Cemal İncesoyluer

Biz de laiklikten kaygılıyız…

Cemal İncesoyluer

  • 1329

Yakın tarihimize baktığınızda, bu milletin laiklik, cumhuriyet, Atatürkçülük, Kemalizm gibi tabulardan neler çektiğini görürsünüz.

 

Şahsen, özellikle laiklikten kaygılıyım…

 

Laiklik adı altında yıllarca yürütülen ötekileştirme, ayrıştırma ve düşmanlaştırma uygulamalarını tarihi kayıtlardan okudukça, bir kısmına da ahir ömrümde tanıklık yaptıkça, kaygım daha derinleşiyor.

Refahyol hükümetini deviren 28 Şubat vetiresinin en önemli gerekçesi laiklik değil miydi?

 

1960, 1971, 1980 darbelerinin en temel dayanağı da laiklikti.

 

Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın yaptığı açıklama üzerine laiklik köpürtmesi, eskiden beri gelen benzer kesimlerin alışkanlıklarıdır.

 

Meclis Başkanı Kahraman’ın kişisel açıklaması, yanlış anlaşılmaya müsait olabilir. Hatta, cümle kurgusuna baktığımızda, sıkıntılı kavramlarda kullandığı anlaşılıyor. Mesela, “Dindar anayasa” diye kavram olamaz. Tıpkı, “Dinsiz anayasa” olamayacağı gibi…

 

Lakin, yıllarca Türk Milleti inançlarıyla, moral değerleriyle, ibadetleriyle oynandıktan sonra, şimdi yenice nefes almaya başlarken, elbette derin yasakların zincirinden kurtulmanın keyfiyetini de uç noktalara taşıyor olabilir.

 

TUSİAD’ta kaygılıymış…

 

CHP’li bazı isimler, terbiyesizlik derecesinde yaptığı açıklamalarla bu kaygıyı hakarete kadar vardırmış.

Bazı yazarlar, aydınlar, entelektüeller, siyasetçiler, ressamlar, şarkıcılar, işadamları, tüccarlar, moda ve yaşam koçları, magazincilerde kaygılıymışlar.

 

Bu kaygılı arkadaşlar “Gamlı Baykuş” rolü yerine, yıllarca mengene de sıkıştırılmış İslami kaygı içerisindeki bu toplumun kahir ekseriyetinin kaygılarıyla hiç empati kurdular mı?

 

Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, bu mevzuda çok çarpıcı anekdotlar veriyor ve diyor ki:

“Niye Meclis Başkanı’nın açıklamalarını “ifade özgürlüğü” çerçevesinde görmüyor?

Bir düşüncenin “ifade” sayılabilmesi için, ille de terörü övmesi, PKK eylemlerini kutsaması mı gerekiyor?

PKK’ya sahip çıkabilirsiniz. PKK eylemlerini “bizi demokratikleştirecek siyasi hamleler” olarak görebilirsiniz. “Şiddet”i sonuç alıcı siyasal bir enstrüman sayabilirsiniz. Hendek kazanların ellerinden öpebilirsiniz. Devletin terörle mücadelesini “faşizm” olarak niteleyebilirsiniz ve bu amaçla en rezil bildirilere imza atabilirsiniz ama laikliği eleştiremezsiniz. Öyle mi?”

 

Hadi bir cevap verin…

 

Siz hiç bu milletin derin kaygılarıyla ilgili bir düşünce içerisinde oldunuz mu?

TUSİAD kaygılıda, sanki biz TUSİAD’tan kaygılı değil miyiz?

 

CHP’nin kaygısı küfür ve hakaret noktasında da, sanki biz CHP’den kaygılı değil miyiz?

 

Türk Milletini tanımayan, bu ülkede bin yıllık kardeşlik hukuku içerisinde yaşayan bu ülkedeki tüm etnik kökenlerin ortak kaygılarından, moral değerlerinden habersiz yaşayan jurnalci aydınlardan dolayı toplumsal kaygımıza hiç kulak verildi mi?

 

Laiklik ilkesinin evrensel normlarından hiçbir rahatsızlığımız yok.

 

Kaygımız, laikliğin bu milletin tepesinde bir kılıç gibi, bir balyoz gibi durmasındandır.

Laiklikten kaygılıyız, çünkü yıllarca bu millete zulüm kavramı, inançları törpüleme aracı olarak kullanıldığı içindir.

 

Anayasanın ilk 4 maddesi kırmızı çizgimizdir diyenler, merak ediyorum hiç bu maddeleri okudular mı? Mesela, 2. Maddesinde yer alan, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” tanımından bir rahatsızlık görmüyor musunuz?

 

Bu maddede yer alan; 1- Atatürk milliyetçiliği lafzı, başlı başına sorunludur. Çünkü, milliyetçilik milletle ilgili bir kavramdır. Dolayısıyla Gazi Mustafa Kemal bir millet olmadığı için, onun soyadına atıfta bulunarak tanımlama yapılmamalıdır. Bunun yerine, Türk Milliyetçiliğine bağlı denilmelidir.

2- Aynı maddedeki “insan haklarına saygılı” lafzı, evrensel hukuk normlarında hiçbir karşılığı yoktur. Saygılı olmanın hiçbir somut yaptırımı da mümkün değildir. O nedenle bu ifade, “İnsan haklarına dayalı” şeklinde değiştirilmelidir.

 

Dolayısıyla, anayasanın ilk dört maddesini kırmızı çizgi ilan edenler, ne yazık ki mevzuya vakıf olmadıklarını da göstermektedirler. Bu maddeler ayet değil, kutsal buyruk değil.

Kaygılıyız, bütün bu bir bardak suda kopartılmak istenen fırtınalardan…

Yazarın Diğer Yazıları