Mustafa Toygar

TERÖRİZMİN SON AŞAMASI, KÜRESEL TERÖRİZM BESLE KARGAYI (TERÖRÜ) OYSUN GÖZÜNÜ!!!!....

Mustafa Toygar

  • 1688

       

 

          Günümüzde, Türkiye ve Dünya gündemini en fazla işgal eden konuların başında; terör ve terörizm gelmektedir. Özellikle, 21. yüzyılın düşük yoğunluktaki çatışmaları niteliğinde, Psikolojik savaşın da bir unsuru olarak kullanılan terörizm bir nevi savaş yöntemi olarak da kabul edilebilir. Bu yöntemin yoğun olarak kullanılması ile bu günlere nasıl gelindiğini birkaç cümleyle kısaca özetleyelim. 20. yy.da Avrupa’nın göbeğinde meydana gelen iki büyük Dünya Savaşı, Avrupa’yı adeta yerle bir etmiştir. İlk defa uzak kıt’a Amerika’daki; ABD’leri küresel güç konumuna geldiğini ortaya koymuştur.  “Büyük Satranç Tahtası” adlı kitabında, Zbıgnıew Brzezınskı: Tarihte ilk kez, Avrasyalı olmayan bir güç, Avrasya güç ilişkilerinde yalnızca başhakem olarak değil, aynı zamanda dünyanın en üstün gücü olarak ortaya çıktı” diyor. Bu durum Avrupa ülkeleri için hazmedilmesi mümkün olan bir durum değildi. Avrupa’nın, kanlı-kinli düşman ülkeleri, düşmanlıklarını bir kenara bırakarak 1958 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu adı altında bir araya geldiler.  Ne kadar güçlü de olsalar, küresel aktör konumundaki ülkeler bin yıllardır süregelen klasik savaşlara cesaret edemedikleri, bu nedenle de büyük ölçüde, er meydanı da denilen klasik savaş yöntemlerini terk ettikleri görülüyor. Er meydanından kaçan Batı medeniyeti, emperyalist emellerini gerçekleştirmek maksadıyla, daha kaypak ve kalleşçe olan, terörizmi ve terör örgütlerini silah olarak kullanmaya başlıyorlar. En kabadayısı ABD’leri Irak gibi yetmiş yıl önce İngiltere tarafından kurdurulan yapay bir ülkeciğe erkekçe doğrudan savaş ilan edemiyor. Sözde Irak’a demokrasiyi getirmek, Irak’ın elinde olduğunu iddia ettiği nükleer silahları yok ederek dünya barışını sağlamak için, yanına dünyanı önemli ülkelerinin maddi ve manevi desteğini alarak, sözde harekât düzenliyor!  Ama ne harekat!... İnsanlık tarihinin bugüne kadar şahit olmadığı; gaddarlıkların, kalleşliklerin, tecavüzlerin, insanlık dışı edepsizce zulümlerin yaşandığı, insanlığın yüzünü kızartacak, utanç dolu bir savaş. On binlerce masum insanın oluk-oluk kanını akıtacaksın, milyonlarca insanı evsiz barksız bırakacaksın, yüz binlerce çoluk çocuk demeden ölüme terk edeceksin, sonra da dönüp bunun adına, barış ve demokrasi harekâtı diyeceksin. Ama maalesef, insanlık olarak bu utanç verici savaşı sadece seyrediyoruz, bütün dünyayla beraber seyrediyoruz. Camide ibadet eden masum insanların dahi nasıl işkence ve edep dışı zulme tabi tutularak şehit edildiklerini sadece seyrediyoruz.

 

         Bir taraftan Avrupa’nın önde gelen ülkeleri, ekonomik ve siyasi olarak, AET adı altında bir araya gelirken öbür taraftan da, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya, güvenlik bakımından iki kutba ayrılıyor. İki kutuplu dünya düzeni denilen; ABD’lerinin liderliğini yaptığı kapitalist NATO ülkeleri ile, SSCB’nin liderliğini yaptığı komünist VARŞOVA paktı ülkelerinin, oluşturduğu bu süreç, 1990-1991 yıllarında Sovyetler Birliğinin dağılmasına kadar devam etti. Bu dönem “soğuk savaş” yılları olarak da anıldı.

 

          Bu süreçte, insanlık iki kutbun ideolojik savaşına, ideolojik terör eylemlerine sahne oldu. Sovyetler Birliğinin dağılması sonrası ABD, mahallenin kabadayısı edasıyla dünyanın tek hâkimi, küresel gücü olduğunu ilan etti. İki kutuplu dünya düzeninin ideolojik savaşlarından, ideolojik terörizminden inim inim inleyen insanlık, tam da rahat bir nefes alıp, terörizmin yoğunluğunun azalmasını beklerken, aksine gelişmelere tanık oldu. Başta; ABD ve Avrupalı devletlerin “küreselleşme” ve “globalizm” diye adlandırılan bu süreçte, doğrudan savaştan kaçındıklarını, teröre; taviz verdiklerini, emperyalist emellerine uygun olarak desteklediklerini,  istenen yer ve zamanda terörü gaddarca ve kalleşçe kullandıklarını görüyoruz.

 

          Soğuk savaş dönemi ve öncesinde, genel olarak; zor ve şiddet kullanarak, kurulu düzeni bozmak, işlemez hale getirmek, sosyal ve psikolojik kargaşa ortamı oluşturmak suretiyle belirli siyasal ve ideolojik hedeflere ulaşmayı amaçlayan terörün bugün için ortak bir tanımı yoktur. Hollandalı siyaset bilimci Alex P.Schmid 1936 ile 1981 yıllar arasında terörizmin 109 ayrı tanımının yapıldığından bahsetmesine rağmen, dünya ülkelerinin kullandığı ortak bir tanımdan bahsetmek mümkün değil. Bilimsel olarak elbette ortak tanım yapılabilir, ancak siyasi olarak maalesef başta ABD olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri; terörün, terörizmin ortak tanımının yapılmasından şiddetle kaçınıyorlar. Bu durum, ABD ve ortak tanımdan kaçınan diğer ülkelerin samimiyetsizliğini, terörü emperyalist emelleri doğrultusunda silah olarak kullandıklarını da teyit ediyor. Terörün ortak, somut bir tanımı olmayınca da, “iyi terörist, kötü terörist” kavramları gündeme gelebiliyor. Mesela; küresel kabadayı ABD’nin Irak ve Afganistan’da yaptığı katliam ve diğer eylemler küresel devlet terörü olarak adlandırılabilir, ancak ABD ye göre hiç de öyle değil. Tam aksine, Amerika bu katliamları dünya barışına katkı sağlamak ve o ülkelere demokrasiyi getirmek için yapmıştır. İsrail’in insanları tanklarla ezmesi, diri diri toprağa gömmesinin terörle bir alakası yok!, fakat Filistinli bir çocuğun sapanla bir Yahudi’ye taş atması terör eylemi olarak tanımlanabiliyor. Aynı şekilde Rusların Çeçenistan’da yaptıkları terör değil!  Ama, onların vatanlarını savunmaları, özgürlüklerini istemeleri terör olabiliyor. Yani ortak ve somut bir tanım olmayınca, terör kavramı, güçlü devletlerin elinde lastik gibi, istedikleri kadar uzatıp kısaltabildikleri, istedikleri istikamete yönelttikleri, istedikleri şekle sokabildikleri hale geliyor.

 

        Bir başka husus da, bilim ve teknolojinin bugün ulaştığı noktada, terörün mahiyeti ve kapsamı da önemli ölçüde değişmiş, genişlemiştir. Pek çok alandan bir tanesine örnek vermek gerekirse, Mesela; basın- yayın, televizyon, Internet vb. gibi araçlar vasıtasıyla kamuoyu oluşturmak ve kitle psikolojisini yönlendirerek; kargaşa, ayaklanma ve diğer toplumsal olayları meydana getirmek mümkün olabilmektedir. Bu sebeple, terör ve terörizm dünkü manasından çok daha fazla şeyler ifade etmektedir.    

 

         Son Afganistan, Irak ve Filistin katliamları da göstermiştir ki, terörizmin kaynağı başta küresel kabadayı ABD olmak üzere güçlü emperyalist ülkelerdir.  Ülkeleri arkasına almayan bireysel ve örgütsel terör eylemlerinin insanlığa verdiği zarar ile ,  “küresel terörizm” i mukayese etmek dahi kabil değildir.

 

          Terörizmi beş ana başlık altında tasnife tabi tutarak inceleyebiliriz:

          1-ABD, Çin, Rusya ve İsrail gibi ülkelerin doğrudan uyguladığı devlet terörü. İnsanlığı en fazla kana bulayan, mutsuz eden, ”küresel terörizm”in birinci grubunu teşkil eder. Bu gruba birkaç örnek vermek gerekirse:

         -ABD’nin; son yıllarda Irak ve Afganistan’a düzenlediği eylemler.

         -Çin’in; Doğu Türkistan, Tibet ve vb. ülkelere yaptığı katliam ve soykırım eylemleri.

         -Rusya’nın;  90’lı yılların başında başta Azerbaycan olmak üzere bugünkü, bağımsızlığını kazanan Türk devletleri ile bağımsızlığını kazanan diğer milletlere uyguladığı şiddet ve sindirme eylemleri. Elbette, devam eden Çeçenistan’a uyguladığı soykırım vahşeti.

        -İsrail’in Filistin halkına uyguladığı katliam ve insanlık suçu bu gruba verilebilecek en güzel örneklerdir.

 

         2-Emperyalist düşünceye sahip güçlü ülkelerin, çıkarları doğrultusunda az gelişmiş ülkelerde terör örgütleri kurması, mevcut terör örgütlerini; her türlü ekonomik, siyasi, askeri, hukuki ve medya (propaganda) olarak desteklemesi, teşvik etmesiyle meydana gelen terör faaliyetleri bu gruba girer. Türkiye’de PKK terör örgütünün ve  elebaşısı Abdullah Öcalan’ın desteklenmesi örneği bu gruba dahil edilebilir.

 

          3-Organize suç örgütleri haline dönüşen şirketler, özellikle de çok uluslu şirketler, kurdukları mafya örgütleri ile zaman zaman kendi devletlerine dahi kafa tutabilmekte, ekonomik menfaatleri doğrultusunda terörün aktörleri arasında yer almaktadır.

         Bu üç gruba giren terör eylemlerini “küresel terörizm”olarak tanımlamak gerektiğine inanıyorum.

         4-Örgütsel terörizm: İki kutuplu dünya düzeninin ideolojik terör eylemleri ile klasik manada ifade edebileceğimiz çıkarları ve inançları uğruna teşkilatlanıp şiddete başvurma halini bu grupta değerlendirebiliriz. Avrupalı ülkelerinin kendi halklarına karşı takındığı bağnaz ve acımasız tavırdan kaynaklanan terör eylemleri bu gruba dâhil edilebilir. Yüzyıllardır süregelen klasik terör eylemi biçimidir. Bu terör örgütlerinin arkalarında güçlü devletler yoktur.

          5-Bireysel Terörizm: Bireylerin çıkar ve inançları doğrultusunda yaptığı her türlü terör eylemlerini bu grupta değerlendirebiliriz.

 

Yazarın Diğer Yazıları