleri, hem çalışanları ilgilendiren üç ayrı düzenlemenin müjdesini kamuoyuna vermiştik. Çalışanlara nakden ödenen yemek ücretinin vergi istisnasını 51 liraya çıkartan ve nakdi ödemeyi de aynı kapsama alan, yine çalışanlara ödenen elektrik ve doğal gaz desteklerinin 1000 liraya kadar olan kısmına vergi muafiyeti getiren, yurt dışındaki inşaat projelerinde çalıştırılan işçilere ödenen ücretleri gelir vergisinden istisna tutan, bu üç düzenlemenin de hayırlı olmasını diliyorum.

Sosyal yardım alan vatandaşlarımız için de müjdelerimiz var.

“3 MİLYAR LİRALIK DOĞAL GAZ DESTEĞİ VEREREK VATANDAŞLARIMIZI SICAK BİR YUVANIN HUZURUNA KAVUŞTURMAKTA KARARLIYIZ”

Yardım programları 2022’de ayırdığımız bütçeyi 6 milyar liradan 11,5 liraya çıkarmıştık. Bu çerçevede prefabrik ev yapımı yardımını 40 bin liradan 150 bin liraya, betonarme ev yapım yardımını 70 bin liradan 200 bin liraya, ev onarım yardımını 25 bin liradan 75 bin liraya, öksüz-yetim yardımını 300 liradan 600 liraya, eşi vefat eden kadınlara yapılan yardımı 500 liradan 1000 liraya, çoklu doğum yapan muhtaç aile desteğini 215 liradan 400 liraya, şartlı sağlık yardımını 55 liradan 100 liraya yükselttik.

Biz sosyal desteklerin sadece yoksullara değil hak ve ihtiyaç sahibi tüm vatandaşlarımıza verildiği bir anlayışla sistemi sürekli geliştiriyoruz. Mesela, bu kapsamda getirdiğimiz yeniliklerden biri de doğal gaz tüketim desteğidir. Şubat ayından itibaren başvuruları alınmaya başlanan bu desteğin ilk ödemelerini 311 bin haneye yapmıştık. Yeni başvuru döneminde ev sahipleri yanında kiracıları da doğal gaz desteği kapsamına aldık. Destek tutarını da hane başına 900 lira ile 2500 lira arasında olacak şekilde artırdık. Doğal gaz desteği alma hakkı olup da kronik hastası veya yaşam destek cihazı bulunan hanelere yapılan ödemeye yüzde 5 ilave edilecektir. Bu dönemde 3 milyar liralık doğal gaz desteği vererek vatandaşlarımızı karda kışta sıcak bir yuvanın huzuruna kavuşturmakta kararlıyız.

Başarıyla süren 15 milyar lira bütçeye sahip, burası çok önemli, ekranları bizi izleyen milletime bunu tekrar hatırlatmak istiyorum, Türkiye aile destek programımızın kapsamını genişletiyoruz, bütçesini de 25 milyar lira ilaveyle 40 milyar liraya yükseltiyoruz. Böylece, bu programı ülkemizdeki toplam hane sayısının yaklaşık 10’da birine ulaşacak etkinliğe kavuşturmuş oluyoruz.

Sosyal yardım sistemimize kayıtlı hanelerde yaşayan çocuklarımız için ilave destekler getiriyoruz. Elektrik tüketim desteğinden Türkiye aile desteği programına dâhil olan haneler de yararlanabilecek. Program kapasındaki insanlarımızın bireysel ihtiyaçları için faydalandıkları yardımları artık hane geliri hesabına dâhil etmiyoruz.

Bu yeni uygulamaların da vatandaşlarıma hayırlı olmasın diliyorum.

Kardeşlerim; Türkiye kazandıkça, unutmayın, milletimiz de kazanacak, milletimiz kazandıkça devletimiz de güçlenecek. Sosyal devlet ilkesiyle ülkemizin sahip olduğu refahı toplumun tüm kesimleriyle paylaşacak programları da daha etkin şekilde uygulamaya devam edeceğiz.

Rabb'im yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyorum.”

Bakmadan Geçme