Şükrü Kanber

Prof. Mehmet Ceyhan imza atarsa, aşı olurum…

Şükrü Kanber

  • 597

Prof. Mehmet Ceyhan imza atarsa, aşı olurum…

 

Şükrü Kanber

 

Bu yazıyı içinde bulunduğumuz günlerin zor atmosferine rağmen kaleme alıyorum.

Covid 19 konusunda kaçıncı evreye geçtiğimiz ben artık takip edemez hale geldim.

“Maske takmaya gerek yok” ile başladılar.

“Maskesiz olmaza” döndüler…

“Aşı gelecek dertler bitecek” türküsünü söylerken.

“Varyant çıktı napalım abi” uzun havasını çığırdılar…

 Ben ünvanlı uzman ve bilim azmanlarını takip etmekten yoruldum, onlar bol bol kıvırmaktan, her yeni duruma bir gerekçe üretmekten vazgeçmediler.

Onca ön görüleri, bilimsel palavraları ortaya çıktı ama hala ekran ekran dolaşıp vaaz vermekten geri durmuyorlar.

Aşı geldi.

Milyon, milyon doz.

Da, 65 yaş üstü aşılandı ve kurtuldu derken kısıtlamada yine onlara sokağa çıkma yasağı niye geldi?

E, hani aşı koruyordu?

Korumuyor mu yoksa?

Aşılanan kişi yırtmıyor mu, hala mı risk altında?

Onların cevabı yok ama aşı onama belgesinin net bir açıklaması var;

mRNA COVİD 19 AŞI UYGULAMASI BİLGİLENDİRME VE ONAM FORMU…

Aşı olanların imzaladığı Sağlık Bakanlığı tarafından üretilen bir kabul formu.
Bunu imzalamadan aşı olamıyorsunuz.

Peki, ne yazıyor bu formda?

“Bu aşının uzun süreli etkilerinin ve verimliliğinin şu an bilinmediği, aşının henüz bilinmeyen olumsuz etkilerinin de olabileceği, ürünün salgın koşulları altında tamamen kişinin kendi istemesi halinde uygulanacağı bilinmelidir. Bu sebeple üretime ait hataların haricinde oluşabilecek maddi ve manevi zararlar konusunda üretici firma sorumlu olmayacağını beyan etmektedir…”

Diyelim ki bu aşıdan kaynaklı kişi hayatını kaybetti, bu forma göre en küçük bir hukuki hakkı bulunmuyor, öldüğü ya da yaşadığı ile kalıyor.

Bazılarının söylediği yalan gibi kanuni bir zorunluluk yok, tamamın rızaya dayalı bir uygulama mevcut.

Bilim kurulunun yeni nesil filminde bu durum nasıl izah ediliyor acaba?

Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar, sonra toplumun bir kesimi onların bu tiyatrolarına uymadığı için bu sefer de şikayet edip parmak sallıyorlar.

Geçen haftanın ilginç haberlerinden biriydi aşı randevularına gelmeyenlerin durumu.

Bütün medya feryat halinde bu “bilimsel filimcilerin” laflarını manşetlere çekmekte yarıştı ne yazık ki!

Aşı yaptırmayanların oranı yüzde 25 civarında.

Hatta sağlık çalışanları arasında aşı yaptırmayanların oranı yüzde 20’lere yaklaşıyor.

Hadi vatandaşı “randevusuna gelmedi” diye suçluyorsunuz da her gün aynı işyerinde olan sağlık çalışanlarından yaptırmayanları nereye koyacaksınız?

Fıtrat direniyor diye yazmıştık daha önce bu konuyu.

https://www.gzt.com/gercek-hayat/asidan-fasizme-uygun-adim-3567524

Ve bu alandaki faşizme dikkat çekmiştik.

Bir şarlatan çıkmış ve “aşı yaptırmayanlar vatan hainidir” demişti, hatırlarsanız.

Bir başka korku sağıcı da “aşı yaptırmanın kanunen zorunlu hale gelmesini” salık veriyor hükümete.

İnsan bedenini korumaya alan anayasa maddelerini hiçe sayarcasına.

Ben aşı olmayacağım.

Olanlara nasıl saygı duyuyorsam, aşıyı reddetme tercihine de aynı şekilde saygı duyulmasını bekliyorum.

Biliyorsunuz, şu an ülkemizde kullanılan Kovid aşıları “acil kullanım onayı” çerçevesinde insanlara uygulanıyor.

Peki nedir acil kullanım kodu?

Resmi Gazete'de Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği'ne bulaşıcı hastalıklar kapsamındaki aşılar için "Acil Kullanım Onayı (AKO)" hükmü yayınlanan 10 uncu maddede şu bilgilere yer verildi;

Dünya Sağlık Örgütü veya Bakanlık tarafından bulaşıcı hastalıklar kapsamında kabul edilen halk sağlığını ciddi olarak tehdit eden istisnai durumlarda kullanılacak ve ruhsatlandırmaya esas etkililik, güvenlilik ve kalite ile ilgili kapsamlı verilerin henüz sağlanamadığı aşılar için bu veriler sağlanıncaya kadar Kurum tarafından AKO verilebilir.

Yani henüz ne olduğu bilinmeyen bir aşıyı vuruyorlar bize.

Üretici firmalar da durumu biliyorlar ve anlaşma yaparken aşıdan doğacak hiçbir yan etkiden dolayı hukuken sorumlu tutulmayacaklarını kayıt altına alıyorlar, aşı olanlar da yukarıda izah ettiğimiz gibi kendi imzalarıyla bu duruma onay vermek zorunda bırakılıyorlar.

Devletler büyük baskı altında kaldıklarından bu dayatmaya hayır diyemiyorlar ve bile bile vatandaşlarının vücuduna ne olduğunu bilmedikleri maddeyi “aşı olduğu varsayımı” ile zerk edilmesine göz yumuyorlar.

Öylesine büyük bir bilimsel faşizm ile karşı karşıyayız ki!

Siyasi iktidarlara kızıyorum ama onları yargılayamıyorum.

Aşılanma arttıkça vaka ve ölüm sayısının artması sadece bir tesadüf mü acaba?

O nedenle buradan bir kez daha ilan ediyorum.

Dünya Sağlık Örgütü yapımı Kovid filminin Türkiye temsilcilerinin başında gelen Prof. Dr. Mehmet Ceyhan eğer aşıdan kaynaklanan her türlü olumsuzluk ile ilgili hukuki sorumluluğu aldığını ilan eder ve imza atarsa ben de aşı olmayı düşünebilirim.

Size de “aşı sonucu hiçbir olumsuzluk olmayacağına” dair imza atan doktor bulursanız aşı olmayı düşünün derim.

Yazarın Diğer Yazıları