Av. Gürbüz Yüksel

İstismar mağduru çocukların sosyal medyada damgalanması

Av. Gürbüz Yüksel

  • 1262

“Şüyuu, vukuundan beter” bu eski bir deyiş. Yani, gerçek olmayan bir vakanın dilden dile dolaşması ve yayılması, gerçek olmasından daha zararlıdır anlamında söylenir. Bazen farkında olmadan bu hatayı yapıyoruz. İşin aslını araştırmadan sorgulamadan ve doğrulamadan bilinçsizce yaptığımız paylaşımlarla maalesef insanlara zarar verebiliyoruz.  Bu yazımda geçen haftalarda kamuoyunu çokça meşgul eden ve “Elmalı hadisesi” diye bilinen istismar olayı ile ilgili sosyal medya paylaşımlarına değinmek isitiyorum.

Son “Elmalı” olayında gördük ki istismarı kınamak adına yaptığımız detay paylaşımlarla istismar mağduru çocukların mahrem kalması gereken kişisel özel bilgilerini sosyal medya üzerinden afişe etmek suretiyle onları lekeledik, damgaladık ve bu şekilde onlara daha çok zarar verdik. Kaş yapalım derken göz çıkardık!

TDK sözlüğünde istismar, “biri ya da birilerinin iyi niyet ve düşüncesinin kötüye kullanılması, sömürü veya sömürülme” şeklinde tanımlanmıştır. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ise çocuk istismarını; bilerek çocuğa zarar verilmesi olarak tanımlamıştır. Çocukların sağlıklı kişilik gelişimlerine de zarar veren istismar; aynı zamanda bir “halk sağlığı sorunu” olarak görülmektedir.İstismar mağduru çocukların sosyal medyada damgalanması

Günümüzde çocuk istismarı sadece ülkemizin değil, tüm insanlığın ortak sorunu haline gelmiştir. Dijital teknolojiler ve internet kullanımı yaygınlaştıkça istismar olayları ve istismar mağduru çocuklar da maalesef artmaktadır. Bu sorun çocukların psikolojik, sosyal ve fiziksel yönlerden örselenmelerine, telafisi imkânsız zararlar görmelerine ve ağır travmalar yaşamalarına neden olmaktadır. Burada asıl dikkat çekmek istediğim konu çocuk istismarı vakalarının yazılı, görsel veya sosyal medya aracılığı ile geniş kitlelere yayılması, istismar olaylarına ilişkin ses ve görüntülerin çeşitli platformlarda pervasızca paylaşılmasıdır. İstismar, taciz ve cinsel şiddet gibi konularda haber ve sosyal medya paylaşımı yapan vatandaşların, çocukların da birey olduklarını ve birey olarak yasalarla korunan haklara sahip olduklarını unutmamaları gerekir. Bu paylaşımların aynı zamana hem çocuk haklarına hem de anayasa ile korunan özel hayatın gizliliğinin korunması hakkına aykırı tutum ve davranışlar olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Bilindiği gibi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nda çocuk tanımını yapılmış ve 18 yaşını doldurmayan her birey olgunluk düzeyine bakılmaksızın çocuk olarak tanımlanmıştır. Yine TCK md.103/1’de cinsel istismar kavramından ne anlaşılması gerektiği ile bu suçlara öngörülen cezalara yer verilmiş ve çocuğun fiziksel, cinsel veya duygusal istismara uğraması çocuğa karşı işlenmiş suç olarak düzenlenmiştir. TCK md.77/1-f’de çocuk istismarı insanlığa karşı suçlar kapsamında sayılmıştır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ise çocukların ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı ile ilgili ayrıca düzenlemeler mevcuttur. Çocuk adli süreç boyunca tek bir kez ifade verebilecektir (bazı özel durumlar hariç). CMK md.52/3 uyarınca da mağdur çocuğun tanıklığında sesli ve görüntülü kayıt alınması zorunludur. Bu düzenlemelerdeki amaç, çocuğun yaşadığı bu travmatik olayı tekrar tekrar yaşamamasıdır.

Çocuğa yönelik istismar haberlerinde sosyal medyanın rolünün ne kadar önemli olduğunu son günlerde yaşadığımız “Elmalı hadisesi”nde çok yıkıcı bir şekilde gördük. İstismar mağduru çocuklar afişe edildi, resimler, mektuplar ve ses kayıtları ortalıklara saçıldı, olayla ilgili her türlü detay paylaşıldı, mağdur çocuklar adeta damgalandı.

Damgalama kavramı, sözcük olarak “yara, iz, işaret” anlamına gelmekle birlikte, daha çok “kara leke” anlamında kullanılmaktadır (1). Damgalama kuramının sosyolojideki öncüsü E. Goffman damgalamayı, toplumun bir üyesi olan insanın herhangi bir özelliğinden dolayı yine toplum tarafından itibarının sarsılmasıdır şeklinde ifade eder (2). Damgalanan çocuk özgüvenini kaybeder ve kişisel benliği zarar görür. Damgalama yalnızca damgalanan kişiyi etkilemez, kişinin ailesi ve yakın çevresi de damgalanır (sosyal dışlanma). Yine bir başka sosyolog E. Lemert, olumsuz sıfat takılan kişi belirli bir zaman sonra o rolü benimser ve suça yönelir düşüncesini ortaya atmıştır. Örneğin, öğretmeni birkaç kere yaramazlık yapan bir çocuğu, "kötü çocuk", "baş belası" gibi aşağılayıcı sıfatlarla nitelerse, o çocuğun öğretmen tarafından kendisine verilen rolü oynayacağı ve rolün kabulü halinde ileride büyük ihtimalle o çocuğun suça yöneleceğini ifade etmektedir (3). Bu kuramların yüzde yüz doğru olduğunu söyleyemeyiz ancak yine Anadolu da yaygın olarak kullanılan “Bir kişiye kırk gün deli derseniz deli olur” sözü boşuna söylenmemiştir. Birtakım iyi ya da kötü etiketlemeler zaman içinde insanları biçimlendirip, yönlendirebilir.

Sosyal medyada çocuk istismarına ilişkin haber paylaşımları yapılırken, çocukların psikolojileri, gelecekte kuracakları hayatları ve toplumsal statüleri mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Zira toplum, medyada okuduklarına her zaman inanmaya hazırdır. Bu tür istismar olaylarına ilişkin sosyal medya paylaşımlarında çocukları damgalayacak sansasyonel ifadelerden kaçınılmalı, paylaşımlar sadece doğru bilgiye ve delillere dayanmalıdır.  Mahremiyete özellikle dikkat edilmeli ve çocuk pornografisine malzeme olacak detaylara yer verilmemelidir. Mağdur çocuk veya ailesiyle ilgili görseller -izin alınmadan- kullanılmamalıdır. Konuyla ilgili mahkeme kararı, yazışmalar, ifadeler, otopsi raporu gibi belgeler kamu yararı olmadıkça paylaşılmamalıdır.

Unutmayalım ki dijital ortamda bırakılan izler hiçbir zaman yok olmayacak, bu damgalama çocukların yakasını bırakmayacaktır. Yetişkin olduklarında internette her aramada bu tablo karşılarına çıkacak, ömür boyu bu damga ile yaşamak zorunda kalacaklardır. Elbette ki bu çirkin olaya seyirci kalınmayacak, sessiz kalınmayacak gerekli tepkiler gösterilecektir. Ancak bunu yaparken çocuğun üstün yararını gözetmek ve daha hassas davranmak zorundayız.

Son “Elmalı” olayında gördük ki istismarı kınamak adına yaptığımız detay paylaşımlarla istismar mağduru çocukların mahrem kalması gereken kişisel özel bilgilerini sosyal medya üzerinden afişe etmek suretiyle onları lekeledik, damgaladık ve bu şekilde onlara daha çok zarar verdik. Kaş yapalım derken göz çıkardık!

Av. Gürbüz Yüksel

Bilişim Hukukçusu

 

KAYNAKÇA

1. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/198239

2.Goffman,E.(1963), Stigma:Notes On The Management of Spoiled Identity, ABD: Prentice-Hall, Inc.. 1963:3

3. http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m1997-19973-1094

Yazarın Diğer Yazıları