Semih Gündüz

Otomobil yapamadık diye üzülmeyin, tarım ve hayvancılıkta da ithalatçıyız

Semih Gündüz

  • 1274

DÖVİZ BASKISINI AZALTMANIN YOLU GERÇEK EKONOMİDEN GEÇER

Sayın Cumhurbaşkanımız "döviz baskısını azaltıcı önlemler almalıyız" demiş. Bu işin bir yanı. Sırf döviz talebini azaltıcı önlemler almak, bir kısır döngünün işareti. Üretimi artırıp, ihracatı artırmak yerine, ithalatı azaltmak yada tasarruf amaçlı döviz talebini frenlemek demek. İşin bir yanı dedim ya, aslında esaslı ihracat rakamlarına sahip olsanız, bu şekilde tedbirler almaya o kadar ihtiyacınız olmayabilir. İşin aslı "üretemeyişimiz, nitelikli üretimine sahip olamayışımız, hatta en temel ihtiyaçlarımızı yabancı ellerden karşılamamız.

Biz şimdi tedbir yönünden bakalım. Ben diyorum ki; biz motor, otomobil, uçak yapamayışımıza üzülüyoruz, aslında asıl üzüntümüz lastiği tekeri bile olmayan hayvanları besleyememiz. Hayvan ve et ithal etmemiz. Yem hammaddeleri ithal etmemiz. Tohum, gübre hatta yer yer saman bile ithal etmemiz.

Bunların her biri bize döviz kaybettiriyor. Bunları ithal edip, yabancılara dolarlar eurolar savuruyoruz. Bizim başaramadığımız sadece otomobil ve uçak değil, hayvan ve benzeri tarımsal girdirler de ve ürünler de.

Burada rakamlara dönersek aşağıdaki tablo,

 

BÜYÜKBAŞ

1960'larda 28 milyonluk Türkiye'nin 13,5 milyon büyükbaş hayvanı olduğunu, bu rakamın giderek azaldığını, seyrin dalgalanmalı şekilde devam ettiğini, 2018'e geldiğimizde ise 80 milyonluk ülkemizin 17 milyon büyükbaş hayvana sahip olduğunu,

1960'daki 1,1 milyon manda stokunun 2018'de 178 bine düştüğüğü,

Burada büyükbaş hayvan sayısının arttığı düşünülse bile nüfus artışı da dikkate alındığında, tablonun açık ve net şekilde olumlu bir seyirde olmadığı,

Ülkemizde yaşayan yabancı sayısı da bunlara ilave edildiğinde nüfus baskısının daha ileri seviyede olduğu,

 

KÜÇÜKBAŞ

1960'daki 59 milyon küçükbaş hayvan sayısının 2018'de 31 milyona düştüğü,

1960'da 24 milyon olan keçi sayısının 2018'de 10 milyona düştüğü,

Küçükbaş hayvan tüketiminde tad ve koku unsurlarının tüketim güçlüğü oluşturduğu, bununla birlikte rakamsal olarak da tablonun olumsuz seyirde olduğu,

Burada nüfus artışı da dikkate alındığında, tablonun açık ve net şekilde olumlu bir seyirde olmadığı,

Ülkemizde yaşayan yabancı sayısı da bunlara ilave edildiğinde nüfus baskısının daha ileri seviyede olduğu,

 

KANATLI

2002'de 420.541 ton olan kanatlı üretiminin 2018'de 2.156.671 tona ulaştığı,
Büyükbaş ve küçükbaşdaki olumsuz tablonun aksine olumlu bir tablonun kanatlı sektöründe bulunduğu,

ET TÜKETİMİ

FAO ve TÜİK verileri birlikte alındığında, 1998’de 4,2 Kg olan yıllık kişi başı büyükbaş hayvan eti tüketimi 2017’de FAO'ya göre 10.4 Kg, TÜİK'e göre 14 Kg'ye yükseldiği,

FAO'ya göre 1998’de 7.1 Kg olan yıllık kişi başı tavuk eti tüketiminin TÜİK'e göre 2005'de 13 Kg, FAO'ya göre 2017’de 17.7 Kg ve TÜİK'e göre 2018'de 21 Kg olduğu,

Küçükbaş hayvan eti tüketiminin de 1998'de 5,3 Kg olup, 2017'de 4,2 Kg'ya gerilediği,

Görülmektedir.

Buradan görülen kişibaşı et tüketiminde artış olduğu, gelişmiş ülkelerin kişibaşı et tüketimine göre gerilerde olan bu rakamı artışının et fiyatlarına ve hayvan sayısına baskı yaptığı,

Görülmektedir.

Hayvancılık böyle.

 

YEM SANAYİ

Bu işin girdisi yem sanayine döndüğünüzde ise karşınıza yine dövizli rakamlar çıkıyor. Karma Yem Sanayii Raporu daha giriş bölümünde yem sanayii alanı girdilerinde kullanılan 3,83 Milyar $ hububat ve yan ürünleri ve tohumları ithalatının bulunduğunu açıklıyor.

 

İTHALAT

Yem Sanayinin yıllık 3,83 Milyar $ girdi ithalatı olduğunu söylemiştik. Bunun üzerine 2017'de 1,1 Milyar $ olup, 2018'de 1,6 Milyar $ olan hayvan ve et ithalatını daha ekleyin. Daha diğer tarımsal ithalat kalemlerine geçmedik. Burada bile 5 Milyar $ ithalat rakamına ulaştık.

 

 

O ZAMAN SICAK PARA PİYASALARINA MI DALALIM, YOKSA DÖNÜP TARLALARA VE AHIRLARA MI GİRELİM?

Döviz kaybetmemek için araçların önüne afiş asıp tüm dövizimizi yüksek fiyattan sattık, paramıza para kattık demek yetmiyor.

 

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE YASASI İLE KÖYLERİN MAHALLEYE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HATA OLDU.

Köy Köydür. Köyü Köy Gibi Düşünüp, Öyle Yaşamak, Öyle Yatırımlar Yapmak, Öyle Üretmek Gerekiyor. Mevzuatla Yaşam Arasında Farklılıklar, Uyuşmayan Yönler Var. Belki Doğuda Daha Küçük Büyükşehirlerde Az Sorun Oluyor Ancak İstanbul, Ankara Ve İzmir Gibi Yerlerde Bu Konularda Sorunlar Var.

 

15-20 YILDA YAPILAN YATIRIMLAR, HARCANAN PARALAR NEREDE O ZAMAN?

Bunu sormanın zamanı geldi de geçiyor bile. Hesap kitap ortaya dökülmeli, ne yapıldı ne yapılmadı, ne yapılamadı ona bakmak gerekli.

 

SORUNLARDA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

Bu alandaki sorunlara baktığınızda hala küçük işletme sorunu, verimsizilik, ekonomisizlik, teknolojisizlik, hijyen ve hastalıklarla yetersiz mücadele konuşuluyor. O zaman sektör ne yaptı, idare neler yaptı, veya yapamadı, neyi yanlış yaptı onu sormak gerekiyor.

 

Allah'ın selamı üzerinize olsun diyerek yazıma son veriyorum.

Yazarın Diğer Yazıları