
22. Bediüzzaman ismi nasıl verilmiştir?(5)
Dr. Vehbi Kara
- 632
23. İstanbul'da yirmi bine yakın Kürt’ü, hamal ve gafil ve safdil oldukları için siyasetçilerin aldatmasından korkarak toplantı yerlerini ve kahvelerini gezmiş anlayacakları şekilde meşrutiyeti onlara telkin etmiştir. İstibdatın, zulüm ve tahakküm olduğunu meşrutiyetin ise adalet ve şeriat olduğunu söylemiştir. “Eğer Padişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa Peygambere tâbi olmayıp zulmedenler, padişah da olsalar haydutturlar” diyerek asıl düşmanımızın cehalet, zaruret, ihtilâf olduğunu ikna ederek anlatmıştır. Bu üç düşmana karşı san'at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edilebileceğini ve terakkiye sevk eden hakikî kardeş olarak Türkleri gördüğünü ifade etmiştir.
24. Husumette yani düşmanlıkta fenalık olduğunu, “husumete vaktimizin olmadığını söylemiştir. İşte o hamalların, Avusturya'ya karşı boykotları Avrupa'ya karşı ekonomik savaş açmaya sebebiyet vermiştir.
25. Avrupa, bizdeki cehalet ve taassup müsaadesiyle, şeriatı (hâşâ) istibdada müsait zannettiklerinden, nihayet derecede kalben üzülmüş idi. Onların zannını tekzip etmek için, Meşrutiyeti herkesten ziyade şeriat namına alkışlamıştır. Lâkin yine korkmuş başka bir istibdat tekrar o zannı tasdik eder diye, ne kadar kuvveti varsa Ayasofya Camiinde meb'usana hitaben feryat etmiş demiştir ki: “Meşrutiyeti, meşruiyet ünvanı ile telâkki ve telkin ediniz. Tâ yeni ve gizli ve dinsiz bir istibdat, pis eliyle o mübareği ağrazına siper etmekle lekedar etmesin. Hürriyeti, âdâb-ı şeriatla takyid ediniz. Zira câhil efrad ve avâm-ı nas kayıtsız hür olsa, şartsız tam serbest olsa, sefih ve itaatsiz olur. Adalet namazında kıbleniz dört mezhep olsun. Tâ ki namaz sahih ola” Meşrutiyet nizamının ehlisünnetin dört mezhebine uygun olduğunu dâvâ etmiştir.
26. Gazetelerde ikazlar yaparak gazetecileri uyarmıştır. Demiştir ki: “Ey gazeteciler! Edipler edepli olmalı; hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddib olmalı. Ve onların sözleri, kalb-i umumî-i müşterek-i milletten bîtarafane çıkmalı. Ve matbuat nizamnamesini, vicdanınızdaki hiss-i diyanet ve niyet-i hâlisa tanzim etmeli”.
27. Defalarca isyan ve kalkışmayı önlemiştir. Korkarak halkın siyasete karışarak asayişi ihlâl etmesine karşı uygun lisan ile heyecanı teskin etmiştir. Bayezid'de talebenin içtimaında ve Ayasofya mevlidinde ve Ferah Tiyatrosundaki heyecana yetişmiş bir derece heyecanı durdurmayı başarmıştır.
28. İttihad-ı Muhammedî (a.s.m.) namıyla bir cemiyet teşekkül edilince korkarak bu mübarek ismin altında bazılarının suiistimallerini önlemeye çalışmıştır. “Bu isim umumun hakkıdır, tahsis ve tahdit kabul etmez” diyerek fenalıkları önlemiştir.
29. Sultan Selim' Han’a biat ettiğini söyleyerek “ittihad-ı İslâm” fikrini kabul etmiştir.
30. Askerlerin siyasete karıştığını görüp engel olmaya çalışmıştır. Bir gazetede yazarak: “Şimdi en mukaddes cemiyet, ehl-i iman askerlerinin cemiyetidir. Umum mü'min ve fedakâr askerlerin mesleğine girenler, neferden seraskere kadar dâhildir. Zira ittihad, uhuvvet, itaat, muhabbet ve ilâ-yı kelimetullah, dünyanın en mukaddes cemiyetinin maksadıdır. Umum mü'min askerler tamamıyla bu maksada mazhardırlar. Askerler merkezdir. Millet ve cemiyet onlara intisap etmek lâzımdır. Sair cemiyetler, milleti, asker gibi mazhar-ı muhabbet ve uhuvvet etmek içindir” diyerek askerlerin siyasetten uzaklaştırmıştır.