Cemal İncesoyluer

Köpeklerin havlaması bulutlara zarar vermez!

Cemal İncesoyluer

  • 1441

 

Bu sözün müellifi gazeteci yazar Mustafa Çelik’tir. 

Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya’nın Hakk'a yürümesi üzerine yazdığı yazıdaki bir cümlede kullanmış.  

O zamanki ismiyle Vakit Gazetesinde (1993-1995) Yazıişleri Müdürüm’dü merhum Hasan Karakaya. 

Ondan çok şey öğrendim, mesleki açıdan. 

Ölenleri, ardından hayır ile yad etmek, İslam öğretisinin temel esaslarından olmasına rağmen, “Paralel Yapının” lejyonerleri, Hasan Abi'nin ölümüne bir zil takıp oynamadıkları kalmış. 

Sanırım Mustafa Çelik bu malum güruh için söylemiş olmalı… 

Evet, “Köpeklerin havlaması bulutlara zarar vermez” muhteremler. 

Hasan Karakaya, son umresini yapmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın heyetinde Kabe’nin içinde iki rekat şükür namazı kılmak da nasip olmuş, muazzez peygamber Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ın mübarek Ravza-ı Mutahharasında teheccüd namazını da eda ettikten sonra, otelinde tertemiz ruhunu teslim etmiştir. 

İmreneceğimiz, gıpta edeceğimiz bir ölüm takdir edilmiş. 

Yıllardır Müslümanların parya olduğu bu ülkede, yalınkılıç sözcü olmuş bir yağız yiğidin adıdır: Hasan Karakaya…

Aslında, yalnız değil. 

Çünkü, Mustafa Karahasanoğlu Vakit gazetesini kurarken; Müslümanlara yapılan zulümleri dert edinecek bir yayın çizgisini belirleyerek yola koyulmuştu. Zaten, Vakit Gazetesinden önce haftalık olarak çıkardığı Cuma Dergisinde bu çizgi net ortadaydı. 

Gerek Cuma Dergisi, gerekse Vakit Gazetesinde mevcut çizgiyi tercih eden Mustafa ve Ali İhsan Karahasanoğlu kardeşler, kendilerini adeta Müslümanlara yapılan her zulmü, her haksızlığı bir paratoner gibi üzerlerine çekmeyi bilerek-isteyerek ilke edinmişlerdi. 

Mustafa Karahasanoğlu’nun bu geri adım atmaz, haksızlığa boyun eğmez, İslam ve Müslümanlara yapılacak her kötülüğe misliyle cevap verme gibi bir üslup belirlemesiyle; Hasan Karakaya ismi de, bu çizginin sadaret makamındaki serdarı olmasıyla “iman ortaklığı” kuruldu. 

Karakaya, salt yazar ve yayın yönetmeni değil, bir dava adamıydı. 

Kendisine has sert üslup, aslında bir derdinin tezahürüydü. 

Hasan Karakaya’nın derdi vardı ve bu dertle yaşadı, tertemiz de Hakk'a yürüdü. 

Hep çalıştı. Bu mesleği iliklerine kadar hissederdi. Mesai mefhumu yok derken, gerçekten Hasan Abi'nin mesaiye dair bir algısı yoktu. Saatler onun için gazetenin yetiştirilmesi ve namaz vakitlerinden ibaretti. Gazeteleri, haber portallarını taramasının başat sebebi, Müslümanlara ve İslam’a yönelik saldırıların olup-olmadığına yönelikti. 

Bu çizgisi ve yiğit duruşları nedeniyle aldıkları maddi-manevi cezalardan ötürü Mustafa Karahasanoğlu, alnını dahi kırıştırmazdı. 

Karakaya’nın yazılarına yansıyan sert üslup, kendisiyle oturup konuştuğunuzda zerresini göremezsiniz. Sakin, neşeli, esprili bir adamdır Hasan Abi. 

Yazılarına yansıyan o mahut öfke, tıpkı Hazreti Ali’nin cenk meydanında yere düşürdüğü bir müşrikin yüzüne tükürmesi üzerine öldürmekten vazgeçmesi gibi, şahsi değildi. Öfkesi, sertliği, dilinin vuruculuğu, kelimelerinin yaralayıcılığının tek sebebi İslam ve Müslümanlara yapılan alçak saldırılara tahammülsüzlüğünden kaynaklanıyordu. Haklı sebepleri vardı. 

Cesurdu. Gözü karaydı. 

Cüssesiyle cesareti arasında bir ilinti kurmanız mümkün değildi. 

Sorgulandı, yargılandı, zindanlara konuk edildi. 

Ama hiçbir zaman “Haksızlık karşısında susan şeytan” olmadı. 

Sadece ülkemizin coğrafyası değil, bütün İslam coğrafyasının değerli bir kaybıdır, Hasan Karakaya…

58 yıllık ömrüne baktığınızda, 40 yıllık kamil bir mücadeleyi görürsünüz. 

Dile kolay sapmadan, savrulmadan, dimdik ve cesur bir duruştur bu. 

Varsın, Karakaya’nın imrenilecek ölümüne sevinsinler. 

Varsın, "keskin bir kılıçtan kurtulduk" diye zil takıp oynasınlar. 

Varsın, münafık güruh ile müşrik cephe Karakaya’nın kutlu ölümünde buluşup, ellerini ovuşturup dursunlar. 

Sözünün ve yazısının heybetinden ölüm dahi korkarken, her fani gibi bir davet üzerine gitmiştir, Hasan Abi. 

Bu davet, hepimize bir gün yapılacak. 

Kimimize yaşımızın gereği, kimimize takdir edilen bir yaşta. 

Ama herkes biliyor ki, sadece Hasan Karakaya ölmüş değil. 

Öleceğiz elbette, Allah bizlere de Hasan Abi gibi bir ölüm takdir etsin. 

Hasan Abi'ye Allah’tan rahmet diliyor, başta ailesi ve Mustafa Karahasanoğlu olmak üzere sabr-ı cemil niyazımla birlikte, bütün Türkiye’ye başsağlığı dileklerimi iletiyorum. 

Yazarın Diğer Yazıları