Mustafa Toygar

Kanla olgunlaştırılan Darbe: 12 Eylül

Mustafa Toygar

  • 3361

 

         Her 12 Eylül’de içime bir karanlık çöker, ruhum daralır, kanım çekilir ve gözlerimden damla damla süzülen damlacıklara engel olacak dermanım kesilir…

          “Gözlerim parke parke taş duvarlarda
            Açılıyor hayal pencerelerim
            Hafif bir rüzgâr gibi, süzülüyorum”

        12 Eylül, devleti yönetenlerin, bilinen iki bin yıla yakın tarihi olan ordumuzu yöneten komutanların nasıl zalimleştiklerini gösteren bir süreç…

        Düşmana dahi uygun görülemeyecek işkenceler; vatan, millet, bayrak, ezan ve devlet diyen ülkücülere reva görülüyordu.

       Bir milyondan fazla; ülkücü, milliyetçi, idealist gençliğin lideri konumundaki Muhsin Yazıcıoğlu; en aşağılık, en zalimane işkencelere tabi tutuluyordu…

       Elbette sadece Muhsin Yazıcıoğlu değildi, her türlü işkenceye maruz kalan… Ülkücüler, solcular ve idealistlerin tamamı işkencelerden geçti.

        12 Eylül tarihini hep hafızamdan silmek istemişimdir. Türk Milleti adına yönetime el koyduklarını ifade edenler; vatanını, milletini, ezanını, bayrağını, devletini daha da yüceltmek için çaba sarf eden Türk Milliyetçilerine en alçakça işkenceleri reva görüyorlardı.

        Bize göre; fikir ve düşünceleri ne olursa olsun, yapılan işkencelerin tamamının insanlık suçu olduğunu belirtmeliyim.  

        Sonradan suçsuz olduğu anlaşılan Mustafa Pehlivanoğlu’na da yandık, 17 yaşındayken kâğıt üstünde yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’e de yandık.

        Bir sağdan, bir soldan idamlar devam ederken darbenin başı Kenan Evren; “Asmayalım da besleyelim mi?” diyordu.

        İdamlar devam ediyordu, bir taraftan da işkenceden ölenlerin sayısı 170’i geçmişti. 300 de kuşkulu ölüm vardı.

       O işkencelere direnebilen Muhsin Yazıcıoğlu bir röportajında kendi yaşadıklarının bir kısmını özet olarak şöyle anlatıyordu: “Kızılay'da kaldığım bir büroda gözaltına alındım. Dubleks bir apartman dairesiydi. İki kapısı vardı. Gözaltına almak için kapının zilini çaldıklarında ben, 'Hazırlanıyorum' diye seslendim. İki kapıyı birden omuzlayarak patlattılar ve içeri girdiler.

        Gözaltına alır almaz, önce bir tekme atıp hakaret ettiler, sonra da gözümü bağlayıp meçhul bir yere götürdüler. Götürüldüğüm yer Mamak Cezaevi'nin C Bloğu'ydu. Burası, suç işleyen askeri personelin disiplin merkeziydi.

        Orası, düzenlenerek ülkücülere işkence merkezine dönüştürüldü. İşkence merkezine dönüştürülen yerde arkadaşlarımızla gözlerimiz bağlı olarak 20 gün kadar kaldım.

         İhtilalden sonra, sağcıları Mamak C-5 Blok'ta, solcuları Emniyet'te sorguladılar. Sağcılara solcu polis, solculara sağcı polis görevlendirmek suretiyle bu insanların yaşadıkları acılar derinleştirildi. C-5'teki sorgulama sırasında gözlerimiz bağlıydı. Çırılçıplak soyundurularak dilimizden, dişimizden, tenasül uzvumuzdan, ayak ve el parmaklarımızdan cereyan veriliyordu. Omuzlarımıza bağlanmış kalaslarla yukarıya çekip, boşluktayken sorgulama yapıyorlardı. En adi işkencelere maruz bırakıldık.

        İlk günler yemek ve su da vermiyorlardı. Daha sonra bir parça kuru ekmek, bir de ağzımızı ıslatacak kadar su verildi. Ardından da normal karavana yemeğe dönüldü. Yemek sırasında sağına soluna dönmemek, sadece tabağına ve kaşığına bakmak kaydıyla gözlerimiz yarım açılıyordu. Yemeklerden sonra da hemen kapatılıyordu.

        Sopalı işkencede sağ ayağımın ikinci parmağı zarar gördü. Kırılan tırnağım bir daha çıkmadı. Çorabımı her çıkardığımda o günler aklıma geliyor.”

        Sol- sağ çatışması Türkiye üzerine oynanan oyunların bir parçasıydı. Kardeşi kardeşe kırdırarak vatanımızı, bölüp-parçalamak dış düşmanların-mihrakların projesiydi.  Bu proje, Türkiye düşmanlarının epeyce de işine yaradı. Kardeş kardeşi öldürüyordu ve 12 Eylül 1980 darbesine bir yıl kala olayların şiddeti ve miktarı 3-4 kat artmıştı.

        Niçin artmıştı eylemler, onun cevabını da darbenin başı Kenan Evren’in şu ifadelerinde görebiliriz: “Müdahaleden önce bir yıl düşündük, bir yıl önce planladık ama şartların olgunlaşmasını bekledik”

        12 Eylül’cülerinin yargılandığı davalarda da görüldü ki, bu beyler sadece beklememişler, pek çok provokasyon ile darbe şartlarının olgunlaşmasına büyük katkılar yapmıştırlar. Son bir yılda olayların bu denli artmasının sebebi bizatihi darbecilerin çabaları ile olmuştur.

 

        12 Eylül sabahı olaylar durmuştur

 

         12 Eylül sabahına, bir gün önce oluk oluk akan kan bir anda bıçak gibi kesilivermiş, örgütler evlerinden, işyerlerinden toplanmıştı. Zaten ülkenin büyük bir kısmında sıkıyönetim hâkimdi. Demek ki 12 Eylül sabahı ellerinde bulunan imkânları daha önce kullansalardı ki, bu imkânlar o zaman da mevcuttu, 12 Eylül Darbesine ihtiyaç kalmayacaktı. Darbe neyi değiştirmişti ki olaylar bir anda bitivermişti. Darbe olmadan da sıkıyönetim gücü ile bunların önü alınabilirdi ancak yapmadılar.

        Darbe şartlarının olgulaştırılması için çaba sarf edildi, vatandaşın; “ordu gayrı yönetime el koysun” psikolojisine gelmesi sağlandı.

        31 Vakası dâhil, darbelerin- muhtıraların tamamı bu ülkeye korkunç zararlar vermiş, geri kalmasına sebep olmuş, top yekûn bir milletin psikolojisin bozmuştur. Periyodik hale gelen darbeler Türk Milletini adeta korku ve sindirilmişlik kültürünün zebunu yapmıştır.

 

        12 Eylül Darbesine ait birkaç rakam dahi acımasızlığı anlatmaya yeter:

 

        650.000’den fazla kişi gözaltına alınmış, 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiş. 210 bin dava açıldı ve bu davalarda 230 bin kişi yargılanmış. 7 bin kişi için idam cezası istenmiş, 517 kişiye idam cezası verilmiş. İdamların 50'si infaz edilmiş.

        98.404 kişi "örgüt üyesi" olarak yargılandı. 388.000 kişiye pasaport verilmedi. 14.000 kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. 30.000 kişi mülteci olarak yurt dışına gitti.

       300 kişi kuşkulu şekilde öldü.

        Cezaevlerinde 299 kişi yaşamını yitirdi.

       171 kişinin "işkence"den öldüğü belgelendi.

       95 kişi "çatışmada" öldü.

       16 kişi "kaçarken" vuruldu. 7

       3 kişiye "doğal ölüm" raporu verildi.

       14 kişi "açlık grevinde" öldü.

       43 kişinin "intihar ettiği" bildirildi.

        23.677 derneğin faaliyeti durduruldu. 30.000 kişi işten atıldı. 3.854 öğretmen, 120 akademisyen işlerinden ihraç edildi. 47 hâkimin işine son verildi. 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.

 

       Kanla olgunlaştırılan ihtilal: 12 Eylül Paneline herkes davetlidir

 

        12 Eylül Darbesi ile alakalı söylenecek, yazılacak çok şey var. Daha fazlasını hatırlamak, bilmek isteyenler için EKSEN Sendikalar Birliği; “Kanla olgunlaştırılan İhtilal: 12 Eylül” konulu bir panel düzenliyor.

       16 Eylül Cumartesi günü, Ulucanlar Cezaevi Müzesinde saat 16.00 da başlayacak panele herkes davetlidir.

        Panele konuşmacı olarak katılanlar, 12 Eylül Darbecilerinin zulmüne maruz kalan ve darbeyi iliklerine kadar yaşayan Aydınlarımızdan:

        Lütfü ŞEHSUVAROĞLU

        Efendi BARUTÇU

        Hakkı ÖZNUR

         Yılma DURAK

Olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları