Cemal İncesoyluer

35 yıllık hazırlık ve kanlı darbe kalkışması!

Cemal İncesoyluer

  • 934

 

FETÖ/PDY paralel yapı oluşumunu anlamak için, çok geriye gitmek gerekiyor. Bunu yaparken de, Şeytan-ül Kebir Fetullah Pensilvani’nin bir zamanlar yakınında bulunan kişilerin anlattıkları ve yazdıkları çok önemli.

Son zamanlarda üç isim, bu konuda çok ciddi iddialarda bulunmuştu. İlk başı çeken ise, Nurettin Veren’dir. Nurettin Veren Fetullahla 1966 yılında ki tanışmasıyla başlayan ve bazı aralara rağmen, uzun sayılacak bir zaman diliminde en yakın isimlerden birisi olması hasebiyle, yazdıkları örgütün şematik yapısı ve işleyişini gözler önüne seriyor.

Diğer yandan, Latif Erdoğan ve Hüseyin Gülerce, bu paralel yapıyı deşifre eden iki isimdir. Nurettin Veren’in son çalışması “Türkiye’nin Kuşatılması” adını taşıyor. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden çok önce yayınlanan bu çalışma, aslında örgütün salt şematik yapısı üzerinde durmuyor, aynı zamanda Fetullahın kişiliğini, çalışma biçimini, psikolojisini, İslam’a bakışını ve Türkiye ile ilgili projesinin çok öncelere dayanan temellerinin nasıl atıldığı da anlatılıyor.

Nurettin Veren’in ifadesiyle, “Türkiye’nin Kuşatılması” gerçekten uzun yıllara yayılmış bir ihanet projesidir. Nurettin Veren bu hareketin kurucularındandır. Fethullah Gülen ile 35 yıl boyunca birlikte hareket etmiştir. Hareketin tüm taktik ve stratejilerinin ilk ağızdan tanığıdır. Nurettin Veren, yaşadıklarını, gördüklerini ve tanıklıklarını bir hareketin anatomisini çıkartarak anlatmaktadır. Bu yönüyle kitap aynı zamanda FETÖ/PDY oluşumunu “içeriden” inceleyen ilk çalışmadır. Kitap sarsıcı, yıkıcı ve tedirgin edicidir. “Toplu hipnoza” karşı bir duruş ve uyarıdır.

35 yıl önce temelleri atılan örgüt, bugünden düne baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti’nin her kurumuna sızarak yerleşti. Nitekim, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde bunu bütün ülke ve 79 milyonluk bir millet olarak gördük. Generaller, profesörler, valiler, yargıçlar, savcılar, polisler, istihbarat ve bilişim merkezleri, medya, eğitim, sağlık alanları derken; birde bakıyorsunuz bütün Türkiye’nin gönlünü okşayan o büyük organizasyon “Türkçe Olimpiyatları” bir gösteri tadında hepimizin evinde, gözyaşları içinde büyüleniyoruz…

Süleyman Demirel’den Kenan Evren’e, Bülent Ecevit’ten Turgut Özal’a, Tansu Çillerden Tayyip Erdoğan’a uzanan liderleri bir şekilde ikna ediyor ve yurtdışındaki okullarla başlayan talepleri bitmek-tükenmek bilmiyor. AK Parti’nin 14 yıllık iktidarında ilk 7 yıl pek sıkıntı gözükmüyor. Hatta, üst üste yapılan iki referandumda Fetulahın “Mezardakilerin dahi kalkıp oy vermesini isterim” sözü, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kafasında oluşmaya başlayan kuşku bulutlarının dağılmasına sebep oluyor. Öyle ya, Şeytan-ül Kebir Fetullah Pensilvani, taa ABD’den bu sözle çok önemli bir katkı veriyor. Böylece, Tayyip Erdoğan’ın kafasındaki ilk kuşkular böylece dağılıyor. İşte, yeniden Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin, İdris Naim Şahin gibi isimlerin gerek hükümette, gerekse parti yönetiminde söz sahibi olması, referandumdan sonraya rastlar.

Özellikle, Bülent Arınç’ın RTÜK ve TRT’den de sorumlu Başbakan Yardımcısı olmasıyla birlikte, çok ilginç bir rastlantıyla, FETÖ/PDY’nin televizyon ve radyoları pıtrak gibi çoğalır. Adeta, nerdeyse her ilde bir televizyonu olacak kadar bir frekans tahsisi söz konusudur.

Zaten, Hüseyin Çelik’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde de, okullar, kolejler, dershaneler ve vakıf üniversiteleri konusunda ilginç bir rastlantıyla depara geçilmişti. Bütün bunlar birer tesadüf olabilir. Ancak, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, bu tür rastlantıları da atlamamak gerekiyor.

Son 1 yıldır Hüseyin Gülerce ile Latif Erdoğan anlattıkları ve yazdıkları dahi, Fetullahın nasıl bir hedefi olduğunu gösteriyordu. Lakin, TSK’nın, Emniyet’in ve Yargının içini böylesine sarmaşık gibi, bir kanser virüsü gibi sardığını tahmin edemedik, asla öngöremedik.

Düşünsenize, Cumhurbaşkanının Başyaveri ve yaverleri, Genelkurmay Başkanının yaveri ve özel kalem müdürü, kuvvet komutanlarının emir subayları, Milli Savunma Bakanının özel kalem müdürü… Hepsi de FETÖ/PDY elemanı çıktı.

Ve acımasızdırlar ve öfke dolular ve kin/nefret içindeler ve gözlerini kan bürümüş…

Fetullahın dini sırrı, kendisini “Mehdi” olarak yansıtmasıdır. “Mehdicilik” İslam coğrafyasının 1200 yıllık temel sorunudur. İslam tarihimizde onlarca mehdinin ortaya çıktığını biliyorum. Bir o kadar da sahte peygamberlerin denemeleri oldu. Hatta, ilk sahte peygamberin Hazreti Muhammed Aleyhisselamın hayattayken ortaya çıktığını tarihi kayıtlardan biliyoruz.

15 Temmuz 2016 darbe girişiminde bulunanların tamamının FETÖ’cü olduğu söylenemez. Bu ihanetin içinde olanların farklı gerekçeleri olabilir. Bütün bunlardan daha önemlisi, Fetullahın hırs, ene/ego, iktidar/muktedir olmak için şeytanla bile işbirliği yapacak tiyniyette olmasıdır.

Tabi bu darbe girişimi ve Fetullahın öne sürülmesinin arkasında, ABD ve bazı AB ülkelerinin olduğunu da söylemek yanlış olmaz. Hele hele İsrail, CIA-MOSSAD bağlantıları mutlaka ortalığa bir bir dökülecektir. İşte o zaman bu olayı daha iyi anlayabiliriz. 

Yazarın Diğer Yazıları