Osmanlı'da gazeteciliğin ortaya çıkışı

Bu haberimizde Osmanlı toplumunda gazeteciliğin ortaya çıkışını Batı'daki koşullarla kıyaslayarak açıklamaya çalışacağız.

  • 1107

Osmanlı toplumunda gazeteciliğin ortaya çıkışını Batı’daki koşullarla kıyaslayarak nasıl özetleyebiliriz?

Bu sorunun cevabını iletişim fakültelerinde ders kitabı olarak okutulan Prof. Dr. Korkmaz Alemdar ve Prof. Dr. Ruhdan Uzun imzasını taşıyan ve Siyasal Kitabevi tarafından yayımlanan "Herkes İçin Gazetecilik" kitabında yer alan bilgilerden derlemeye çalıştık.

Matbuatın kök saldığı Batı’da başlangıcından bugüne gelişimi etkileyen iki temel unsur iktidar ve sermayedir. Söz konusu ülkelerin burjuvazileri ulusaldır; Fransız burjuvazisi Fransız, Alman burjuvazisi Alman’dır. Osmanlı’da ise ulusal bir burjuvazi ortaya çıkıp güçlenemediği, onu rahatsız edecek bir işçi sınıfı olmadığı için örgütlü toplum oluşmamıştır. Bu dönemde Osmanlı ekonomik, siyasi kültürel anlamda dış etkilere açık haldedir. Batı ile arasındaki sınıfsal gelişim farkı matbuata da direkt etki etmiştir. Batı basını kendi ulusal burjuvazisinin niteliğini taşır. O nedenle Osmanlı’dakinin aksine kendi hükümet politikalarını başka ülkelerin beklentileri doğrultusunda eleştirip küçük düşürmezler. Bir Alman gazetesi Almanya’daki Türklerle ilgili hükümet politikalarını eleştirmez. Fransızlar 1970 ve 1980’lerde ASALA’nın Türk büyükelçiyi şehit etmesi haberini, Türklerin zaten 1915’te Ermenileri katlettiği vurgusu, hatta “soykırım yaptığı” iftirasıyla yayımlar. Batı matbuatı Ortadoğu’daki çatışmaları da sömürgecilik dönemlerinden kalma çıkarları açısından değerlendirir.

Batı’da gazetecilik toplumsal gelişmenin, kapitalizmin güçlenmesinin eseridir. Kapitalizmin gelişimi ulusal burjuvaziyi ve ulusal basını doğurmuştur. Osmanlı’da ise durum farklıdır. 19. yüzyılda Batı ile yarışabilecek bir ekonomik-askeri üstünlük dönemi çoktan geride kalmıştır; iktisadi ve kültürel bağımlık giderek artmaktadır. Gazete böyle bir ortamda Avrupalılar tarafından Osmanlı’ya getirilmiştir. İlk gazete bu ülke büyükelçiliğince Fransa’yı tanıtmak için çıkarılmıştır. Resmi gazete hüviyetindeki Takvimi Vekayi sonrası Türkçe gazete de İngiliz William Churchil’in hükümete yapılan baskılar sonucu elde ettiği ayrıcalıklarla yayımlanmıştır. Sonrasında ise Osmanlı’da gazetecilik ülke sorunlarına duyarlı, çözüm için mücadele eden yurtsever aydın insanların çaba gösterdiği bir alandır. Şinasi’den itibaren bu gelenek yerleşecektir.

Gazeteciliğin doğup geliştiği Batı dünyasında topraklarda sınıfsal değişim farklı kamuoylarının oluşumunu sağladığından kim olursa olsun, yönetenler bu güç dengelerini yok sayamamışlardır. Hele toplumu bilgilendirmekle görevli basın kuruluşları ve çalışanlarına karşı keyfi, hukuk dışı işlem yapmak imkansızdır. Osmanlı’da ise yukarıda açıklandığı gibi siyasal iktidarı dengeleyecek güç yoktur. Yönetimi biçimlendiren dış baskılar ve denge arayışlarıdır. Nitekim özellikle II. Abdülhamid dönemi sadrazamları “Rus, İngiliz, Fransız yanlısı” damgası yemiştir. Gazetelerde onlara karşı izlenen tavır da bu durumun yansımasıdır. Matbuat Kanunu ve Ali Kararname ile basın zapturapt altına alınmıştır.

Bakmadan Geçme