
Bir kez daha muhalefet olmayı başardılar!
Cemal İncesoyluer
- 1355
7 Haziran seçimlerini hakkıyla okuyamayanlardan 1 Kasım seçimlerini okumalarını bekleyemeyiz.
Nitekim, parti liderlerinin ilk açıklamalarında da bunu görüyoruz.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun mahut ilk açıklaması, “Oyumuzu artık ama demiyoruz, milletvekili sayımızı çoğalttık ama söylemiyoruz” diyor ve ekliyor, “Ama başarı iktidar olmaktır.”
Yani başarısızım ve gereğini yapacağım diyor mu?
Hayır demiyor, çünkü gereği istifa etmek veya gerçek mana da halkla aralarına koydukları oligarşik mesafeyi kapatmak adına öz eleştiri yapmaktır.
Yapıyor mu, yapacak mı?
Hayır, yapmayacaklar.
Zaten, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ilk açıklamasındaki tema, istifanın söz konusu olmadığı, elinde kalan kurmaylarında görevlerinin başında olduğu şeklindeydi.
Malum, MHP’nin iki genel başkan yardımcısı, genel sekreter yardımcısı ve meclis başkanvekili meclise giremedi.
Sosyal medyaya yansıyan bir söylentiye göre, CHP lideri Kılıçdaroğlu Gürsel Tekin’in istifasını istemiş. Aldığı cevap kimsenin sırrı değildi. Gürsel Tekin Kılıçdaroğlu’na, “İstifa etmesi gereken sizsiniz, çünkü genel başkan olan sizsiniz” demiş.
1 Kasım seçimlerinin tek kazananı AK Parti’dir.
Bu seçimde “kaybedenler kulübünün” üyesi bir hayli çoğaldı.
CHP kaybetti, üstelik yeniden kurultay sürecine girecek gibi.
MHP kaybetti, üstelik Meral Akşener, Ümit Özdağ, Koray Aydın ve Sinan Oğan’ın genel başkanlık için harekete geçmesi bekleniyor.
HDP kaybetti, üstelik bundan sonra devletin masasında artık bir sandalyesi olmayacak.
Cemaat kaybetti, üstelik halk nezdinde bir potansiyelleri olmadığı anlaşıldı.
Medya baronları kaybetti, üstelik yapacakları haberler, atacakları manşetler, yazacakları yazılarının halk cihetinde artık hiçbir esemesi okunmayacak.
“Halka rağmen halk için” diyen zihniyet, AK Parti’nin yeniden diriliş hamlesiyle tamamen yerle yeksan oldu.
2002 yılında “sessiz devrim” ile gelen AK Parti, yeni dönemde açık, net, kararlı bir yürüyüşün adıdır.
Ne var ki, diğerleri “Bir kez daha muhalefet olmayı başardılar!”
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir başarıya tanıklık edemezsiniz.
9 Eylül 1923'te kurulan CHP, 1950 yılından bu yana 65 yıldır tek başına iktidar olamadı. Ancak, bir takım koalisyon hükümetlerinde yer aldı.
9 Şubat 1969’ta kurulan MHP, 46 yıldır tek başına iktidar olamadı. Tıpkı CHP gibi, bir takım koalisyonlarda yer almakla yetindi. En son 2002 tarihine kadar süren DSP-ANAP-MHP koalisyonundayken, girdiği seçimde baraj altında kalmıştı.
2002 yılından 2012 yılına kadar AK Parti’nin en büyük destekçisi olan Gülen Cemaati, “Kağnı gölgesini kendi gölgesi” sanarak bir savaş başlattı ve toplumda önemli bir karşılığı olmadığı anlaşıldı. Üfürmesiyle, CHP ve MHP’yi ikna etti ama sanırım cemaatin tabansızlığını onlarda anladı.
7 Haziran seçim sonuçlarını en iyi okuyan, halkın mesajını en iyi anlayan, vaatlerde insana dokunan hiçbir maddenin olmadığını fark eden AK Parti, 1 Kasım seçimlerine bu eksikliklerini tamamlayarak girdi. Bu sonuç, halkı anlamanın, halkın ikazını özümsemenin sonucudur.
Halka tepeden bakan, “göbeğini kaşıyan adam ve bidon kafalı” diyenler, kaybedenler kulübünün daimi üyeleridir. Elitist, ülkenin her alanında oligarşi yapılanma, bu sefer kesin bir şekilde halka yenildiler.
Abdülkadir Selvi’nin şu cümleleri, aslında 1Kasım seçimlerinin sebep-sonuç ilişkisini de çok güzel ifade ediyor. Selvi diyor ki: “2013 yılı Mayıs ayında üçüncü havaalanının ihalesi gerçekleşti, üçüncü köprünün temeli atıldı, nükleer santral konusunda Japonya ile 22 milyar dolarlık yatırım anlaşması yapıldı. Çözüm sürecinde PKK'nın geri çekilmesi başlamıştı. Eski Türkiye'nin tasfiye edilip, yeni Türkiye'nin inşa sürecine geçilmişti.
Ancak eski Türkiye'nin tasfiyesini engellemek isteyen güçler Gezi süreciyle birlikte sokakları harekete geçirdi. Buna 17- 25 Aralık'ta paralel yapı, son 1 yıl içerisinde ise PKK-HDP muhalefeti de eklendi. Böylece Yeni Türkiye'nin inşasına izin vermeyenler bir “Cephe” oluşturdu. 2013 yılı Mayıs ayından bu yana eski Türkiye'nin kodları harekete geçti, “Cephe savaşları” dönemine girdi.”
ÖZGÜL AĞIRLIĞI OLAN SİYASETÇİ
Bu süreç içerisinde görüldü ki, siyaset literatürüne Bülent Arınç tarafından monte edilen “özgül ağırlığı” kavramını hakkıyla sahip olan isim, Tuğrul Türkeş’tir. Kendisinin bir “özgül ağırlığı” vehmine kapılanlar, sanırım AK Parti’nin aldığı yüzde 49.5’lik oranla gerçeklerle yüzleşecektir.
Tuğrul Türkeş hakkında, MHP’nin üst düzey yöneticileri terbiye sınırlarını da zorlayan hakaretler yaptılar. MHP lideri Bahçeli, “Dağdan bir kuş kalkarsa…” diye başlayan cümleler kurdu. Sosyal medyada Yıldırım Tuğrul Türkeş’in cevabı dün geldi, “Dağdan kalkan kuş, dağı götürdü…”
Türkeş’in hem bir özgül ağırlığı, hem de ülkücüler nezdinde ciddi bir karşılığı olduğunu anlıyoruz. Türkeş’i itibarsızlaştırma çabaları, hedefe ulaşamadı. Başbuğ’un oğluna reva görülen hakaretler, en başta ülkücüler ve toplum vicdanında onay alamadı.
1 Kasım seçim sürecinde komplo teoriler arasında yer alan ve Bahçeli tarafından dile getirilen beşinci partinin, aslında MHP olduğu da ortaya çıktı. Belki, AK Parti’nin bölüneceğine dair bir hayal dile getirilmişti ama, MHP’nin kaybettiği bu oyların AK Parti’yi gittiği görülürken, kastedilenin MHP olduğu anlaşıldı.
GÖBEĞİNİ KAŞIYAN ADAMLAR
AK Parti’ye oy verenlere hakaretler devam ediyor.
Seçim akşamı, sonuçlar önlerindeki laptoplarda ortaya çıkmaya başlayınca renkten renge girenler, AKP diye başladıkları cümlelerini AK Parti’yi çevirdiler. Halk tv’de küfür seansı yapanlar, çıkardıkları gazete de hala AK Parti’ye oy verenlere hakaret ediyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun balkon konuşmasındaki mesajları sarihtir.
AK Parti’ye oy vermeyenlere yönelik söylediği sözler, toplumsal barış adına önemlidir.
Davutoğlu, “Bu seçimin kaybedeni yoktur. Bütün Türkiye, 78 milyon kazanmıştır” derken, aslında 7 Haziran’dan çıkarılan derslerin retoriklerine öykünüyor.
“Göbeğini kaşıyan adam ve bidon kafalı” aşağılanmasına muhatap olan halk, 1 Kasım seçimlerinde bir kez daha cevap verdiler.
Ve bir kez daha muhalefet olmayı başaranlar; salt siyasi oluşumlar değil.
Yukarda saydıklarım, kısaca kaybedenler kulübünün daimi üyeleridir.
AK Parti’nin bu ikinci yeni döneminde, kucaklayıcı bir dil kullanılmalıdır. Kibrin, ucubun ve şımarıklıkların olmadığı AK Partili siyasetçi profiline ilişkin beklentimiz, aynı zamanda 7 Haziran seçimlerinden çıkarılan dersinde özetidir.
İkincisi, Türkiye’nin yeniden inşası, zihni devrimin yeniden startı, toplumsal kalkınmanın toplumsal barışla birlikte dizaynıyla, yarınlara umutla bakabiliriz.
Dünde kalanlar ve hep düne uyananlar, bu ülkenin geleceğine ilişkin bir katkısı olamaz.
AK Parti yeniden değişimin öncüsü oldu.
Değişeme direnenler, ülkenin geleceğine dair siyaset üretemeyenlere dersi halk verdi, bundan sonra ki süreçte de verecektir. Artık baraj sorunu, salt HDP’nin kabusu değil, MHP’nin de böyle bir sorunu var.