Dr. Vehbi Kara

Cumhurbaşkanı Erdoğan bize ne kazandırdı?

Dr. Vehbi Kara

  • 679

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevleri esnasında ülkemize ve alem-i İslam’a çok büyük hizmet etmiş olan Erdoğan’ın yapmış olduğu icraatlar sayfalara sığmaz. Bunları yazmakla bitiremeyiz. Lakin bana göre en büyük iyiliği içimize yerleştirilen yeis yani karamsarlık duygusunu yıkıp atmış olmasıdır.

Kuran’da “la taknetü min Rahmetillah” yani “benim rahmetimden ümidinizi kesmeyin” diye emreden Rabbimize itaat etmeyerek yeis denilen çok kötü bir hastalığa tutulduk. Öyle ki bu hastalı bulaşıcı hastalıklar gibi sadece ülkemizi felakete düşürmedi bütün İslam ülkeleri bu dehşetli hastalıktan mustarip hale geldi.

İşte bütün Müslümanlara hatta dünyaya örnek olacak şekilde ortaya çıkıp zalime zulmünü haykıran bir lider gördük. “Dünya beşten büyüktür” diyerek yıllarca Batılı emperyalistlerin baskısı altında kalan milyarlarca insan Cumhurbaşkanımızı alkışlıyor ve kendisine dua ediyor.

Elbette 15 Temmuz 2016 darbesinde ABD öncülüğündeki FETÖ unsurları mağlup olacaklardı. Çünkü o kadar çok dua ediliyordu ki!. Bu duaların Gafurur Rahim olan Allah katından dönmesi karşılık bulmaması düşünülemez. Ne kadar tuzak hazırlasalar, fitne işinde Şeytanları dahi utandıracak planlar yapsalar dahi Allah Erdoğan’ı onların tuzağına düşürmüyor. Girdiği her seçimi kazanan ve savaştığı bütün güçleri mağlup eden Erdoğan’ın başarılarını sebepler arasında arayarak bulmak mümkün değildir. Allah’ın inayeti sayesinde muvaffak oluyor hata yapsa dahi sonucunda başarı kazanıyor.

Erdoğan öncülüğünde sadece ülkemizde yaşayan insanlar değil bütün Müslümanlar büyük bir özgüven kazandılar. Bunu bizzat Lübnan’ın sayda şehrine gittiğimde görmüştüm. Erdoğan’ın ziyaretinden aylar sonra dahi dükkanlarda ayyıldızlı bayraklarımızla beraber Erdoğan posterleri duruyordu. Bizim Türkiye’den geldiğimizi duyan esnaf ve halk hemen söze başlıyor hatta unutmadıkları Türkçe sözcüklerle Erdoğan’ı övüyorlardı. Gemi kaptanı olarak yaptığım bu yolculuğu hala unutamıyorum.

İşte Erdoğan’ın yaptığı en büyük iyilik bizi kanser hastalığı gibi ölüme sürükleyen yeisi ve karamsarlığı ortadan kaldırmasıdır. Öyle ki 5 yıldan beri devam eden Suriye savaşında Türk ordusunun savaşa dahil olması ile birlikte zaferler zaferleri kovalamakta Suriyeli mücahitler başarıdan başarıya koşmaktadırlar. DAEŞ’e karşı Cerablus’un alınması ile başlayan süreç hızlanmış Hama’nın kuzeyinde başlayan harekat ile beraber mücahitler bir çok cepheyi yararak zalim Esed askerlerini perişan etmiştir. Hama şehri neredeyse düşmek üzeredir. Eğer Hama düşerse Halep ikmal yolu da kapanacak ve savaşın sonu gelecektir.

Suriye’deki mücahit direnişi emsalsizdir. Kıyamete kadar dillere destan olacak bu kahramanlığı bir başka yazıya bırakarak yeis denilen hastalığı ve meydana getirdiği kötülükleri anlatmaya çalışayım. Önce Kuran ayetlerinden başlayalım:

"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü ALLAH bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok mağfiret edici, çok merhamet edicidir." (Zümer, 39/53).

"Ey mü'minler! Hep birden, bütün günahlarınızdan ALLAH'a tövbe ediniz ki, felaha, kurtuluşa eresiniz." (Nûr, 24/31).

Bediüzzaman Said Nursi Şam’da Emeviye Camiinde vermiş olduğu hutbede bakın bu hastalığı nasıl ifade etmiş:

"Yeis, ümmetlerin, milletlerin 'seretan' denilen en dehşetli bir hastalığıdır. Ve kemâlâta mâni ve “ene inde zannı Abdi bi” hakikatine muhaliftir; korkak, aşağı ve âcizlerin şe’nidir, bahaneleridir. Şehamet-i İslâmiyenin şe’ni değildir. Hususan Arap gibi nev-i beşerde medar-ı iftihar yüksek seciyelerle mümtâz bir kavmin şe’ni olamaz. Âlem-i İslâm milletleri Arabın metanetinden ders almışlar. İnşaallah, yine Araplar ye’si bırakıp, İslâmiyetin kahraman ordusu olan Türklerle hakikî bir tesânüd ve ittifak ile el ele verip Kur’ân’ın bayrağını dünyanın her tarafında ilân edeceklerdir."   

"Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki, âlem-i İslâmın kalbine girmiş. İşte o yeistir ki bizi öldürmüş gibi, garpta bir-iki milyonluk küçük bir devlet, şarkta yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke hükmüne getirmiş. Hem o yeistir ki, yüksek ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-ı şahsiyeye nazarımızı hasrettirmiş. Hem o yeistir ki, kuvve-i mâneviyemizi kırmış. Az bir kuvvetle, imandan gelen kuvve-i mâneviye ile şarktan garba kadar istilâ ettiği halde, o kuvve-i mâneviye-i harika meyusiyetle kırıldığı için, zâlim ecnebîler dört yüz seneden beri üç yüz milyon Müslümanı kendilerine esir etmiş. Hatta bu yeisle, başkasının lâkaytlığını ve füturunu kendi tembelliğine özür zannedip neme lâzım der, 'Herkes benim gibi berbattır' diye şehamet-i imaniyeyi terk edip hizmet-i İslâmiyeyi yapmıyor."

"Madem bu derece bu hastalık bize bu zulmü etmiş, bizi öldürüyor. Biz de o kàtilimizden kısasımızı alıp öldüreceğiz.   “la taknetü min rahmetillah” kılıcıyla o yeisin başını parçalayacağız. “Ma la yüdrekü küllühu, la yütrekü küllühu..” yani “tamamı yapılamayan bir hayrın tamamının da terk edilmesi gerekmez!..”  hadisinin hakikatiyle belini kıracağız inşaallah."

"Sıkıntı sefahetin muallimidir. Yeis dalâlet-i fikrin, zulmet-i kalb ruh sıkıntısının menbaıdır." Ve yine "Yeis, mâni-i herkemâldir. 'Neme lâzım, başkası düşünsün.' istibdadın yadigârıdır." Bediüzzaman’ın yeis hakkındaki sözleridir.

Rabbim Bediüzzaman ve Erdoğan gibi İslam mücahitlerinden razı olsun, vesselam…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları