
Halk nerede yoldaş?
Cemal İncesoyluer
- 1023
Halk yok.
Oysa, DHKP-C’nin açılımı Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi’dir.
Parti demekle yetinmedikleri için bir de “Cephesi” lafzını eklemişler.
DHKP-C, 30 Mart 1994 tarihinde Devrimci Sol örgütünün partileşme kararı alması ile Dursun Karataş liderliğinde kurulan yasadışı Marksist-Leninist partidir. Parti siyasal faaliyetler ve propagandadan sorumluyken ve Cephe askeri örgütlenmeden ve silahlı eylemlerden sorumludur.
DHKP-C nihai amacını Türkiye'de mevcut anayasal düzeni yürüttüğünü öne sürdüğü silahlı öncü savaş ile yıkarak Marksist-Leninist ilkelere dayalı Devrimci Halk İktidarını kurmak olarak açıklamaktadır.
Türkiye'de iktidarın uzun süreli bir halk savaşı ile ele geçirilmesini ve yürütülecek şehir gerillası mücadelesi ve silahlı propaganda eylemlerinin gerekliliğini savunan Mahir Çayan tarafından teorize edilmiş Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisini Türkiye'de devrimin stratejisi olarak temel alan örgüt, şehirlerde hücre evleri şeklinde örgütlenmekte ve oluşturduğu “Silahlı Propaganda Birlikleri” ile çeşitli eylemler düzenlenmektedir.
Kitabi bilgiler bunlar.
Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın infazını da “halk adına” yapacaklarını/yaptıklarını ilan etmişlerdi.
“Yapacaklarını” ilan eden teröristler, şimdi ölü…
“Yaptıklarını” söyleyenler, sosyal medyada, gazetelerde ve televizyonlarda…
Merhum Recep Yazıcıoğlu bu trajikomik yaklaşımı, “Halka rağmen halk için” diye özetlerdi.
Bu hastalıklı fikri mülahaza; mevcut iktidarın geçmişe dayalı referanslarını ve söylemlerini hazmetmediğinden hep halk adına konuşur ama halk diye bir şeyin gerçekten var olduğundan habersizdir.
Sahi, halk nerede yoldaş?
Bir zamanlar, devletin bütün kademelerini kendi ideolojik şubeleri gibi kullanan ulusalcı-Kemalist cenah, hala elitist, seçkinci ve halka sürekli ayar veren alışkanlıklarını devam ettirmek için yanıp tutuşuyor.
Bu taifede halka sürekli öğretmek üzerine kendilerini kurgularlar.
Tabii, bu cenaha yoldaş demek, abesle iştigaldir.
Emin Oktay tarihinden, Turgut Özakman’ın fantastik tarihi romanlarından gayri her şeyi “günah” diye okumadıkları için, kendilerinde de bir türlü zihni evrimi sağlayamamışlar.
Bir zamanlar moderniteden-çağdaşlıktan köylülerin dansı öğrenmelerini anlayan bu Kemalist güruh, öyle bir ilkesizlik girdabındadır ki, Doğu’da HDP’yi, Batı’da CHP’yi, büyükşehirlerde DHKP-C gibi terör örgütlerini destekleyecek kadar gözlerini karartırlar.
Bir zamanlar halk arasında “uydurukça” olarak nitelendirilen ve gerçekten de birkaç aklı evvelin yuvarlak masa etrafında toplanıp, misal, lokantaya “otlangaç” dedikleri türden kelime üretenlerin yolunda giden birkaç salak hala var, ne yazık ki…
Keleynak kuşları tükenmek üzereyken, Urfa’da koruma altına alınarak üretiliyor.
Gel gör ki, bu taifeler için halkın böyle bir talebi yok.
“Köküne kibrit suyu” darbı meselini söyleyip, peşlerinden rahmet bile okunmuyor.
Birde, hem solcu hem de Kemalist olduğunu söyleyenler var ki; bu iki zihniyetin ne birbirini tamamlamaları, nede birbiriyle örtüşmeleri mümkün.
Yine de, bugüne kadar halka yutturdukları saçma-sapan düşünce çöplüğünden oluşan kültleriyle, acaba yine halkı “sürü-köle” gibi idare edebilir miyiz düşüncesindeler.
Dikkat ettiniz mi, Türkiye’de 50 küsur siyasi parti var ve nerdeyse 25 kadarının içinde “Halk” kelimesi bulunuyor. Ve yine dikkat ettiniz mi, içinde “Halk” kelimesi bulunan bu partilerde halk yok.
Oy yok, üye yok, halkın desteği yok…
Halkın bütün moral değerlerini küçümseyen, alay eden bu sorunlu ve hastalıklı yapı, yine halk tarafından vakumlu süpürgelerle foseptik çukurlarına süpürüldüler.
Halk adına insanları öldüren, halka huzur ve mutluluk getireceğini vaat ederek halka namlu doğrultan, halk adına savcıyı infaz edenlere bir kez daha soruyorum, hani halk nerede yoldaş?
İsminden önce “İslam” kelimesini getirdikleri toplumlara, cemaatlere ve gruplara yapıştırdıkları “takiyye” yaftası; aslında, yukarda sayıp durduğum taifeye daha çok yakışıyor.
Bakın AK Parti’ye, MHP’ye şöyle bir göz gezdirin, kendilerine “aydın süsü” vererek buralara da dadanmışlar, nemalanmanın, ziftlenmenin mutlaka bir yolunu bulmuşlardır.
AK Parti, 2002 yılında ki ilk çıkışında, “Ne aldanan, nede aldatan olmayacağız” diyor ya, şahit olduklarıma bakıyorum da, resmen aldatılıyorlar. AK Parti’nin hiçbir fikrine, yaşam biçimine ve siyasal görüşüne saygı bile duymayan tipler, nasıl oluyorsa oluyor, iş kotarıp nemalanıyorlar. Saygıdan geçtim, her fırsatta düşmanlığını kusan bu insanlara neden yol veriliyor?
Halkın inançlarına saygı duymayan, halka tepeden bakanlar, söyleyin hani halk nerede yoldaş?