PKK VE MARKSİST-LENİNİST İDEOLOJİ
Adem Taflan
- 34188
Tarihin en eski yerleşim yerlerinden birji olan ve asırlardır süren onlarca hâkimiyet mücadelesine sahne olan Güneydoğu toprakları, yetmişli yıllardan sonra tarihinde hiç karşılaşmadığı yeni bir durumla yüz yüze gelmeye başlamıştı. Muhafazakâr kimliğiyle bilinen Güneydoğu halkı, bu tarihlerde kendileri için mücadele ettiğini söyleyen ancak kendisiyle ciddi bir doku uyuşmazlığı bulunan sol hareketlerle tanışmaya başladı.
1977 yılında sözde "Marksist ve Leninist" ideoloji için Türkiye'nin batısında mücadele eden Haki Karerve Halil Cavgun burada tutunamayacaklarını anlayınca ne hikmetse Güneydoğu Anadolu'da sözde "Kürt özgürlük mücadelesi”ni başlattılar. Bu yönelimin ASALA’nın bitirildiği döneme gelmesi de çok manidardır. Bu sözde hareketi başlatan kimselerin kendileri de ne hikmetse bu bölgeden de değillerdi. Hareketlerinin merkezinde "Marksist ve Leninist "ideoloji vardı.
Bölgede kendini göstermeye başlayan bu ideolojik hareket 1977 senesinden sonra PKK olarak kendini evirmeye başlamıştı. Özellikle büyük şehirlerde üniversite okuyan ve laik bir eğitimden geçen gençlerin kendi kültürel değerlerinden uzaklaşarak tamamen sol bir dünya görüşüyle Kürt milliyetçiliğini harmanlamaları hareketin iticini gücünü oluşturuyordu.
Bu grubun kendini konumlandırdığı yeni durumda PKK ismi yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Bunu bizzat sözde hareketin öncülerinden Mazlum Doğan'ın, 1979’da Haki Karer'in öldürülmesi olayıyla ilgili yazdığı makalede görebiliyoruz. Ayrıca söz konusu makalede Kürt halkının "Ortaçağ karanlığı"ndan gelen dinamiklerle köleleştirildiği ifadesinin bulunması da laik ve sol bir dünya görüşüne sahip bu grubun bölgenin kadim değerlerine nasıl baktığını da ortaya koyar.
Biraz açacak olursak diğer din ve peygamber düşmanı ateist anlayışlarda olduğu gibi Efendimiz dönemi, bu anlayışa sahip grup tarafından da "Ortaçağ karanlığı " olarak tanımlamaktadır. İşte PKK bu sakat ideologların bir çocuğudur. Daha da doğrusu "Büyük İsrail" devletine giden yolun kaldırım taşıdır. Esasen Güneydoğu Anadolu bölgemizde bugün yürütülen mücadele; kendini Hira’nınvahyinde bulan bir medeniyetin çocuklarıyla, sözde "Kürt Halkının Özgürlük" mücadelesi gibi kendini pazarlamaya çalışan ancak aslında "Marksist ve Leninist "bir ideolojinin peşinde koşanların mücadelesidir.
Peki, bu mücadelenin sonucunda neler olacak? Güneydoğunun çocukları ya kendileri gibi Hira’nın vahyiyle" beslenen Anadolu çocuklarının yanında yer alacak -tarih boyunca olduğu gibi- ya da "Marksist/Leninist "ideolojinin peşindekoşarak ve ne olduğu belli olmayan bir yolun yolcusu olarakAnadolu kardeşliğine en büyük zararı verecek, hatta sonuç itibariyle bununla kalmayarak " Büyük İsrail " hedefine giden bir yolun kaldırım taşı olacak.
Kendilerini bir tercihin kavşak nokatasında bulanlar için iki seçenek var: Ya al yıldızlı bayrak ya da Marksist-Leninist kızıl bayrak. Asırlarca dinin özünden beslenerek kültürünü bununla yoğuran Günydoğu’nun çocukları bunlardan birini tercih edecek.
Hangisiyle gömülmek isterseniz bu necip millet sizi onunla gömecek.