Mustafa Toygar

Karizması çizilen Rusya'nın gerginlik politikası 'Türk-Rus savaşı' çıkartır mı?

Mustafa Toygar

  • 2764

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Rusya’nın, eski adıyla Sovyetler Birliğinin değil bir savaş uçağını düşürmek, yan gözle bile bakan olmamıştı. Üç büyük haydut devletten biri olan Sovyetler birliği, gözüne kestirdiği ülkeleri; Macaristan, Çekoslovakya, Afganistan örneklerinde olduğu gibi, bir bir işgal ediyordu. Hatta sivil halkı dahi tankları ile ezip geçiyordu. Adamların; zalimlik, haydutluk, şımarıklık genlerine işlemiş….

 

       Diktatör Vladimir Putin, hayal âleminde haydutluklarına devam edebileceğini sanıyordu:

       Sovyetler Birliğinin dağılması ile birlikte, kalıntıları üzerinde kurulan Rusya, eski gücünden çok uzaktı ama ülkenin başındaki eski KGB ajanı diktatör Vladimir Putin hayal âleminde, o eski şımarıklıklarına, zalimliklerine, haydutluklarına devam edebileceğini sanıyordu. Geçtiğimiz yıl Ukrayna’ya saldırıp Kırım’ı da ilhak edince epeyce cesaretlenmişti. Yeni kurulan ve nüfusunun önemli bir kısmı da Rus olan Ukrayna, Rusya’ya fazla direnememişti. Putin, Batı’nın bu hadiseye seyirci kalmasından da cesaret alarak zafer çığlıkları atmaya başlamıştır.

       

        Ukrayna saldırısı ve Kırım’ı ilhakı, Putin’in ruh sağlığını bozmuş, hayalle gerçekleri karıştırır hale getirmiştir. İşte bu ruh haliyle, havadan Suriye sınırımızın hemen yanı başındaki “Türkmen bölgelerini” vurmaya, Esad rejimi ile işbirliği yapıp Türkmenlerin üzerine ölüm yağdırmaya başlıyor. Üstelik Rus uçakları, Türkiye’nin uyarılarına rağmen hava sahamızı defalarca ihlal ediyordu. Ancak, Rus ordusunun Türkiye'nin uyarılarına aldırış etmediği görülüyordu. 15-16 Kasım'da Antalya'da düzenlenen G20 Liderler Zirvesi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rus Diktatör Vladimir Putin, konuyu yeniden ele almış ve Türkiye-Suriye sınırında herhangi bir olayın önlenmesi konusunda fikir birliğine varmalarına rağmen ihlaller devam ediyordu. Türkiye'nin angajman kuralları açıktı ve bölgedeki tüm taraflar tarafından da bilinmekteydi. Nihayetinde olan oldu, Rusya’nın bu şımarıklığına “dur” denildi. 24 Kasım tarihinde sınırlarımızı ihlal eden ve 5 dakika içerisinde 10 kere uyarılmasına rağmen iki uçaktan birinin düşürülmesi ile Rusya’nın karizması yerle bir oldu. Türkiye, Rusya’nın fiyakasını fena halde bozmuş, karizmasını çizmiş, dünyaya rezil etmişti. Bu durum Rusya için çok ağır bir hezimetti ve kolay katlanılabilecek bir şey değildi.

          

       Bu duruma nasıl gelindi:

         2nci Dünya Savaşı sonrası, adına “süper güç” denilen; ABD’leri, Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin haydutlukları ile geçen bir süreç yaşadık. Bu süreç, “soğuk savaş” olarak adlandırıldı. 1990 lı yılların başında Sovyetler Birliği ve akabinde Varşova Paktı da dağıldı. Dağılan Sovyetler birliği sınırları içerisinde 15 yeni bağımsız devlet kuruldu. Komünizmin de çökmesi ile birlikte Rusya’da rejim de değişti. Rusya artık; ekonomik, askeri ve siyasi olarak gücünden çok şey kaybetmişti.  Batı’ya muhtaç, Türkiye’ye muhtaç bir ülkeydi gayrı.

 

         Eski bir KGB ajanı olan Vladimir Putin 2000 yılında devlet başkanı seçildikten sonra ekonomiyi biraz toparladı. Putin, casusluğun fıtratında olan bir tutumla, önce Avrupa ve ABD’lerini sonra da Türkiye’yi kandırarak önemli destekler sağladı. Hatta Mesut Yılmaz’ın Başbakanlığı döneminde, “Mavi Akım Projesi” ile Türkiye’ye ihanet edercesine, Rusya’nın rüyasında bile göremeyeceği; ekonomik ve stratejik imkânlar sağlandı.

         

         Dedelerimizin, “Domuzdan post, Rus’tan dost olmaz”  veciz sözünü unutarak; doğalgazımızın ve elektriği doğalgazdan elde ettiğimiz için enerjimizin yüzde 70ini Rusya’ya bağladık. O günleri hatırlayalım,  muhalefet partileri “Mavi Akım Projesi’nin çok riskli olduğunu, bunun Türkiye’ye ihanet projesi olacağını söylerken, Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov da bu tartışmalar katılıyordu.

         

         Niyazov; “Türk siyasetinde anlamadığımız bir şey oluyor. Türk politikacılarının bir bölümü halkının çıkarlarını düşünmüyor. Rusya bizden 42 dolara doğalgazı alıp, size 114 dolara satacak. Gelin, Türk halkının doğalgaz ihtiyacını birlikte karşılayıp, sevap işleyelim. Hazar geçişli hattı 2 yıl içinde yapmalıyız.” diyordu.

       

         Mavi Akım Projesi imzalandıktan sonra, tartışmaya BOTAŞ eski genel müdürü merhum Hayrettin Uzun da katılıyordu. Uzun; “Mavi Akım’dan gelecek gazı, Rusya’nın 35-40 dolara alıp yine Türkiye’ye 140 dolara satacağını vurgulayarak, Doğrudan Türkmenistan’dan gaz alma projesi olan Hazaraltı geçiş projesi gerçekleştirilseydi, en az üçte iki oranında bir ucuza mal etmek mümkün olacaktı.” diyordu!

       

        Doğalgaz ile birlikte, Rusya’nın Türkiye’ye ihracatı 25 milyar dolar, ithalatı da 4-5 milyar dolar civarında olduğuna göre son 15 yılda, yerlerde sürünen Rus ekonomisine katkımız 300 milyar dolar civarında olmuştur. Yani, ” besle kargayı oysun gözünü” misali canavarı kendimiz büyütmüşüz. Bin yıl boyunca hep düşmanımız olan Rus’u dost edinmişiz. Avrupa’nın ambargo uyguladığı bu ülkeyi beslemiş, büyütmüşüz. Ancak görüldüğü gibi eski düşman dost olmuyor. Üstelik aba altından sopa gösterircesine, “gazınızı keseriz” tehditleri savuruyorlar. Türkiye, ithal ettiği gazın yüzde 70’ni Rusya’dan temin ettiği için de milletin uykuları kaçıyor. Bugün geldiğimiz noktada da “mavi akım projesinin” bir ihanet projesi olduğu da görülüyor.

       

       Peki, Rusya gazı kesebilir mi? Putin’in davranışlarına bakarak bir değerlendirme yapacak olursak “evet kesebilir” diyebiliriz. Çünkü Rusya büyük devlet gibi değil devlet gibi bile davranmıyor. Kırım’dan gelen haberlerden de biliyoruz Putin tam da Stalin özentisi içerisinde, 2nici Stalin olma sevdasında. Rusya gazı keserse, “güvenilmez devlet, antlaşmalara sadık kalmayan devlet” olarak daha çok rezil olacak, karizması daha beter çizilecektir.

       

         Ancak Rusya’da hala aklıselim düşünenler varsa, birileri Putin’e “ne yapıyorsun sen” diyebilecek birileri varsa, Rusya asla Türkiye’ye pompaladığı gazı kesmeyecektir. Belki biraz aksaklıklar çıkartacaktırlar ki bu durum dahi kendi kuyularını kazmaları anlamına gelir. Rusya gaz ihracatının yüzde 55 ni Türkiye’ye yapıyor. En küçük sıkıntıda Türkiye bu sarmaldan kurtulmak isteyecektir.

 

        Putin’in Türkiye’yi tehditleri hiçbir anlam ifade etmiyor, gerginliğin devamı dahi Rusya’yı uçuruma sürükler…

        Rusya; siyasi, askeri ve ekonomik olarak Türkiye’den daha güçlü değildir. Siyasi olarak, dünyada yalnızlaşan bir Rusya’dan bahsedebiliriz. ABD ve Avrupa ülkeleri güçlü bir Rusya istemezken, daha önceki yıllarda Sovyetler Birliği tarafından canı yanan ülkeler de Rusya’nın Türkiye tarafından burnunun sürtülmesine adeta bayram ediyorlar. Ayrıca, Ukrayna ile savaş hali sürüyor ve Rusya içerisinde pek çok özerk bölge bağımsızlık için fırsat kolluyor. Şu ana kadar benim bildiğim iki devletçik Rusya’ya destek verdi; Yunanistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, aslında bunlara İran’ı da katabiliriz. Oysa; ABD’leri, NATO ve Avrupa Birliği, Türk Cumhuriyetleri ve pek çok İslam ülkelerinden Türkiye’ye tam destek geldi.

       

        Ekonomik olarak da Rusya’nın durumu içler acısı… Ben Bernanke'nin Mayıs 2013'teki 'normalleşme' açıklamasından bu yana Rublenin dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 110'u bulurken, ülkeden 3 yılda kaçan para 300 milyar $'a yaklaştı. Son açıklanan verilere göre Rus ekonomisi Ocak-ekim döneminde yüzde 3.7 küçüldü. Düşen petrol fiyatları ve Batı’nın uyguladığı ambargo bu daralmada etkili oldu. Sudi Arabistan petrolün varilini 9 dolara mal ederken, Rusya 45 dolara mal ediyor. Bu da demek oluyor ki, petrol fiyatları düştükçe Rusya’nın zararları katlanacaktır. Ukrayna krizi neden0iyle ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından uygulanan yaptırımlar ve bütçesinin yarısını elde ettiği petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki sert düşüş nedeniyle Rus ekonomisi geçen yıldan bu yana ekonomik krizle boğuşuyor. Uçak düşürülmesi hadisesinden bu yana rublenin önemli ölçüde değer kaybettiği de görülüyor.

       

         Rusya, en pahalı gazı Türkiye’ye satarken, gıda ihtiyacını Türkiye’den çok ucuza ithal ediyor. Rusya ile ticaretin kesilmesi halinde, Türkiye’nin zararı başlangıçta 1-2 milyar doları geçmeyecektir ancak ileriki yıllarda bu durum ülkemizin menfaatine bile olabilecektir. Hâlbuki Rusya’nın yıllık zararı en az 20 milyar dolar seviyelerinde olacaktır.

         

        Askeri olarak, silah üstünlüğü olmasına rağmen silahaltında tuttuğu muharip gücü yani asker sayısı denktir. Ancak NATO’nun, Avrupa’nın ve başta Azerbaycan olmak üzere Türk Cumhuriyetlerinin desteğini yanına alan Türkiye daha avantajlı bir konumdadır. Aslında Rusya’nın Suriye’de deli saçması yaptığı hava bombardımanları dahi, 3-5 ay sürdüremeyeceği biliniyor.

 

         Rus- Türk Savaşı, Rusya’nın ve Putin’in sonu olur.

        Savaş olmasını temenni etmeyiz elbette. Savaşta kazananın da kaybettiğini biliyoruz. Ancak kim daha zararlı çıkar diye bakıldığında, Sovyetler Birliğinden sonra Rusya’nın da parçalanacağını, 8-10 yeni bağımsız devletin kurulacağını öngörebiliriz. Türkiye de Ekonomik olarak çok zarar görecektir fakat savaş kaçınılmaz olduğunda kaçmak, daha büyük felaketleri getireceğini de bilmek gerekir. Kıbrıs’a çıkartma yaptığımızda da Türkiye ekonomik darboğaza girdi ve uzun yıllar kendini toparlayamadı. Bazı savaşların sonunda, kazanan ülkeler için dahi birkaç neslin çok büyük sıkıntılar çekmesinin kaçınılmaz olacağını biliyoruz. Ama gelecek nesiller için hayırlı olması da muhtemel olamaz mı?

       

         Son not; Rus savaş uçağının düşürüldüğü tarihten bu güne kadar Türkiye, devlet hatta büyük devlet olma tepkisini vermiştir. Bir tek açıklamaya takıldım; “Uçağın Rus uçağı olduğunu bilmiyorduk….”  Yine de, ABD’leri ve Avrupa’nın çıkarları açısından, “Türk-Rus Savaşının” işlerine geleceğini bilmek gerekiyor. Musul’a asker sevkiyatını ayrı değerlendireceğiz ama şimdilik, “aman dikkat” diyelim, bir “dikkat” de Türkiye’deki Putincilere diyelim.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları